bir şey öğretmediği iddia edilen sanat dalıdır. en azından felsefe bunu böyle kabul eder. sartre'ın edebiyat üzerine tenkitleri de bu manada ele alınabilir, yüze sürülebilir, .... sokulabilir, e oha! tabii.
akıl ve mantık dışında kalanın yararsızlığına atıfla kaleme alınmış eserler sahiplerinin hiç rüya görmediği söylenir misal, görseler de onun bile bir senaryosu olurmuşla gaza basarak yoksa bile diyelim şuuraltı üzerinden freud analiziyle çocukluğuna inilip mantıki izahatlar getirilebilir. edebiyatı bir yerlere dayayarak kabul etmek. tıpkı metafiziksel olguları esrik tabiriyle alaycılığa indirgeyerek yorumlamak gibi. "e o zaman ben böyle bilimin ta içine sıçayım ...... koyayım!" denilirse onun da bir bilimsel açıklaması olacaktır elbette, asla kaçamazsın: -sintigrafi sonrası diyagnozda böbrek üstü bezleri tübüllerinden adrenal seviyesinin düşük seviye etkisi agresyon meydana getirip sizin küfür etmenize neden oluyor işte böyle hahayt! şeklinde sallamakla sıkıcı olunduğunda oturup inadına kısa öykü, şiir yazasın gelir. o derece işte.
günümüzde edebiyatın birkaç kalem dışında aslında pek de savunulacak tarafı yoktur. geçmişten uzanan markalaştırılmış bazı isimlere baktığımızda edebiyatın günümüzdeki berbat ilerlemesini/yolculuğunu ve gelecekteki halini görmek için nostradamus olmaya gerek yok gibi görünse de rasputin olup buna neden olanları şişe dizmeye kesinlikle gerek var. (ne alakaysa?) -bir şekilde taciz edeyim istedim ondandır-
insan zekasının ve yaşam deneyiminin kaynaştığı sanat dalıdır. insanoğlunun yaşama bakışının kendi gözlüğünden olduğu, yaşam deneyiminin kendi yaşamı ve yakın çevresinin yaşamıyla sınırlı olduğu düşünüldüğünde edebiyatın işlevi ortaya çıkacaktır. Her bakış, okunan her yapıt insana farklı bir pencere açar. Bu pencerenin daha önce tanımadığımız insanlara, şahit olmadığımız olaylara ait olduğunu unutmamak gerek. Hayata bakış her okunan yapıtla birlikte değişir, ufuk yavaş yavaş açılmaya başlar. insanı bir anlamda monotonluktan kurtaran yegane sanattır. Çağlar boyunca varlığını devam ettirmesi, yaşadığımız çağın edebiyata ihtiyacı olmadığı önermesini de ortadan kaldırmaktadır. Bugün yerini teknolojinin hem yıkıcı hem yapıcı nesnesi bilgisayarın aldığı, kitaba duyulan ihtiyacın azaldığı söylemleri edebiyatın soluk alıp verişine engel olamıyor. Aslında yozlaşan bir toplum var ve sanatla ilgilenmeyenlerin sayısı artıyor. Ancak içten içe yaşayan ve varlığını devam ettiren bir kitle de var. Bu insanlar öyle ya da böyle edebiyattan zevk almaya devam ediyorlar.
Bütün ilginin lisede okutulan bir ders düzeyinde bırakılması bugün edebiyata alaycı bir şekilde yaklaşan öğrenci kitlesini de doğurmuştur. Yazıktır ki geleceğin cahilleri * cehaletleriyle değil dev bir sanat dalıyla alay etmeyi bilinçsizce seçmektedirler. Bu akışın bir sorumlusu eğitimi batağa saplayanlar bir diğer sorumlusu da o batağın içinden yarım yamalak ve aynı anlayışla yetişmiş bazı edebiyat öğretmenleridir. *
Eğer bugüne dek yaşadıysa bundan sonra da yaşayacaktır edebiyat.
ders olan formu eger hocanız/hocalarınız iyiyse, iyi ogretiyorsa, akılda kalan ilginç anektodlara yer veriyorsa oldukça keyiflidir. insan zamanla bu dersi özümledikçe daha da hoşuna gider, araştırır .. sorgular ne bileyim genel kültürü olmayan bir adama dahi öğretmeye başlasan zamanla dallanıp budaklanır da tarihe merak sarar, cografyaya merak sarar ufku genişler. lakin bu dersle ugraşmamış insanlar varsa da konular cogunlukla ezber oldugundan dolayı tiksindirici gelecektir.
ayrıca lise 2'de ipin ucu kaçarsa bir sonraki sene yakalaması çok zor olan bir ders türüdür. bana kalırsa tek nankörlüğü de geri dönüşün bu denli zorluk yaşatmasıdır. matematik gibi altyapınızı oluşturdugunuz zaman yapılabilecek bir ders de değildir aynı zamanda.
ha bir de .. testini çözmesi insana farklı bir haz verir, iyi yaptıgımdan mıdır bilmiyorum gerçi.*
felsefeyle paraleldir edebiyat.nasıl ki felsefeyle aklımızın mantığını doruğa çıkarırsak edebiyatlada ruhumuzun derinlğini ince ince kağıda nakşeyleriz.amma velakin iki kavramın aynı bünyede bulunması nadirdir.
edebiyat hayattır, kelimeler ile istediğiniz kadar istediğiniz sayıda samanyolu kurar. yıldızları kırpar, günde milyon kere göktaşı düşürürsünüz dünyaya. yaşamadığınız tüm hayatların başrolünde tüm replikleri söylersiniz. giyinirsiniz bir ağacı baştan sona. tüm yaprakları tek tek dökülene kadar. siz o ağaç olursunuz. ben çınar olurum örneğin. en sevdiğim ağaç. sonra bir yol olurum. üzerimden beş yaşında bir çocuk geçer. tek derdi mavi bir balon. sonra bir bank olurum. üzeri çizik, her yanı harf. en son bir şarkı olurum. notaları kırık dökük, sözleri yarım. ses olurum, dudaklarda fısıltı olarak, mırıldanır bir genç adam beni eksi sonsuz bir saatte gece.
topladım sevdiğim tüm adamların hayallerini topladım bir şiir etmediler
topladım sevdiğim tüm kadınların hayallerini topladım bir roman etmediler
topladım seni bana ekleyerek topladım edebiyat etmedi
seni edebiyattan çok seviyormuşum anladım
sen varsan edebiyat var
sen varsan tüm kelimeler benim oyuncağım
sen varsan aşığım aşka
sen varsan edebiyata aşığım
bir tek sensin buna neden
kalemimden damlayan sesin
ve hiçbir cümleye sığdıramadığım sevgim
felsefenin kendini beğenmişliği nedenli; felsefe ile uzlaşmaya yanaşmayan görüş/fikir/bilgi toplamı. fakat, en cevval felsefe savunucularının dahi örneklemelerde kendisinden yardım alıp; çelişki tokadını kendi yanaklarına akşettikleri görülmüş, izlenmiş, tespit edilmiş, kaydedilmiş ve alkışlanmıştır.
edit:
felsefe edebiyatın insanlığa bir değer/katma değer sunmadığını savlar. fakat, göt-hani hep bahsi geçen-zora düşünce en allame i cihanı bile edebiyattan nasiplenir. ciddiye alınmayışlarının sebeplerinden biri ve en önemlisi de bu çelişkidir.
aslında sevilebilitesinin yüksek olduğunu düşündüğüm ancak okullardaki sacma sistem yüzünden öğrencilerin soğuduğu ders. edebiyat sadece okuduğumuzu anladık mı, divan edebiyatındaki feilatün hedeleri ya da bir ödev yapıp karneme bes düşereyim denilen ders değildir. hayatır,yasam tarzıdır hatta varolus sebebidir. *uzun lafın kısası daha kapsamlı olması ve sıkıcılıktan kurtulması gereken derstir.*
efendim malmunuzdur ki arapca da kelime kokleriuc harften ibarettir. cesitli kalıplara sokularak diger kelimeler elde edilir. edebiyat kelimesinin koko de "e-d-b" harfleridir ki "faaliyat" vezni ile edebiyat olmuştur. edebiyatın bilinene anlamının otesinde edebli, edebe dair gibi anlamlarıda vardır. bu yüzdendir ki üniversitelerin türk dili ve edebiyatı bolumunde okuyan ogrenciler "biraz e-d-b-li olun bakim. okudugunuz bolumun koku bile edeb" gibi densizlklere rastlamaktadır.
''Egosunu büyük E harfiyle hissettiğim büyük bir aldatmacaydı edebiyat. Sıkıcı, donuk, yapay bir oyun, insani yanı eksik. istisnalar var elbette ama ben yine de yüzyıllardır süregelen bir aldatmaca olduğunu düşünüyorum edebiyatın. Kitabı açıyorsun ve uyuklamaya başlıyorsun.'' *
cemiyette pişiyorum'un bir şarkısıdır.sözleri de derki;
bir taş attı havaya,ters tarafına geldi.
istediği kazanmak.
Kaybetmeye benzer mi?
iki adım önünde,tek çizgi kırık hayat.
Onu da geçemezsen,kahrolsun edebiyat.
Peşinden geleceğim,seni delirteceğim.
Birşey gördü havada.
Göz kırptı birkaç kere.
Mavi camı kıran el yazı yazdı deftere.
Kendine geleceksen,gelme daha karnın tok.
Biraz bekle şimdilik ölümün çaresi yok.
Bir ses duydu.Havada kaldı bütün sözleri.
Göreceklerin için duyduların yeter mi?
Koştu koştu ,öğrendi.
iki dağ iki dere.
Kırmızı ağaç dikti,toprak olmayan yere.
aslında düzgün yazmaya, konuşmaya, okumaya dayalı bir ders olması hasebiyle fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi beyni epey zorlayan derslerin yanında daha zevkli olması gerekirken genellikle hocaları sayesinde sıkıcı ve çekilmez bir hal alan derstir.
okuma parçalarının başındaki ''hazırlık çalışmaları'' ve sonundaki ''metni anladık mı soruları'', hocaların bunlara verilen cevap doğrultusunda artı- eksi uygulaması yapması can sıkar.
okumak, sadece okumak, gerekirse duygulanmak için yazılmış şiiri uyak ve rediflerine ayırmaya çalışmak anlamsız gözükür.
bu dersin eklentisi olan kompoziyon dersinde ekstra bir şey yapılmayıp edebiyat dersine devam edilir.
kompozisyon sınavında 40-45 dk içinde zorlama bir konu hakkında imla ve noktalamaları yerli yerinde olmak suretiyle giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan bir kompozisyon yazılır. ve bu kompoziyon sınavı genellikle 70 üzerinden değerlendirilir. zira daha üstü bir nota pek rastlanmaz.
liseye gelip kazık kadar olmuş genç için değil de bu dersin kökeni ve ilköğretim okullarındaki adı olan türkçe dersinde de ne bir eksik ne bir fazla aynı şeyler yapılırdı. o yüzden, bu dersin çocukları kitaplardan soğuttuğuna inanmaktayım(öğretmene göre değişir o ayrı)
feveran ve hezeyan mezeli bunalım/karanlık tasvirler neşretmek, satmak.-günümüz- ve hizmet.
edebiyat, ya statükoya hizmet bilinci ile güdümlenmiş, ya da geç kalınmış iç hesaplaşmaların, adam olmaya yetişememişliğin, zora güç yetirememişliğin imgelenmesi haline gelmiş çatmış. anlatamamaktan şikayetçi olmadıkları gibi, anlaşılamamaktan şikayetleri de eserlerinin teşrif sebebidir. biri(leri)nin iç hesabının çetelesi niteliğindeki başarısızlıklarına kim para verip satın almak ister ki?
manipülasyondan ziyadesi ile nasiplenmişliğinden gelen gücü sonucu etkili kabul edilen şair/yazar hizmetkar olmuş. bunun yanında basit tasvirlerle bezeli yeni yetme edebiyat(!)cılar da yazdıkları şiirlerin, nesirlerin; sütliman hayallerinde, aşkın koyu mavi karanlıklarında boğulmuş.-bahsettiğim bu son grubun var ya!-[az kalsın çok ciddi bir şekilde bitirecektim.]
ifade kabiliyeti ve samimiyetin elele verip karsina ciktiginda sende olusturdugu etkiye inanamamana neden olan guzelmi guzel derya, deniz. sevmeden ilgilenilmesi ya da ugrasilmasi imkansiz olan ve sevmeyen bunyelerle karsilasildigi vakit (bkz: zaten sen sevsen ben sevmezdim)dedirtecek kadar ukalaliga sebebiyet veren tilsimli olgu.
duygu, düşünce, olayları söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatmaya denir. okuyanların duygu, düşünce ve hayal dünyalarını geliştiren zenginleştiren eserlere ise edebi eser denir. edebi eserler, insanlar arasında doğal bir ilişkinin kurulmasını sağlar ve anlattıklarıyla onların önünü aydınlatır. öykü, roman, şiir, tiyatro gibi eserler bizim duygu dünyamızı zenginleştirir, geliştirir. ulusumuz, başlangıçtan günümüze dek edebiyat alanında pek çok eser ortaya koymuştur. edebiyatta, incelemeyi yaparken; tarih, felsefe, psikoloji, sosyoloji, sanat tarihi gibi bilim dallarından yararlanılır. geçmiş çağlardan günümüze dek ortaya konan eserler üç ana döneme ayrılarak incelenir. bunlar; islamiyet öncesi türk edebiyatı, islami devir türk edebiyatı ve batı etkisinde gelişen türk edebiyatıdır.
"insan kendini en iyi insanda tanır" demiş goethe. edebiyat da insana karşısındaki insanı, dolayısıyla kendisini tanıması konusunda çok fazla şans veren bi olgu olduğu için sanatların en eğlencelisi sayılabilir.
hayatın kağıda yansımadır edebiyat. hayatta gerçek olan ne varsa edebiyatı oluşturur. insanlar, canlı-cansız tüm varlıklar, duygular, mekanlar, zamanlar... bütün bunlar edebiyattır kalemle şekillendirildiği ve akılla yoğurulduğu zaman.