Dertleşebilen, bir şeyleri anlatarak rahatlayan, birilerinden tavsiye alan birisi hiç olmadım. Genelde her şey kendi içimde dışarıya öyle doğrudan yansımadan yaşanır. Öyle çok olaysal ve olgusal derdim olduğundan değil, genellikle nesnesi olmayan kaygılardan, huzursuzluktan yaşarım ne yaşarsam. Bazen de bir şeyler olur menfi yahut erincim aleyhinde. işte bu her iki durumda da okumayı, dinlemeyi istediğim tek şey edip cansever olur. O anlatır, beni anlamış gibidir. Kimilerine samimiyetsiz bir edebi yalakalık gibi gelebilir ama edip Cansever'i isteyerek okumak; o olağanüstü uyumsuzluğu, farkında olmanın tez ve görkemli acısını okumak; her şeyin baştan sona dramatik olduğu durumları trajikomik karşılamayı, anlamın bir öznel veriş olduğunu görüp susmayı, konuştuğunda da kiminle olursa olsun kendi kendine konuşmayı, mevcut halden rahatsız olunsa da başka bir halin de bu rahatsızlığı gidemeyeceğini bilerek devinimsizliği okumaktır. Edip Cansever'in kendisi başlı başına bir şiirdir.
"Dönelim
Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi."
Şiirleri ikinci yeniciler gibi kapalı ve soyut değildir. (Şiirde anlaşılmazlıği savunmamıştır.)
"Dize işlevini yitirdi." düşüncesiyle yeni şekiller denedi.
Şiirlerinde tiyarolarındakine benzer diyalogtan yararlanmıştır.
Yerçekimli karanfil, ikindi üstü dirlik düzenlik, yeniden, petrol, ben ruhi bey nasılım, nerde antigone, tragedyalar, çağrılmayan yakup önemli şiirleridir.
edip cansever önemli şairlerimizdendir. ilk şiiri istanbul dergisinde yayımlanmıştır. önce garip etkisindeki yaşama sevincini dile getiren şiirler yazmış fakat sonra ikinci yeni akımı içinde yer almıştır. şiirlerinde çağdaş yaşamın insanı yabancılaştırması ağır basmıştır. otel metaforunu sıkça kullanmıştır. bu yüzden edebiyatımızda oteller şairi olarak anılmıştır.
unutulmuş gibiyim ben.
ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir.
bilmem ki nasıl anlatmalı?
yalnız bile değilim.
ilk şiiri 1944’te istanbul dergisinde yayınlandı. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri de kendisinden söz ettirdi. ikinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. (8 Ağustos 1928 – 28 Mayıs 1986)
bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir baslangıç vardır...
parmağını sürsen elmaya,
rengini anlarsın...
gözünle görsen elmayı,
sesini duyarsın...
onu işitsen, yuvarlağı sende kalır.
her baslangıçta yeni bir anlam vardır.
nedensiz bir çocuk ağlaması bile,
çok sonraki bir gülüşün baçlangıcıdır.
Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustosa çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
Elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
Gözlerimiz tozlanmış, kirli
Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
içi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi.
Hafızasızlaşmanın, belleksizleşmenin çağında belleğin direncini sergileyen şair. Edip cansever şiirlerinde geçmiş bir yazım biçimi olan tragedyayı kullanmıştır. Bu tavrı ile unutmaya, geçmişe dair tavrını da sergiler. Çünkü Edip Cansever'e göre - elbette bana göre- neyi yaşadığın değil ona yaklaşım biçimin belirleyicidir.