aşağıda bağlantılı videoda kendisi ben ruhi bey nasılım adlı eserini, ruhi bey tiplemesini, şiirde kullandığı teknikleri bizatihi anlatmış. konuşması, duruşu ve mizacı çok hoş.
"vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
vaktinde anlamanın sevinci mi
ya da biraz geç kalmanın
o gereksiz tedirginliği mi
hangisi
ama belli ki sonundayız herşeyin
en sonunda."
bu dizeler kişide zamandan ve mekandan muaf tutulup yüksek doz iç muhasebeden ölme isteği doğurmakta. hayatın ne istediğini bilmediğin 20'li buhran dönemlerinde de, en olgun en kararlı 40'larına da, ne istendiğinin bilinip buna karşın her şeyin anlamsızlaştırıldığı yaşlılığında da insanın iç muhasebesinin dizeleri bunlar. en keyifle yaptığın şey ne ise onu bölüp, biraz ekşilik katmak için kaleme alınmışır bu dizeler.
Cemal Süreya'nın onun için " her şeyin fazlası zararlıdır ya/ fazla şiirden öldü edip Cansever. " dediği
Türk edebiyatı'nın önde gelen şairlerindendir.
"... Ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum
Dünyanın bu küçük sesini işit
Bak,bir dalı,bir örtüyü,bir denizi tutan ellerime..."
nasıl olacaksınız ruhi bey
bugün de erkencisiniz ruhi bey
şarapla bira mı içiyorsunuz ruhi bey
böyle sabah sabah ruhi bey
akşam akşam ruhi bey
akşam sabah ruhi bey
cıgara alır mıydınız ruhi bey
yakalım ruhi bey, yakalım
böyle üşümüyor musunuz ruhi bey
benim de ayakkabılarım su alıyor ruhi bey
ne olur ne olmaz
önümüz kış ruhi bey
ee, daha nasılsınız ruhi bey
– iyiyim, iyiyim.
vaktinde gösterişli saçlara sahipmiş. lepiska saçları birden dökülmüş. kendine bakan, özen gösteren biriymiş. vitaminlerini alırmış. müzik bilgisi de oldukça iyiymiş.
haçaturyanı üst üste 3 kez dinlermiş. döneminde t. s eliot'un şiirlerini önüne alır uzun uzun bakarmış. bu sebeple bazı çevreler kendini onunla özdeşleştirmekle itham etmişler. şiir yazarken alkolü bırakırmış. bonkörmüş. sohbetlerinde savunucu olduğu için öfkeli olarak tanınmış.
(dostlarının anlatılarından toplanan bir kitaptan)
Biliyor musun? Az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
.
.
Sen o karanfile eğimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele...
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce
seni yanımda gezdiriyorum aşk kelimesi
uyanık, duygulu, her günkü yanımda
bilmem ki ne yapsam, ne etsem bu sevinirliği
kendimi görmeye parklara gidiyorum.
Burada yahut sosyal medya platformlarında 2 beğeni alacağım diye paylaşmanıza hiç gerek yok. Eğer ilginiz varsa şaire ve şiirlerine "sonrası kalır" kitabını alıp başucu kitabı yapın. Siz yeter ki alın ben öderim gerekirse. Evet.
Bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz?
Söyle, nerde “Göğe bakma durakları”, nerde
Birinin elinde gazete ve süt
Gazete mi, evet gazete!
Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
Paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar..
Cebimizde nikel
Cebimizde sarılmış ölüler halinde..
Şiirleri bir yana ismini duymak bile yüzümde tebessüme sebep şairim. Kendine yeni bir göz yaratmış ya da şöyle iki eliyle hayatı bi aralayıp öyle bakmış gibi her şeye.
Şey, seni elimden geldiğince biriktiriyorum böyle; hem zihnimde, hem yüreğimde, hem de oynamayı sevdiğim telvelerde. iyi ki doğmuşsun.
Hakkında hep söylediğim bir şey vardır: bu adam, sözü yazıya taşımıyor. Tıpkı derrida'nın kasettiği gibi yazıya kendine mahsus bir varlık veriyor. Yazdığıyla, şiirleriyle önceselleşiyor ve bu bir köken olarak değil.
Daima özgün bir ritim, üslup ve tavırla kendi kendisi başlı başına şiir olan bir adam. Kendisine olan temayülüm ve sevgim bilindik ama sadece bununla sınırlı değil, bana kalırsa o ayrıca düşünceyi işliyor, Heideggerian anlamda şiirinde doğruluyor düşünce.
1928'de bugün dünyayı teşrif etti ve şiir var oldukça var olmaya devam edecek. Büyük büyük sevgiler.
Acı bir tütünden çıkardım bu şarkıyı
Kalbimde doğup batan güneşlerden
En çok da bir karanlığı bırakıp gittiler bana
Ve bu suskunluğu, bu karamsarlığı...
Bugün doğum günüdür. Kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz.
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız, ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı
Edebiyatımızda yer edinmesinden onur ve kıvanç duyduğum, varoluşsal sancı ve insani kaygıların boyutunu diliyle zorlayıp bu olguların adeta glossolalianist bir seslenişini bizlere transa geçmiş bir halde sunan şair kimliğini aşmış er kişisi. Yarattığı şiir teması "Ruhi Bey" karakteri hakkında ve şiir serisi için verdiği röportajından bir demeç şu şekildedir; " çocukluk yaşamının daha sonraları, ilk gençlik dönemlerinde, olgunluk çağında hatta yaşlılıkta bile etkisini sürdürdüğünü kanıtlamaya çalıştım ... aslında Ruhi Bey hayatını bir yerde silen, ilk gençliğinde bütün yaşamını bozan, ondan sonrada başka bir hayata geçen sınıf değiştirdiğini zanneden bir kişi fakat içine girdiği yeni sınıfa da tekrar bilinçlenen yahut bilinçlenmeye doğru adımlarını atan, insandaki aşkınlık direncini yaşayan gösteren bir tip oldu " bu açıklamasından dahi şair kişisinin serbest şiir yazım türünde verdiği eserlerin gelişigüzelce kağıda dağıtılmış sözcük öbeklerinden ibaret olmadığını; metinlerini besleyen ögelerin, tiplerin, karakterlerin hatta duyguların temellerinin psikososyal, psikoseksüel açıklama tabanlarından geldiğini göstermektedir. Şiir mecrasını kullandığı tekniklerle ayrı bir seviyeye taşımıştır. Hissizliğin hissidir yaşattığı. Bir şiiri bir ömür vaat eder okuyup anlayanına ve kendi deyişiyle yine de yineler şunu: "şiiri açıklayan tek şey şiirdir, şiirin kendisidir" iyi ki gelip geçmişsin be moruk, duygularımıza tercüman oldun. Dediğin gibi yapıyoruz; Ne gelir elimizden insan olmaktan başka! ne çıkar siz bizi anlamasanızda, evet yani ne çıkar siz bizi.. anlamasanızda.. sevgilerle.