zor bir eleştiri türüdür. yapması bir yana, yazıp temize geçirmesi de ayrı bir alemdir. freud'tan başlar. her şeyi cinsel içeriğiyle inceleyen freud'un bu eleştiri yaklaşımını da bilinç ve bilinç altı olarak ikiye ayırmış ve eserdeki her şeyin bu bağlamda incelenmesini arz etmiştir. zordur çünkü karakterin ve aklından geçenleri irdeleyerek hareket etmek oyunda ya da diğer yazınsal eserlerde dar bir alan kaplayarak ilerlemenize neden olur. ama malum olduğu üzere II. dünya savaşından sonra freud bu anlamda yerini lacon'a bırakır ve lacon işin içine hiç cinselliği karıştırmadan nesne geliştirme kavramları, insanın çemberini geliştirmesi, karakterlerin birbirleriyle ilişiklerini herhangi bir amaç doğrultusunda kullanıp kullanmadıklarını, bu iyilik te kötülük te olur, vb tarzdan girişimlerini bu alana sokarak freud'un önüne geçmiştir. lacon'nun ki daha da bir ilgi görmüştür. mantıklıdır. freud gibi her kişi bozukluğunu kötü bir cinsel deneyime bağlamaz, yani bir bebeğin bile cinselliği annesinde tattığını söylemez.
uzun kısa farketmez anlatımda kullanılan çubuğa benzer her şeye penis denir. iktidar simgesi sayılabilecek şeylere fallus denir. yazarın sorunlu olduğu erkek, baba; kadın, anne olur. ayna varsa "lacan"a, rüya varsa freuda, imgesel herhangi bir masal veya efsane öğesi bulunduğundaysa junga dipnot verilir.
sonuçsa genellikle aynı olur: fallus eksikliğindeki anlatıcı, bu eksikliği doldurmak için babayla tartışıyorr, anneyle sevişiyor; gelişme bölümünde ayna evresini yaşıyor ve sonuç kısmında parçalı bedeninin farkına varıyor (ya da bunu bütünleştiriyor).
yani anlayacağın herbir psikanaliz terimi bir edebi terimle buluşturulup, masturbasyon yapılır.
böylesi bir absürdlüğe düşmemenin yolları ise şöyledir: psikanaliz mevzusunu orjinal metinlerden okursunuz, bu orjinal metinleri birbirleri ile beraber okursunuz. Ardından edebi eleştiri kuramlarını özellikle sözlü kültürden de destek alarak araştırırsınız. ve edebi terimleri yerli yerine oturtursunuz.
en önemlisi de, yazılan eleştirinin psikanalitik bir inceleme olmadığını; edebi bir eserin psikanaliz yoluyla incelenmesi olduğunu kafanızdan bir saniye bile çıkarmazsınız.
eleştiriden öte analiz edersin; yazarın hangi ruh hali içinde hangi durumlarda ne derece verimli olduğunu , neye göre bunları yazdığını göz önünde tutmaya calışır. ilk yazarın kendi hayatını okursun ki freud'an jung'dan, adler'den, josef'ten vs. gibi belirli dallarda belirli ekollere öncülük etmiş ve ekollerin kurumunu sağlamış kişilerin öngördüğü kuramsal bilgiyi didik didik ederken anlayabilesin yazarın ruh halini.