rengini dünyaya sunan
adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
sevgilim
bana sen şairsin dediğin zaman.
yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
soğuklar başlayınca havalanıp
millerce yol katettikten sonra
güneyi tadan bir kuşun sevinciyle
ve yazmış olacağım bir de
her dönemde her çağda
sevdanın kendine özgü diliyle.
(bkz: adsız bir çicek.)
Ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
Sahi ne kadar da çok severmişiz
Yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
Sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
istersen bu gece burada kal ,dedik
Sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
Sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
iyi bildiğimiz ne varsa yaptık, ayrıldık
Ortada
Her zamanki gibi bir karanfil kaldı...
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
...
Anlıyorum
Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi
Yalnızca bunun için uzun
Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da
Örneğin
Bir sevgiyi yontup onarmak için
Döğüşmek de sevgidir
Ve benim bildiğim kadarıyla
Her şeydir bir insan, her şeydir
Yalandır kısalığı yaşamın
Ve özellikle insan dediğimiz şey
inançli bir insan soyunun parçasıysa.
...
şiirler yazdım, kitaplar okudum. elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum. derinlerde kaldım böyle bir zaman. kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan. ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları; söyleşin benimle biraz, bir kere gelmiş bulundum.
'' görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum,sana ısınıyorum, bu o değil
bak ,nasıl beyaza keser gibi yedi renk
birleşiyoruz sessizce. ''
edip'i anlatmak zordur.onunla şiirlerinde dost olursun.okudukça pekişir bu dostluk,aranızda sessizce ve usulsa derinleşir.onu tanımak da,anlamak da,şiirlerine dokunmak da özveri gerektirir.edip tragedyalar,ben ruhi bey nasılım,yerçekimli karanfil,çağırılmayan yakup ve niceleriyle insanı içinden o söylenmeyen sözlerin olduğu yerden vurur.
yıkıntılardan geçtim, eski mezarlardan
şimdi artık bir anımsamada yeri olmayan
arı kümeleri taşların arasında
`ve yukarıda kuşlar yanmış kağıt parçaları gibi
uçuşuyordu da `
ağır ağır yanıyordu da şehir
yanmayan kadınlar gördüm
nasıl görünürse dünya gözyaşının altından
tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda
ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım.
konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz
ağaçlara asılmışlardı bir yandan da
bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka
ölüm müydü konuştukları? ölümdü anlaşılan
silince bir aynayı çıkıveren karşılarına
bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda
bir büyü gösterilirdi
bir kuyu sezdirilirdi
hiç yoktan bir zincir boşalırdı avluda.
akşam geri verince bana gözlerimi
şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da
bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini
bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa
dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi
ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
bir gülümseme gibi bulacağım kendimi.
'hangi dili öğreniyordum? Mutluluk
iki tek ağustosu çarpıştıran
sızdıran kanını bu yaz gününe
yaşayan bir mutluluk? ve işte
kaç yerinden kesilmiş ki ellerim
bekletip durdu da acısını bunca yıl
şimdi bir gülümseme gibi sindi yüzüme.' *
dandik türk şairlerinden sadece biri.
yazdığı şiirler ilkokullarda müsamerede oynayan çocukların yazdığı/okuduğu şiirler gibidir.
en fazla ismail yk kadar iyi sözler yazabilir.
gözlerimi doldurmayı başaran tek şair. aşkla okunur şiirleri, aşktan öte bir duyguyla ve çıta öyle bir yükseltilir ki böylece, aşık olamazsınız. en sevdiğim bile diyemiyorum, şiirlerini ayıramıyorum. aşkla okuduğum şiirlerinden biri de şu:
o mavilik derdi
beni uykudan uyandırır uyandırmaz
dünyanın bütün huyları yüzünde
ben bunlardan birini seviyorum en çok
sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
tutsam tanelerini
sevincin gözyaşları derdim buna.
bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.
seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.
özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna.
"...Nicedir unutmuşum saymayı bile günleri
Dağılıp gitmişler herbiri bir yana
Kuşlar gibi, onlar da
Benimse ne gidecegim bir yer
Ne de özlediğim bir şey var
Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa
Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana. "
'Sonrası Kalır II'deki şiirleri baştan sona, sondan başa, yavaş yavaş, anlayarak okunmalıdır ki hakkı verilebilsin bu şairin. eylülün sesiyle gibi bir şiiri yazmış adam, daha ne yapsın ki?