edinburgh

    16.
  1. sanırım kalbimin ucra bir köşesini artık geri vermesi gereken über ötesi ortaçağ şehri.

    eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılan bu şehrin mimarisi, insanı tamamiyle ingilterenin skindirik kraliyet yaşayış tarzından sıyırarak, oğlum asalet burda doğmuş lan dedirttirir. soğuk nevale ingilizlerin aksine, yol sorduğunuzda patronundan izin alarak size eşlik edecek kadar düşünceli insanları mevcuttur. * *

    okyanus seviyesinin altında olan bu şehrin eşsiz manzarasını seyretmek için gidilcek yer calton hill den başka bir yer değildir. zira kaleye 11 pound verdiğinize değmeyecektir. pound demişken, iskoçya para birimi gbp olmasına rağmen banknotları tamamiyle farklıdır ve genelde kendi banknotlarını kabul ederler.

    yazın gitmiş olsanız bile yalancı bir güneşin tepede asılı olmasına rağmen içinize soğuğun geçme ihtimali yüksektir. festival dönemleri temmuz sonuna denk geldiğinden de olsa gerek, giydiğim kostümun içine pamuklu don giyesimin geldiği dönemlerim oldu. şu festivalden bahsedelim; edinburgh jazz & blues festivali, tigerfest indie müzik festivali, edinburgh uluslararası film festivali, edinburgh kitap festivali gibi çeşitli ilginç dalları olsa da festivalin dünya literatürüne en büyük katkısı tek bir aktiviteyle ortaya çıkmasıdır: the fringe. itinayla kafa sallanır efenim.

    gothic mimarinin sizi tam bir harry potter manyağı yapması işten bile değildir. rowling'in hayal gücünü parçaladığı masaya iki saat bakarken, sherlock holmes ların, graham bell lerin "burada yaşadı" tabelalarıyla nirvanaya ulaşmanız çok yakındır. ayrıca türkiye deki 1 tl cilerin türevi mahiyetinde, 1 poundcular mevcuttur. her biri evanescence kılığında dehşetül vahşet hatunların yüzünden hissettiğiniz aşağılık psikolojisinden kurtulmanız için çok hain planlar geçebilir içinizden, ama sakin olun.

    yaklaşık 40 pounda, edinburg'dan (hadi yazayım, edinburou telaffuzu bana göre en iyisi) başlayarak iskoçya nın o güzelim yemyeşil vadilerine, yüzüklerin efendisindeki hobbit diyarına ve harry potter daki bir çok sahnenin çekildiği yerlere götüren turlar mevcuttur. eski şehirdeki abbey in arka taraflarından başlar. burası aynı zamanda diğer küçük şehir turlarının da yapılabileceği yerdir.

    hostellerin kalite/fiyat uyumu mevcuttur. londra dan gelecekler için kings cross tan trenle gelebilirler fakat uçaktan pahalı olması hasebiyle national expressveyahut megabus u tercih etmelerini öneririm. takriben 9 saat sürer.
    * * *
    6 ...
  2. 15.
  3. masallarda "uzak ulkelerin birinde bir kral yasarmis" sozunu gercek yapabilecek kadar masal bir sehirdir. trenden indiginiz anda zaman sizi iki yuzyil geriye atar ve hep o zamanda kalmak istersiniz. buyuk muzeleri, asirlik tren gari, sehrin tam tepesinde bulunan kalesiyle tam bir ortacag sehridir.
    dr jekyll and mr hyde romanin yazari Robert Louis Stevenson icin yapilmis simsiyah bir anit bulunmaktadir, yazarin sanina yakisir sekilde gunduz bile urkutucudur.
    gidildiginde, birkac kisiye sorarak yerel publarini ogrenebilir,yerel iskoc muziginin, iskoc viskisinin ve pub yemeklerinin tadini cok ucuza cikarabilirsiniz. sehrin her kosesinde ayri bir tarih vardir ve tum sehri yuruyerek gezebilirsiniz. sanildiginin aksine ingilizlerden hic hoslanmazlar, soguk cografyasina inat bir o kadar sicak sevimli insanlari vardir.
    en buyuk sorunsa oldukca agir aksanlari yuzunden bildiginizi sandiginiz ingilizca pek ise yaramaz.
    hosteller en cok ragbet edilen konaklama mekanlaridir ve cok renkli tiplerle tanismak icin bicilmis kaftandir. sezon disinda ozellikle ocak subat doneminde gidilirse her yer fazlasiyla ucuzdur, isinmak icinse cok zaman viskiyle isinmak gerekir.
    gunluk turlar disinda, geceleri yapilan korku turlarinda sehrin altinda bulunan ve paranormal etkisi oldugu varsayilan tas tunelleri gezebilir, ortacaga ait iskence aletlerini gorebilirsiniz.

    geri dondugunuzde zamana ve sehire alismak birkac gune malolabilir.

    not.olmeden once gidilip gorulesidir.
    4 ...
  4. 6.
  5. gezerken sizi "lan noldu, nereye geldim, dönem filmi mi çekiliyor" diye düşündüren şahane- efsane iskoç başkenti.
    insanları ingilizlere gıcık olmanın da verdiği bir güdüyle yabancılara karşı güleryüzlü ve yardımseverdir. merkezindeki müze o kadar büyüktür ki ancak bir haritayla gezerbilirsiniz. william wallace ile ilgili her bir bok da görülebilir bu müzede.
    gelelim kaleye, efendim kalenin girişinde biraz tuzluca bir miktar ödedikten sonra kalenin içinde kayda değer pek bir şey olmadığını görüp az bir hayalkırıklığına uğrasanız da şehrin şahane manzarasını görmek sizi biraz rahatlatır.

    eski ve yeni edinburgh olarak ikiye ayrılan şehrimizin eski kısmı doğal olarak daha bir tarih kokar. mimarisine ağzınızın açık bakacağınız yapıları, şahane pub ve restoranları ile çok güzel bir başkenttir.

    sanırım high street te sandy belly's adlı küçük bir pub vardır ve orada canlı müzikle çok hoş irlanda- iskoç celtic müziği dinlenebilir.
    şehrin biraz yukarılarında da türkçe bilen david adında amerikalı bir halıcı vardır. buraya da mutlaka uğrayın keza adam zamanında türkiyede yaşamıştır ve sizde ülke özleminin tavan yaptığı bir anda yanıbaşınızda bir türk kahvesi hazırlayacaktır.
    ağustostaki festivali ise dünyaca meşhurdur.

    son söz, ingiltere ye gidilmişse kesinlikle atlayın trene, basın gidin bu şehre ve gayda manyağı yapın kendinizi.
    4 ...
  6. 4.
  7. iskoçya'nın başkenti olarak bilinen şehir. aynı zamanda ülkenin, basım ve yayımcılığı ile bilinen şehirlerinden birisi olup, başlıca sanayi kolları mühendislik işleri, kauçuk, kağıt, un üretimi ve kimyasal ürünlerdir...
    3 ...
  8. 13.
  9. gitmisken kesinlikle geleneksel yemeklerinin tadilmasi gereken insani kendisine gercekten asik eden buram buram tarih kokan bir sehir..

    tadilasi seyler
    Venison ( kirmizi geyik eti - yumusacik eti olan turk kazan yemegimsi super bisey)
    Angus Beef (tamamen iskoc bifteginden yapilan kocaman eti olan leziz hamburger -wannaburger-)
    Salmon (iskoc sularinda avlanan dogal iskoc somonu ki gayet lezzetli)
    Haggis (patetes puresi ustune domuz etiyle servis edir)

    Ayrica gitmisken Hard Rock Cafe Edinburgh da ziyaret edilmeli, muhtesem salmon`u ve california steak denenmelidir.

    ayrica bir paragrafda Tennents` a acmak isterim ki UK de tattigim en lezzetli biradir kendileri.Kanimca
    Iskocya disinda bulmak cok zor.
    5 ...
  10. 8.
  11. ismi asla "edinburg" olarak telaffuz edilmemesi gereken iskoçya başkenti. hele fransızlar gibi "edimburg" derseniz hepten batarsınız. adamla ayaküstü dalga geçer, köyden indim şehire psikolojisine sokarlar.

    "edinb(ö)ra" ya da "edınbra" gibi okunuyor diyebiliriz, hiç olmadı aşağıdaki adreste bulunan makalenin ilk satırındaki linkten telaffuzunu dinleyebilirsiniz.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Edinburgh
    3 ...
  12. 35.
  13. 29.
  14. Gitmek istediğim birkaç kentten biri.
    Ne zaman bununla ilgili bir şey görsem içim kıpır kıpır oluyor.
    3 ...
  15. 3.
  16. fringe ve official festivaliyle rüya kent..tek sorun agustosta eldivenle dolaşmak zorunda kalmak.değmez mi değer
    2 ...
  17. 7.
  18. iskoçya'nın ikinci büyük kenti olan ve kuzey'in atina'sı olarak ün salmış olan tarihi şehirdir. hearts ve hibernian bu şehrin takımlarıdır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük