edip cansever

entry920 galeri57 video7
    251.
  1. " adımı unutup
    bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim
    elbette umutsuzluğa düşerim bazan
    elbette umutluyum her zaman
    neden yazılır bir şiir
    neden okunur bunca yazı
    çünkü nasıl alışabilir başkaca
    insanın karmaşıklığı." ..
    ...
    4 ...
  2. 252.
  3. "çok rahat bir gökyüzü mü var sizinle?"
    2 ...
  4. 253.
  5. 1958 Yeditepe Şiir Armağanı: "Yerçekimli Karanfil"
    1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: "Ben Ruhi Bey Nasılım"
    1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: "Yeniden"

    ödüllerini almış türk şair.
    1 ...
  6. 254.
  7. "günün ilk saatleri
    iyi biliyorum,ilk saatleri günün
    peki,nedir öyleyse bu sabah silintisi"
    1 ...
  8. 255.
  9. "bütün gün çalışıyorum en kötü iş yerlerinde
    yorulup bunalınca hep o sana bakmayı deniyorum"
    2 ...
  10. 256.
  11. "Tek hayalim, tek hayalin olmak." sözlerinin sahibi şair.
    2 ...
  12. 257.
  13. "kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor güneş
    votka bardağımın içine
    benim olmayan bir sevinç duyuyorum. "
    3 ...
  14. 258.
  15. Ansak mı anmasak mı
    Yeri mi şimdi değil mi
    Bir tren yolculuğunda ve her yerde
    Her şeyin ya da hiçbir şeyin hiç mi hiç çekilmezliğini
    Bir hafta tatilini, bir öğle vaktini, belki bir pazartesiyi
    Saatler iyi
    Adamlar gülüyorlarsa iyi, gülmüyorlarsa gene iyi
    Ve bütün yolcuların dalgın
    Koparıp koparıp bir şeyler yediklerini
    Görünüşte kararsız
    Görünüşte üzgün, endişeli
    Görsek mi acaba, görmesek mi
    Açıp da kapalı gözlerini arada
    Şöyle bir görünümü tek bir solukta
    Yalandan, inatla içine çekenleri
    Ya da bir köprüden geçerken, bir tünele girerken
    Belirtip yüzlerinde çok görmüşlüğün izlerini
    Bir tilki çevikliğiyle, acele
    Katarak yolculuğa hiç yoktan bir gizemliliği
    Bilmem ki, görmesek mi
    Durunca tren bir istasyonda
    Dudakları çatlamış, ateşli, hasta bir istasyonda
    Dünyanın bütün elma satıcılarına bakıp
    Bakıp da her şeyi ilk defa tanıyormuş gibi
    Uzanıp pencerelerden sarkık gerdanlarıyla
    Tutarak parmaklarıyla yalancı
    Ve ucuzundan bir kolyeyi
    Acaba görmesek mi
    Bir treni ve dünyada tren olan her şeyi.
    5 ...
  16. 259.
  17. "Bana kalbimdesin deme! Bilirsin, kalabalık yerleri sevmem..."
    1 ...
  18. 260.
  19. SAATE BAKMAK
    Varsın her şey sonraya kalsın
    Sonraya, en sonraya
    Sözgelimi iki bin altı yüz kırk bir mil. Bir papatya ne kadar uzağı görebilirse
    O kadar yakın kalplerimiz birbirine
    Ölü bir denizi bile bir tartışmaya çevirdik
    Kayaları taş devrine göre ölçtük biçtik
    Kalemlerimizi kesilmiş çiçek sapları gibi attık
    Kapıları açarken birbirimize ağladık.

    (Ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
    Sahi ne kadar da çok severmişiz
    Yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
    Sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
    istersen bu gece burada kal, dedik
    Sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
    Sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
    iyi bildiğimiz ne varsa yaptık, ayrıldık
    Ortada
    Her zamanki gibi bir karanfil kaldı.)

    Köşedeki tütüncü silaha çevirdi sigaralarını
    Ödemesi çok güç sigaralara
    Manav yarı anlamlı güldü biz geçerken
    Eriklerden, çileklerden, o canım kirazlardan bile utanmadan
    Hani o çocukluk küpesi olan kirazlardan
    Hani rengi içimize göre değişen: mor, mavi, pembe, sarı
    ilk defa merhaba dedi bir balıkçı
    Çırparaktan elindeki suyu ölgün bizlere
    Sigarası dudağında:merhaba!
    Ya peki biz ne dedik, ne dedik
    Yoldaki bir taşı şöyle bir kenara koyduk
    Yakamıza rastgele bir çiçek iliştirdik
    Su satılan dükkanlara baktık, yüzümüz cam cam ışıdı
    Ve leylak kokuları gibi kendi kokumuza uzandık
    Köşeyi döndük, bütün köşeleri hızla döndük
    Su birikintilerinin ağaçlandığı eski bir sokağın tarihinde
    Şöyle yazdı:
    Her şey sonraya kaldı.

    Ey ayaklarımızın dibindeki yoksul gül
    Gölgesi yüreklerimizin
    Öfkemiz sevgiye benziyor şimdi, sevgimiz öfkeye
    Ve tartışmaya çevirdiğimiz deniz ölüler bırakıyor
    Çıplak ölüler
    Birbirine kenetlenmiş ölüler halinde.

    Bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz
    Söyle, nerde “Göğe bakma durakları”, nerde
    Birinin elinde gazete ve süt
    Gazete mi, evet gazete
    Bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
    Paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar
    Cebimizde nikel
    Cebimizde sarılmış ölüler halinde.

    Her şey bir hızlı adım olmamaya
    Ama dün gibi taşıdığımız bir umut gözlerimizde
    Saatlerimize bakıyoruz hiç yoktan
    Çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak
    Yemyeşil bir su takılıyor akrebe, bir çavlan
    Yüzü akide gibi parlayan bir gün takılıyor yelkovana
    Anılardan anılardan çoktan vazgeçtik
    Yaşadığımız bugün nasıl
    Güzelliğimiz hangi güzellik.

    Biliyor muyuz, hayır, bilmiyoruz da
    Acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz
    Belki bir hazırlık bu başka yazlara
    Yakın yazlara, uzak yazlara
    Çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile
    Her şey, ama her şey eskiye kaldı
    Vakit yok bir daha yemyeşil eylül tramvaylarına

    Edip Cansever .
    1 ...
  20. 261.
  21. "bir yağmurlu bahar akşamı, akif kurtuluş'la birlikte kadıköy'deki hatay meyhanesine, ece ayhan ve cemal süreya'yı görmeye gittiğimizde, herhalde 1985 yılıydı, edip cansever'in de masada olduğunu gördük ve çok sevindik, ama sonuna gelmişti edip bey içkisinin, votka olmalı, hızla içti ve kalktı gitti. ece ayhan arkasından 'hep böyle yapar içer, içer, sonra da birden kalkar gider' dedi. ne demek istemişti, bilmiyorum. sonra da hiç sormadım. cemal süreya bir şey söylemiş miydi, duyamadım, ama iyilikle gülüşünü gördüm. ikinci ve son görüşüm oldu bu. 25 yıl olmuş kalkıp gideli, o gittikten sonra şiiri daha da uzadı ve edip bey'i sonsuzluğa emanet edip döndü sanki. o yüzden yaşaması kısa, şiiri uzundur herhalde büyük ve ölümsüz şairlerin, 'edip'erin."

    haydar ergülen
    5 ...
  22. 262.
  23. mutluluk bir kibrit çöpü
    artık ne kadar yanarsa...
    2 ...
  24. 263.
  25. Edip! cazsever miydi senin soyadının aslı ne.
    2 ...
  26. 264.
  27. ikinci yeni döneminin belki de en iyi şairi.

    Tam 26 sene önce yani 28.05.1986'da aramızdan ayrılan muhteşem insan. Saygıyla anıyoruz.

    --spoiler--

    Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever.

    --spoiler--
    5 ...
  28. 265.
  29. MENDiLiMDE KAN SESLERi

    Her yere yetişilir
    Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    Çocuğum beni bağışla
    Ahmet Abi sen de bağışla
    Boynu bükük duruyorsam eğer
    içimden öyle geldiği için değil
    Ama hiç değil
    Ah güzel Ahmet abim benim
    insan yaşadığı yere benzer
    O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    Suyunda yüzen balığa
    Toprağını iten çiçeğe
    Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    Konyanın beyaz
    Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    Öylesine benzer ki
    Ve avlularına
    (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
    Ve sözlerine
    (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    Minibüslerine, gecekondularına
    Hasretine, yalanına benzer
    Anısı işsizliktir
    Acısı bilincidir
    Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    Gülemiyorsun ya, gülmek
    Bir halk gülüyorsa gülmektir
    Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
    Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    Dirseğin iskemleye dayalı
    -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    Cıgara paketinde yazılar resimler
    Resimler: cezaevleri
    Resimler: özlem
    Resimler: eskidenberi
    Ve bir kaşın yukarı kalkık
    Sevmen acele
    Dostluğun çabuk
    Bakıyorum da simdi
    O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
    Biz eskiden seninle
    istasyonları dolaşırdık bir bir
    O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
    Nazilli kokardı
    Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
    Kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
    Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    Kadının ütülü patiskalardan bir teni
    Upuzun boynu
    Kirpikleri
    Ve sana Ahmet Abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    Sofranı kurardı
    Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    Çocuklar doğururdu
    Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar...
    Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
    Umudu dürt
    Umutsuzluğu yatıştır
    Diyeceğim şu ki
    Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    Çocuklar, kadınlar, erkekler
    Trenler tıklım tıklım
    Trenler cepheye giden trenler gibi
    işçiler
    Almanya yolcusu işçiler
    Kadınlar
    Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    Ellerinde bavullar, fileler
    Kolonyalar, su şişeleri, paketler
    Onlar ki, hepsi
    Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    Ah güzel Ahmet Abim benim
    Gördün mü bak
    Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    Gelse de
    Öyle sürekli değil
    Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    O kadar çabuk
    O kadar kısa
    işte o kadar.

    Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    Mendilimde kan sesleri.

    Edip Cansever
    4 ...
  30. 266.
  31. ben orda, akşamına orospular dadanan
    camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
    eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
    kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
    başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
    ya tanrıya inanır ya da isyana.

    kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
    kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
    bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
    ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
    öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
    kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

    orası bir ölümdür şarabımı doyuran
    ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
    vaftizi gün ışığında bir garip protestan
    tanrısıyla sevişir; herkes bilir sevişmeyi o kadar
    kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
    yeniden doğmak için çıkardığım yangından.

    edip cansever.

    kendisini saygıyla anıyoruz. 28 mayıs 1986' da hayata veda etmişti kendisi.
    2 ...
  32. 267.
  33. "bir bira söyledim kendime, bardağımı sımsıkı tuttum
    tuttum ki, ne edip'tim artık, ne hiçbir şey."
    3 ...
  34. 268.
  35. 269.
  36. 270.
  37. "bir ölü nedir ki bir ölüm nedir
    acıyla kirlenmektir"

    bütün kirimiz, şiirden ibaret; fazla şiirden. ne söz söylesek, kotaramayız bugünü.
    ben ilhan berk'in dizeleriyle teşekkür etmek istiyorum kendisine.

    "evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
    gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
    elma kokan bir türkçeyle konuştuğun içindi;
    ölümün sefil, kötü belleği içindi;
    her gün pazar kurulan o sokaklar içindi;
    saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
    çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;
    işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim"

    saygıyla...
    2 ...
  38. 271.
  39. "yeşil ipek gömleğinin yakası
    büyük zamana düşer

    her şeyin fazlası zararlıdır ya,
    fazla şiirden öldü edip cansever."

    cemal süreya
    2 ...
  40. 272.
  41. şiire, hayata ve insana bakış açımı değiştiren, olgunlaşma evresinde bana yardım eden ve baudelarie, cahit sıtkı tarancı dan sonra "vay anasını" dediğim şair.
    1 ...
  42. 273.
  43. şiire bu kadar uzak birisi olmama rağmen gerçekten bazı şiirleri bende hoş etkiler bırakan şairimiz. ölümünün 26. yılında kendisini saygıyla anıyoruz.

    kendisinden sonra vefat eden bir diğer şairimiz cemal süreya nın edip cansever hakkında söyledikleri ise gerçekten manidardır ve istiklal marşı gibi bir kaç şiirden başka şiirin sözlerini aklında tutmayan ben, bu mısraları ezberlemiş bulunuyorum.

    --spoiler--
    Yeşil ipek gömleğinin yakası
    Büyük zamana düşer.

    Herşeyin fazlası zararlıdır ya,
    Fazla şiirden öldü Edip Cansever.
    --spoiler--
    3 ...
  44. 274.
  45. kelimelerle tarifi zor insan.

    --spoiler--
    "ben insanın içsel ve dışsal dramını yazmaya çalışıyorum. bu karmaşık dünyayı sergilerken de, hem insanın hem de nesnelerin boyutlarını çoğaltmam kaçınılmaz oluyor. bölüp parçalanmakla, sonra da bütünlemekle, çok yanlı uzamsal konum elde ettiğimi sanıyorum. nesneleri didik didik etmem, insanı didik didik etmemden kaynaklanıyor bir bakıma. her şiirimin bir dekoru, yani bir 'nesneler altyapısı' var. insanın doğal göstergesidir nesneler. onları (nesneleri) bir yana bırakırsam, insanı da, toplumu da soyut ve tamamlanmamış olarak bırakmam gerekirdi."

    edip cansever.1981
    --spoiler--
    1 ...
  46. 275.
  47. gitsem de her yerde biraz vardır
    hatırda zamansız bir plak
    bir otel kapısı, biraz istasyon
    vardır o seninle birlikte olmak
    buluşur çok uzaktan ellerimiz
    ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük