edip cansever

entry920 galeri57 video7
    821.
  1. Hakkında hep söylediğim bir şey vardır: bu adam, sözü yazıya taşımıyor. Tıpkı derrida'nın kasettiği gibi yazıya kendine mahsus bir varlık veriyor. Yazdığıyla, şiirleriyle önceselleşiyor ve bu bir köken olarak değil.

    Daima özgün bir ritim, üslup ve tavırla kendi kendisi başlı başına şiir olan bir adam. Kendisine olan temayülüm ve sevgim bilindik ama sadece bununla sınırlı değil, bana kalırsa o ayrıca düşünceyi işliyor, Heideggerian anlamda şiirinde doğruluyor düşünce.

    1928'de bugün dünyayı teşrif etti ve şiir var oldukça var olmaya devam edecek. Büyük büyük sevgiler.
    5 ...
  2. 822.
  3. Şiirleri bir yana ismini duymak bile yüzümde tebessüme sebep şairim. Kendine yeni bir göz yaratmış ya da şöyle iki eliyle hayatı bi aralayıp öyle bakmış gibi her şeye.

    Şey, seni elimden geldiğince biriktiriyorum böyle; hem zihnimde, hem yüreğimde, hem de oynamayı sevdiğim telvelerde. iyi ki doğmuşsun.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1720928/+
    13 ...
  4. 823.
  5. 825.
  6. Bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz?
    Söyle, nerde “Göğe bakma durakları”, nerde
    Birinin elinde gazete ve süt
    Gazete mi, evet gazete!
    Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
    Paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar..
    Cebimizde nikel
    Cebimizde sarılmış ölüler halinde..

    -saate bakmak.
    3 ...
  7. 826.
  8. Burada yahut sosyal medya platformlarında 2 beğeni alacağım diye paylaşmanıza hiç gerek yok. Eğer ilginiz varsa şaire ve şiirlerine "sonrası kalır" kitabını alıp başucu kitabı yapın. Siz yeter ki alın ben öderim gerekirse. Evet.
    2 ...
  9. 827.
  10. seni yanımda gezdiriyorum aşk kelimesi
    uyanık, duygulu, her günkü yanımda
    bilmem ki ne yapsam, ne etsem bu sevinirliği
    kendimi görmeye parklara gidiyorum.
    2 ...
  11. 828.
  12. şiirlerini okumaktan vazgeçemeyeceğim üstün yetenekteki merhum şairimizdir.
    5 ...
  13. 829.
  14. 830.
  15. Biliyor musun? Az az yaşıyorsun içimde
    Oysaki seninle güzel olmak var
    .
    .
    Sen o karanfile eğimlisin, alıp sana veriyorum işte
    Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
    O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor
    Derken karanfil elden ele...

    Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    Birleşiyoruz sessizce
    9 ...
  16. 831.
  17. vaktinde gösterişli saçlara sahipmiş. lepiska saçları birden dökülmüş. kendine bakan, özen gösteren biriymiş. vitaminlerini alırmış. müzik bilgisi de oldukça iyiymiş.
    haçaturyanı üst üste 3 kez dinlermiş. döneminde t. s eliot'un şiirlerini önüne alır uzun uzun bakarmış. bu sebeple bazı çevreler kendini onunla özdeşleştirmekle itham etmişler. şiir yazarken alkolü bırakırmış. bonkörmüş. sohbetlerinde savunucu olduğu için öfkeli olarak tanınmış.

    (dostlarının anlatılarından toplanan bir kitaptan)
    6 ...
  18. 832.
  19. Bir kadın nasıl sevilir diye sorsalar cevabı Edip'in sevdiği gibi olurdu herhalde.

    Yıllarca bir kadını sevmiş ama öyle bir sevmiş ki kadında bu duyguların karşılığı olmamasına rağmen kadın onun için "o benim her şeyimdi." Diyebilmiş.
    12 ...
  20. 833.
  21. en sevdiğim 2. Yeni şairlerinden ve mendilimde kan sesleri ve gökanlam3 şiiirleri kalbime bu saatlerde ok gibi saplanır.
    3 ...
  22. 833.
  23. nasıl olacaksınız ruhi bey
    bugün de erkencisiniz ruhi bey
    şarapla bira mı içiyorsunuz ruhi bey
    böyle sabah sabah ruhi bey
    akşam akşam ruhi bey
    akşam sabah ruhi bey
    cıgara alır mıydınız ruhi bey
    yakalım ruhi bey, yakalım
    böyle üşümüyor musunuz ruhi bey
    benim de ayakkabılarım su alıyor ruhi bey
    ne olur ne olmaz
    önümüz kış ruhi bey
    ee, daha nasılsınız ruhi bey
    – iyiyim, iyiyim.

    (bkz: ben ruhi bey nasılım)

    bir şarap şişesi en yüksekten yere düşmüş de dağılan her bir parça bu muazzam ve zarif şiiri oluşturarak yeniden bir araya gelmiş gibi sanki.
    6 ...
  24. 834.
  25. Cemal Süreya'nın onun için " her şeyin fazlası zararlıdır ya/ fazla şiirden öldü edip Cansever. " dediği
    Türk edebiyatı'nın önde gelen şairlerindendir.

    "... Ben gelecekten korka korka dönen bir mutluyum
    Dünyanın bu küçük sesini işit
    Bak,bir dalı,bir örtüyü,bir denizi tutan ellerime..."

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1745950/+

    Edit: efenim, edip Cansevere ithaf edilen söz, Gülten Akın' a değil cemal Süreya'ya ait.
    7 ...
  26. 835.
  27. 836.
  28. "vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
    vaktinde anlamanın sevinci mi
    ya da biraz geç kalmanın
    o gereksiz tedirginliği mi
    hangisi

    ama belli ki sonundayız herşeyin
    en sonunda."

    bu dizeler kişide zamandan ve mekandan muaf tutulup yüksek doz iç muhasebeden ölme isteği doğurmakta. hayatın ne istediğini bilmediğin 20'li buhran dönemlerinde de, en olgun en kararlı 40'larına da, ne istendiğinin bilinip buna karşın her şeyin anlamsızlaştırıldığı yaşlılığında da insanın iç muhasebesinin dizeleri bunlar. en keyifle yaptığın şey ne ise onu bölüp, biraz ekşilik katmak için kaleme alınmışır bu dizeler.
    2 ...
  29. 838.
  30. Sadece şiir yazmayan, şiiri yaşayan ve hatta şiir olan şair. Bütün şiirlerinden kendilerini dinleyenler anlayacaktır seni. Binlerce yakup.
    6 ...
  31. 839.
  32. aşağıda bağlantılı videoda kendisi ben ruhi bey nasılım adlı eserini, ruhi bey tiplemesini, şiirde kullandığı teknikleri bizatihi anlatmış. konuşması, duruşu ve mizacı çok hoş.

    https://www.youtube.com/watch?v=gKaWkPf3rWY

    canım sıkıldıkça açar izlerim.

    "şiiri açıklayan yine şiirin kendisidir." diye bitiyor.
    6 ...
  33. 840.
  34. videoyu izledim de adam neler düşünerek yazmış biz ot gibi okuyalım.

    https://www.youtube.com/watch?v=2NQRku6VJqU
    3 ...
  35. 841.
  36. 842.
  37. kapalı çarşıda halıcılık yaparken carpet, rug diyerek turist kazıklamaya çalıştığı gelen rivayetler arasında olan şair.
    1 ...
  38. 843.
  39. gölge dolaşır geceyle esmerliğin arasında
    -bir an- bakışların mavi denizle gök arasında
    bir uyumsundur sen -yazlar gezinir kış günlerinin içinde-
    sabahları bir şeyler noksandır, akşamları
    noksanlardan oluşan bir üzünçlük sende.

    ortalarda bir yerdesin -öylesin-
    bir kavşaksın nedense - bir şeyle her şey arasında-
    günün her saatinde -duyuyor musun-
    imgeler birbirinden korkuyor.

    belirsizlikler 2
    6 ...
  40. 844.
  41. kapalı çarşıda halı,kilim satarken dedemle bi alışverişi olmuş. dedemin küçük bi halı dokuma atolyesi var. neyse edip bey de dedemden biraz kapora verip, kalanını sonra vermek kaydıyla baya bir halı,kilim almış ama gel zaman git zaman parasını ödememiş. dedem kaç defa parasını istemey gitmiş ama kapalı çarşı esnafıyla üstüne yürümüşler dedemin.

    öyle anlatırdı dedem.
    2 ...
  42. 845.
  43. "içerikler" isimli 7 bölümden oluşan şöyle bir şiir yazmış:

    i

    ilk dizesi olmayan bu şiir
    öncesiz bir dala benzeyecektir
    nasıl ki başlangıcı yoksa yolculukların
    sonu da yoksa
    ağaçsız bir dal gibiyse her yolculuk.

    sevda, acı, mutluluk
    onlar da
    zamanla bir başlarına kalacak hepsi
    öncesiz ve sonrasız
    içi boş odalar gibi.

    anımsa istersen yıllar sonra
    yaşamdan onca yorulup
    ne çıkar, söz gelimi bir öğle vakti.

    ii

    konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
    ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
    birbirimize bakarak
    ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
    ne varız ne de yokuz gerçekte
    iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
    aydınlatan odayı

    değilsek de yakın birbirimize
    uzak da sayılmayız büsbütün
    gökyüzünde iki uçurtma başıboş
    yan yanayızdır sadece

    her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
    yalnızlık bir çoğulluktur
    sanırım bir giz de yok bu beraberlikte.

    iii

    kötü bu, susmuştuk, şimşirler hışırdadı
    yapıştı suskunluklarımız birbirine
    bir o konuştu yalnız – yine o –
    en gencimiz belki de
    dalarak uzaklara, çok uzaklara
    insan: mavinin içindeki düşünce!

    topladık meyveyi biz – topladıktı kendi kendimizi ağacımızdan –
    soyduktu kabuğunu, kırdıktı çekirdeğini çok
    bilinmez olan ne?

    anımsanmasıydı sanki herhangi bir olayın
    hızlandıkça adımlarımız
    yağmurda, yolun üstünde.

    iv

    şurada şurada
    ıslak palmiyelerin altında
    yağmurdan ıslanmış palmiyelerin altında
    yağmurdan yağmurdan yağmurdan
    ıslanmış ıslanmış ıslanmış
    palmiyelerin
    altında.

    güneş kurutuyor onları
    yağmurdan ıslanmış palmiyeleri kurutuyor güneş
    palmiyelerin altında
    ne vardı palmiyelerin altında
    ne vardı, ne yoktu, ne olmalı
    altında palmiyelerin.

    taş kesilmiş taş
    duruyor kıpırtısız
    bir çakıl kadar sade
    o işte, o avuntusuz vakit.

    v

    venüs ve turunç! doğuyordu bizden, içimizden,
    kara güneşi akşamın
    böyle bağırdı biri. eski hüzünler kazılardan çıkarılmış heykellerdir
    tanrılardır, mezar yazıtlarıdır – yaşamazlar, andırırlar sadece –
    diye ekledi sonra. hüzün özüne sinmiştir evrenin
    bu eğim, bu bükülüş, bu yükselti, bu derinlik?
    belliydi, sürdürsün istiyordu konuşmayı.

    batınca güneş herkes birbirine baktı -nedense-
    özgün bir şeyler söyledi çoğu
    o sustu yalnız, şiire inanmadığı için değil
    mozaikten bir tasvir gibi birleşti, parçalandı
    yaratılmak istiyordu yaratırken.

    kim? ne zaman? hangi ülkede yaşamış?
    bilen yok, hepsi o kadar
    toparlanıyorduk, susmuştu ağustos böcekleri de.

    vi

    yüzüne bir haç çizdi, külden ve kireçten bir haç
    acıdan, menekşeden
    oturdu çeşmenin taşına, su içti
    susmamı söyledi yakınarak -ilk o görmüştü anlaşılan-
    bak dedi - usulca - deniz dalgaların üstünde
    göğün eğrisindeyse bir alev çanı
    görüyor musun?
    gördüm, bir gidip bir geliyordu yüzünde
    acıdan menekşeye
    kireçten küle.

    dokunsam, duysam, yaratsam, diyordum ben de
    ve sunsam ona, denizin sunuşu gibi kendini dalgalara.

    ona, yalnızca ona
    beni bir deniz kabuğundan daha ayrıntılı yapana.

    vii

    ne olmuş kıyıda gördüğü yengeç - ilk bunu sordu -
    dumanlar içindeymiş o gün kasaba
    kimmiş vurulan ormanda, kayın ağacının altında?
    halatı kopan gemi - neredeymiş şimdi -
    yıkılan otel - hadi neyse - ya boşluğuna alışamayan karanlık
    - az kalsın unutacakmış - neredeydi sahi?
    odasındaki yuvarlak masa
    konsol, konsolun üstündeki lamba?
    - bir değil, iki lamba, eskimiş süt rengindeki -
    ve sırayla musluk, lastik hortum, bahçe?
    mezarlık, taş köprü.

    yüzüme baktı uzun uzuan
    “hiç değişmemişsin” dedi yavaşça
    “bazı eşyalar anıdır” - bunu bilmezdim -
    “bazı anılar eşya”
    yaşlanmış bir düş gibiydi, yürüdü gitti.

    geçti mezarlığı, oteli, taş köprüyü
    yitecekti gözden tam
    bir silah patladı ormanda - kimmiş vurulan ormanda -
    öldü düş.
    1 ...
  44. 846.
  45. Bugün Yerçekimli Karanfil adlı şiir kitabını bitirdiğim şair.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük