bir sen anlamıyorsun arsız politikacı esnafı,
onların içinden çıkmış olsan bile
-gemisini kurtaran kaptan!-
uzlaşmacı ve hoşgörülü pezevenk.
namussuzla hırsızla zorbayla,
bir yatakta koyun koyuna -saltanat!
“...toplumdaki "fert", hazırlop olarak aileden, okuldan, toplumdan ne aldığının şuuruna erdikçe ve nefs muhasebesine erişip kendi şuurunu "yıkma, yapma ve zenginleşme" şeklin de değiştirdikçe, ilişkiler bütününü değiştirecek "şahsiyet" olur.”
eskiden kızardım. daha çok konuşurdum. gülerdim. gülümserdim. beklerdim. umardım. yaşama sevincimi yitirmedim ama kızmıyorum artık.
daha az konuşuyorum.
ve bir kadın konuştu, "bize acıdan söz et"
ve o dedi ki:
acınız, anlayışınızı kuşatan kabuğun kırılışıdır.
meyvenin çekirdeğinin güneşe çıkması için
kabuğunun nasıl kırılması gerekliyse,
siz de acıyı tatmalısınız.
ve yüreğinizi yaşamınızın gündelik mucizelerinin
merakı içinde tutabilirseniz, acınız sevincinizden
daha az mükemmel görünmeyebilir.
Ve hatta tarlalarınızdan geçip giden
mevsimleri kanıksadığınız gibi
yüreğinizin mevsimlerini de kanıksarsınız.
ve üzüntünüzün kışlarını da
büyük bir dinginlikle izlersiniz.
acılarınızı çoğunlukla kendiniz seçersiniz.
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında.
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk.
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı.
acaba iyi bir şey olacak mı?
hayır, dedim kendime. iyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar.
resim için boya malzemesi şarttır ama, badanacıyla ressam arasındaki fark, terkib keyfiyetine bağlı bir terkib farkıdır…
unsurların rastgele bir araya getirilmesiyle ekmek bile yapılamaz. bu iki hikmet, terkibin sanat çehresini ve nisbet şartını gösterir.