eddie vedder abinin ''ukulele songs'' ve ''water on the road'' adında eski ve yeni parçalarından oluşan 2 albüm çıktı! the once filminin romantik irlandalısı, the frames ve the swell season gruplarıyla olayına devam eden glen hansard eşliğinde olan 2 parçası da bulunmaktadır bu albümde.
Tracklist:
1. Can’t Keep
2. Sleeping by Myself
3. Without You
4. More Than You Know
5. Goodbye
6. Broken Heart
7. Satellite
8. Longing to Belong
9. Hey Fahkah
10. You’re True
11. Light Today
12. Sleepless Nights (ft. Glen Hansard)
13. Once in Awhile
14. Waving Palms
15. Tonight You Belong to Me (ft. Cat Power)
16. Dream a Little Dream
böyle bir şey.
pearl jam'in eskiden bad radio diye bi grupta şakıyan benzin istasyonu güzeli yemelik gıranç insan.
takıntım. tapıyorum o derece , hayranlık, aşk falan aştım ben bunları.
dul mul evlenirim seninle be.
(bkz: i knew all rules but rules did not know me)
society ile zaten gönüllerde taht kurmuştur. nice zaman oldu ki into the wild'ın şarkılarında kendimizi dünyanın birçok yerine göndermedik ve kaçmak istedik. dinlenesi insandır. amerikan kültüründe alınması gereken birşeyler varsa eddie wedder bunlardan biridir kesinlikle.
(bkz: tom waits) den sonra sesi bu kadar muhteşem bir adam daha tanımadım. bu kadar tatlı, bu kadar içten şarkılar söyleyen ve müzik ile uyum içerisinde ki bir ses tonu, harikulade gerçekten. gecelerin bu ilerlemiş saatlerinde dinlenmesi insana müthiş haz veriyor.
her zaman bir kaç şarkısı ile anılan insan üstü varlık.halbu ki o 2-3 şarkıyla dile getirelecek biri değildir.grunge'ı iliklerimize kadar hissetmemizi sağlamış,ne punk'a ne metal'e yaklaşmıştır çok farklı işler peşinde koşup ağzımızda her zaman güzel bir tad bırakmıştır.onu dinlemek bulutları izlemek bazen,bazen ağlamak,bazen de yollara düşmek...
sesini duyduktan sonra "mini mini bir kuş" gibi bir çocuk şarkısını bile söylemek istemezsiniz. "ses mi benimki?" dersiniz. o söyler, siz de tanrı'nın ona geçtiği kıyağa şahit olursunuz. müziği kapatır dudaklarınızı sıkar, kulaklarınızı da her şeye tıkarsınız. o güzel ses kulağınızdan hiç gitmesin istersiniz. bir de yakışıklı bu adam ya. daha ne olsun.
+ olm dün katarsise gittik. yan masada bir adam vardı. aynı eddie vedder olm. yani görsen gider konuşursun. acaip benziyordu lan.
- lan yürü git. ne eddie'si. konser yok bişey yok. ne işi var.
- ...
- hem duyardık olm. mal mal konuşmayın. ta..k mı geçiyonuz, anlamadım ki.
aradan 15 gün geçer.
- allah belanızı versin lan. olm madem şüphelendin. neden gidip konuşmuyorsun.
+ ...
- ya ne salak adamlarsınız. insan dener şansısı. gerzekler.
sonradan kendi internet sitesinden öğrenilmiştir ki o adam eddie vedder'dan başkası değildir. bir mevlana hayranı olan eddie vedder, istanbul'da 2 gün kalmış (katarsiste bira içtiğini bile yazmıştır), ordan da konyaya geçerek 1 hafta mevlanayı araştırmıştır.
şimdi efendim, kendisiyle ilgili şöyle bir rivayet mevcuttur;
annesi ve babası o daha çok küçükkken ayrılmışlardır ve eddie babasını hiç tanımamıştır. yukarıda da yazıldığı gibi zor bir hayatı olmuştur. okuldan ayrılıp çalışmaya başlamıştır küçük yaşlarda. müziğin ilgisini çekmesiyle beraber çalışmak için de bir rock barı tercih eder. 17-18 yaşlarındadır. gel zaman git zaman bara takılanlardan biriyle iyice yakınlaşırlar. adam babası yaşlarındadır bunun. bar kapandıktan sonra dışarda 1-2 bira daha içmeye giderler falan. müzikten bahsederler bol bol.
bu şekilde bir süre geçtikten sonra adam itirafını yapar: kendisi eddie'nin öz babasıdır. hayat bayram olur adeta eddie için. tam 1 hafta boyunca hiç ama hiç ayrılmazlar. adam akşama kadar bardadır. çıkınca birlikte takılırlar, adamın evinde kalırlar. 1 hafta sonra adam trafik kazasında ölür. eddie yıkılır.
ve herkesi aşk acısı içinde dinlediği "black"i yazar eddie. babasına. ve her konserde ağlamaktadır "can't it be" derken.
into the wild filmini izledikten sonra hayran olmamanın mümkün olmadığı müzisyen. o kadar saf, o kadar yalın ve samimi şarkılar yapmış ki... biraz daha yaşlandığında sesinin hangi boyutlara varacağını merak ediyorum açıkçası.