hayatın kağıda yansımadır edebiyat. hayatta gerçek olan ne varsa edebiyatı oluşturur. insanlar, canlı-cansız tüm varlıklar, duygular, mekanlar, zamanlar... bütün bunlar edebiyattır kalemle şekillendirildiği ve akılla yoğurulduğu zaman.
kelimelerle oynamak onlara hayat vermek sonrada harflerin canlanıp karşınızda durması sizi şaşırtır.
büyülenirsiniz.
bazen bir romanda 15.yüzyılda kabarık kıyafetler içinde büyük bir salonda dans ederken,bazende bir şiirin içinde yanan bir aşkın ortasında hayal kurarken yakalamaya başlarsınız kendinizi.ya da kafanız karışır bir anda acaba ben ne yapıyorum,gerçek doğru ne diye düşünmeye dalarsınız.veya aslında gerçek olmayan bir karakter için endişelenirsiniz,korkarsınız,üzülürsünüz.ben olsam öyle yapmazdım dersiniz yada takdir edersiniz,keşke ile başlayan cümleler geçer usunuzdan.ne bileyim edebiyat sizi götürür,değiştirir,büyüler kısaca.
sanatların en etkinidir kanımca.benim vazgeçilmezimdir.
Edebiyat, insanın, kendini sanatsal değer taşıyan bir biçimde ifade etmesidir. Bir ağaç gibi, yazının bulunmasından önce sözlü olarak boy göstermiş, yazının bulunması ile iki dal halinde büyümeye devam etmiştir. Edebiyat insanın öğrenme isteğinin bir parçasıdır. Sürekli bir değişim içinde bulunan evrende insan, de bu değişime ayak uydurmak,kendini geliştirmek, ufkunu genişletmek için edebiyata başvurur.
Bir eserin edebiyat eseri özelliğini taşıyabilmesi için, sıradan olmaması, özgün olması, yaratıcılık eseri olması gerekir. Özgün olmayan bir eser, edebi değer taşıyamaz.
Edebiyat, günümüze uzanan bu zaman dilimi içerisinde, her bireyin kişisel beğenisinin farklı olması neticesinde, yine bir ağaç gibi kollara ayrılmıştır. Böylece birbirinden, anlatım biçimi, konuyu ele alış biçimi gibi konularda ayrılan kollar, yeni, özgün edebiyat akımlarını oluşturmuştur. Bu akımlar, dünyayı farklı perspektiflerden okuyucuya göstererek, olayları, başka bir toplumdan veya başka bir zamandan bir kişinin görüş açısından görebilmeyi sağlar. Diğer canlıların görüş açısından hayat, evreni anlatıp, kişiye doğa sevgisi kazandırabilir, ve hatta soyut bir bakış açısı ile, insana, insanı bamkaşka bir pencereden izletebilir. Kişiyi aydınlatarak ve bu aydınlık zincirini tamamlayarak toplumu aydınlatabilmeyi mümkün kılar. Böylece bir toplumun -ve hatta bütün insanlığın- gidiş yönünü bile değiştirebilir. Evrensel niteliği ile, toplumları aynı yola, aydınlanma, bağnazlıktan kurtulma ve devrim yoluna iletir.
Edebiyat akımları da, zaman içinden yenilenmek, kendini yenilemek zorundadır. Aksi taktirde, diriliğini, tazeliğini kaybeden böyle bir akımın verdiği edebi ürünler, özgünlüğünü kaybetmeye, dolayısı ile de edebi değerini yitirmeye başlar. Ortaya çıkacak her akım, her kelimeye, her tümceye yeni bir anlam katar. Edebiyata, dinamizm aşılar. Okurun, okuma zevkine hitap edecek daha çok akım oluşması neticesinde, okuma sevgisini artırır. Böyle bir ortamda yapılacak bir tartışma, edebiyat adına daha iyi meyveler verecektir.
Edebiyat sadece toplumları aydınlatmak, çağdaşlaştırmak adına bir araç olabildiği gibi, ilgi alanında eserler sunarak, bireyin, ilgi alanları çerçevesinde bilgi sahibi olmasını da sağlar. Kişinin sezgi yeteneğini geliştirir, kişiye derin bir kavrayış yeteneği kazandırır. Farklı bakış açılarından, doğayı, insanı incelemiş olması dolaysı ile, insana hoşgörü kazandırır. Edebiyata ilgi duyulmayan, gerekli değer verilmeyen toplumlarda, hoşgörü eksikliği, toplumun görüş açısının dar olması gibi sorunlar görülmesi manidardır. Bu şekilde, sanatçı-toplum ilişkisi sıkı olmayan toplumlarda, sanatçı, vermesi beklenen görüş açısını, bilgiyi, kendisinden, sorunlarında uzak olduğu topluma doğru biçimde sunamaz.