8 Ağustos 1928'de istanbul'da doğdu. istanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Kapalıçarşı'da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976'dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Gençlik şiirlerini ikindi Üstü (1947) adlı kitapta topladı. ilk kitabından 7 yıl sonra yayımladığı Dirlik Düzenlik'te kendisine özgü bir şiir evreni kurduğu görüldü. Sürekli yazan, yayımlayan bir şair olarak 30 yıla yakın bir süre ilgileri hep üstünde tuttu. 28 Mayıs 1986'da istanbul'da yaşamını yitirdi.
ömer edip cansever'di.edip cansever'i kaldı. kötü olduğuna inandığı ilk şiirleriyle birlikte belki de sevmediği ömer isminden de kurtuldu. 1928 doğumlu,1985 de ayrıldı aramızdan.28 mayıs. bu yirmisekiz mayıs başka birilerinin de doğumgünüdür aslında ama onu sonra yazarım. Antika dükkanı olduğu rivayet edilir kapalıçarşıda ve ortağının pek de dükkanın işlerine karıştırmadığı söylenir. edip bey elbette ikinci yenidir ama en kuvvetlisi demek Cemal Süreya'ya, Sezai Karakoç'a, Sait Faik'e, Ece Ayhan'a haksızlık olur gibi. Onların sıra derdi de yoktu zaten demek belki de en doğrusu. Ama Edip Bey'de Cemal Süreya'daki ve Ece Ayhan'daki parasız yatılı hali yoktur. Biraz daha varlıklıdır. değerinden bir şey kaybettirmez ama. bir şey eklemeyeceği gibi. Gerçekten görülesidir sigaralı fotoğrafları. Broy edebiyat dergisinde 1960'lardan kalma bir fotoğrafı yayınlanmıştı. öz insan. insan çünkü. Şiirde diyalektiğe değil kadere inanır. Çünkü kadere inanır.
anlamak, anlaşılmak üzerine farklı çeşitlenemer yapmış kişidir. fikrimce anlamak, anlaşılmak veyahut anla kökünden çeşirlenmiş her türlü sözcüğün eksikliğini savunması, ikinci yeni şiir akımına dahil olmasıyla da açıklanabilir. şiir yerine tablet aspirin örneği, bir anda okuyucunun kendinden hiçbirşey katmadan zihninde biçimlenen bir örnek isteyenler ikinci yeni şiirine anlaşılmaz ve anlamsız demiştir. hiçbir mefhum ve mevhum üzre kati yargı sunmayan büyük şair, tıpkı kimse kimseyi sevemez dediği gibi tam olarak anlamanın ve anlaşılmanın imkansızlığıne ve biraz da gereksizliğini vurgulamıştır.
durmadan yer değiştiriyor anlamlar da
ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden
bkz: hicbir pul hicbir zarfa yakismiyor
ne çıkar siz bizi anlamasanız da
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da
(bkz: ne gelir elden insan olmaktan baska)
Enis batur'la olan mektuplaşmalarında, klasik bir haberleşmenin ötesinde, iki şairin ruh hallerinin metafiziğe dayalı biçimlenişi üzerine de derin anektotlara ulaşmamızı sağlayan çağdaş dönem şairi, sanatçı.
iz bırakanlar unutulmaz. bellek değil izdir unutulmaya engel olan. edip cansever de işte bu yüzden unutulmaz. annesi sık
sık döverdi, babasıysa yılda iki kez, küçük edip'i. o kaçardı tavanarasına, merdivenlerde yorulur yetişemezdi annesi. bir keresinde yetişti ama anladı edip dama çıkacak. korktu, vazgeçti. edip cansever, şiir demek. yeni rakı ve samsun sigarası tamamlıyor hayatının diğer köşelerini, edip'in. içki ile şiiri karıştırmaz, müdahalasine izin vermez. içki içkidir, şiir şiirdir. bugüne kadar içkiliyken tek satır yazabilmiş değilim demiştir bir konuşmasında. çünkü, o sağlıklı kafayla yazar. küçük, ufak tefek mutluluklarının adamıdır. alaturkadır her şeye rağmen. bizden. yabancılaşmayan. yerçekimli karanfillerle süsler çevresini yüzünde devamlı bir melankoli taşıyan, edip..
bir şair
an'ı ne kadar durulaştırabilir?
kaç dize koşmak getirir içinden
kaç kafiye hüzün yağdırır
ve
bir şair ile bir tanrı arasındaki
tek benzerlik nedir?
süremiz başlamıştır
ve hiç bitmeyecektir.
ama yine de
hiç; bitmeyecektir.
bir şair ne kadar sevdirebilirse sevmeyi,
o kadar şiir'ttirmiştir işte
edip can sevmeyi.
yapı kredi yayınları tarafından sağlığında reddettiği şiirleri yayımlanmış şair. bu şiirleri reddetmesinin ardında orhan velinin sert eleştirilerine uğradığı dedikodusu yatar. kendisi vasiyeti gereği bunların yayımlanmamasını istemişse de ardında bıraktığı mirasçıları vasiyete uymamakta bir beis görmemiştir.
' Bence bir efsaneyiz biz,acılı,mutsuz.
ve hayal gücüyle görünürüz sadece. '
' Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle,
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil,
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk birleşiyoruz sessizce..'
Usul usul konusuyorlar aralarinda
Denize bakiyorlar bazen - çatalini gezdiriyor biri
tabaginda -
Gölgesi bir kus ölüsü
Karsida yeni budanmis agacin
- Olsa, baslangiçlar sona kalsa -
Kolyesiyle oynuyor kadin - tabagimda soyulmus elma -
Saatime bakiyorum sık sık
Kapiyi gözlüyorum arada
Biraz sogum mu geliyor ne - kapatir misin -
Sinirli bir kirmizilik suya batiyor
Düsünüyorum, ansizin bir dost yüzü
Görmemistim de yillarca.
Gelse
Degismis çok, yaslanmis da
Sigarami yakiyor durmadan
Istemem diyemiyorum - ama yakmasa -
Konusuyoruz -konusuyor muyuz -
Yazmayi birakmis çoktan
Gerçi bir roman taslagi varmis kafasinda
"Bir elimde elma elmada bir el"
Diyorum
Hayretle bakiyor yüzüme
Bir bardak bira içiyor, çekip gidiyor az sonra.
Kadrani kirmizi saat
Plasterle tutturulmus kirik cam
Surda burda plastik çiçekler
Evet, aralik kapidan soguk geliyor
Tam kalbimin üzerine bu aksam.
Ölüm
Sen en güzelsin bu saatlerde
Büyütmüs yetistirmissin beni
Söyler miyim hiç sana hayran olmasam.
Bugün de ince, bugün dekirildi kirilacak
Bugün de
Tam nerede kalmissam.
canseverin ölümü karşsında arkadaşı cemal süreya yüksek sesle ağladığını yazıyor günlüklerinde. uzun süre canseveri anlatmak istediğinden ve günlerce bir şey yazamadığından bahsediyor."yazmak bir tat, bir tutku olmaktan çıktı benim için. bilmem yetişmek için mi kaçmak için mi? edip'in ölümü gerçekten sarstı beni" diyor. sonra yazmaya başladığında ise şöyle bir anlatısı var cansever için (ben pek sevmiştim, pek naif bir tanım):
" bir sobanın borusu eğik duruyorsa, onu severdi; kendisininde öyle bir sobası olmadığı (olamayacağı) için hayıflanırdı.
camsever!" (bkz: 999. gün) (bkz: üstü kalsın) (bkz: cemal süreya)
ve tabii ki, acısını katlandıran arkadaşın ölmesi...