izlemediğim çingeneler zamanı film müziğidir. Şarkıyı söyleyen kadının sesi korkunç duygular yaşatıyor insana ya, sözlerinden bir bok anlamasanız da ne anlattığını hissediyorsunuz. Ve sanırsam goran Bregoviç'in bestelediği bir şarkıdır.
Dinlenilmesi tavsiye olunur. Ama mutluyken dinlemeyin lan, anınızın içine edersiniz.
Balkan topluluklarının her birinin Sırpların, yunanların, Boşnakların ve dahi çingenelerin çevirilerini yaparak söyledikleri, dinledikçe boğazı düğüm düğüm eden, ağıt tadında geleneksel bir halk ezgisi. Suzan kardeş ve özgü namal düeti de fena değildir.
bugunun sarkisidir... orijinali cingene dilindedir. her sene mutlaka bugun acip dinledigimdir. Fazla soze gerek yok. Iste turkcesi;
Ederlezi goran, ederlezi
kızların ağıtlar düzerken bosna yaylalarında,
acıya bulanmıştı şenlikleri,
ederlezi yine gelmişti her sene geldiği gibi,
ne bilsin; burada yetim kızlar var
bu sene ederlezi
babasız kalmıştı
yetim kızların yürekleriydi gelen.
sarı saçları mavi gözleriyle,
gökyüzü bile özenirdi güzelliklerine,
deniz utanırdı mavisinden,
cenazelere uğurlanmıştı ederlezi,
şurada yatan kefensiz, babalarımız idi
boşnak kızları goran'ın,
yetimdi sarıları, yetimdi mavileri.
ah ederlezi, niye geldin ki bu sene
bilmez misin, buradaki kızlar yetim
şurada yatan babalarımız idi, kefensiz
yaslar bağladı sarı saçlarımız
babasızdı mavi gözlerimiz
ve goran, haykır yine bosna dağlarına
ederlezi kızlarım,
ederlezi
vakti zamanında küçük bir kız çocuğu varmış.
bu kız çocuğu diğer çocuklardan farklı olarak, onlar bez bebekleriyle oynarlarken,
önündeki haritayı açar, gideceği yerleri hayal edermiş.
parmağını koyduğu yerde olur, parmağını bir süre tutarmış seçtiği kara parçasının üzerinde.
sonra denize koyarmış,
sonra yeşillere, sonra mavilere ve pembelere...
parmağı gezdikçe haritayı, ruhu da gezinip dururmuş parmağı gibi yeşillerde mavilerde.
mavi ile mavi olmuş, yeşille yeşil...
küçücük parmakları dere tepe düz gitmiş, bir yere varmış dayanmış çeşmeye, ha babam içmiş soğuk sularından.
gel zaman, git zaman büyümüş küçük kız,
kocaman bir kadın olmuş.
parmakları haritada daha kolay gider, renklerse artık biraz daha soluk görünür olmuş.
yine de vazgeçmemiş parmak seyahatinden.
yine mavilere dalmış, pembelerle boğuşmuş, yeşillerle oynaşmış...
gökyüzündeki bulutların şekillerinden neye benzediğini, bulutun nereye gittiğini değil de,
bir sonraki gün yağmurun yağıp yağmayacağını tahmin eder olmuş.
bulut yine de alınmamış, öze döner elbet demiş, herkes döner bir gün özüne...
seyyah kız, parmağını koyduğu her bir ülkeye gitmiş,
masal bu ya,
bir gün bıkmış toz pembe olmaya başlayan şeker pembelerinden,
bıkmış griye dönen fıstık yeşillerinden.
kalbi göçebe kız, durmak istemiş.
durmuş.
durduğu yerler hep, çiçek olmuş.
şarkıların en güzellerindendir ederlezi,
ruhu çingene insanların daha da bir sevdiğidir.
dinledikçe, bastığınız yerlere, topraklara bahar getirsin ayaklarınız.
selametle.