mükemmel şarkıları ile into the wild ı daha da güzel hale getiren, yorumuyla, sesiyle şarkılarını vazgeçilmez yapan, maalesef türkiye'ye konser vermeye gelmeyeceğini söyleyen müzisyen.
into to wild filminin soundtrack albümünde hard sun gibi muhteşem bir şarkıyı yine muhteşe yorumlamıştır, ve tabiki bunun yanında albümde society parçası asla unutulmaz.
society şarkısını her dinlediğimde 'yok hacı ya kesin dağ evine çıkıyorum bu sefer aydan aya erzak alırım insanlardan soyutlanırım falan' diye gaza gelmeme sebep olan vokal.
last kiss şarkısını bu insan evladından daha iyi söyleyebilecek bir vokalistin henüz dünya üzerine gelmediğini düşündüğün pearl jam grubunun vokalisti.
dünyanın en iyi vokallarinden biri olarak kabul edilir.pearl jam grubunun solistidir. kendisini birazcık anlamanız için black in mtv unplugged versiyonunu izlemeniz yeterli olacaktır.
konseri bir şişe şarapla tamamlayan ve kulise girdikten sonra bir hayranının hediye ettiği şarap şişesini görüp grubunu toparlayıp tekrar sahneye çıkan ' Bir şişe bir 3 saat daha doğurabilir ' diyen tekrar mükemmel bir sahne performansı sergiliyen mükemmel insan.
körkütük aşık olunduğunda black ile arabeskin dibine dalınır, zaruri olarak devam eden bir ilişkide "can't find a betterman" denir, bir dost kaybedilmek üzereyken save you diye haykırılır, sonra köprünün altından çok sular geçer, "once upon a time i could lose myself","i'd rather be with an animal", state of love and trust söylenir vakti zamanında the one olan kişiye. parting ways ile yolları ayırma zamanı gelir, biraz toparlanılır ve görülür ki i am mine. uyurken çalan ise hep around the bend dir.
yıllardır hayatımın fon müziği olan şarkıları söyleyen über grubun * über insanı.
23 aralik 1964'te chicagoda dogan, asil adi eddie severson iken annesi ve babasi bosaninca annesinin soyadini alan, "mamasan uclemesi" olarak adlandirilan ve alive, once ve footsteps adli sarkilardan olusan uclemenin yaraticisi, gunduzleri evinin onundeki plajda sorf yapip geceleri denize karsi siir yazan, mukemmel sesi ve mukemmel gufteleriyle grunge muzik yapan pearl jam'in vokalidir.
şarkı yapmak ve sahnede yer almak için yaratıldığına inandığım süper insan. öyle ki yakışır ki sahneye 1.70 cmlik adam bir anda gözümüzde devleşir, sahneye sığmaz.
bir de ses olayı var tabi... sesini duyduğunuz zaman; hem içinizi acıtır hem karnınızda kelebekler uçurtur kısacası büyüler insanı tek kelimeyle. yaptığı şarkılarla hayatınıza, acınıza , üzüntünüze, aşkınıza vb. ortak olur.
sadece yaptığı müzikle değil hareketleriyle de büyüler bizi.
hala benzincide çalışarak alıdığı toyotosuna binen ve soranlara şu şekilde cevap veren mütevazı insan:
"i don't need to do things like that to remind me of who i am. but maybe it's good that other people see those things and maybe it sends a message, that i still am the same person."
sesine her ne yapıyorsa eline sağlık diyorum. zira ya sağlıksız beslenerek reflüyle besliyor bu sesi ya da 6 yaşından beri sigara filan içiyor.
ayrıca
(bkz: black)
(bkz: rise)
into the wild filmini izledikten sonra hayran olmamanın mümkün olmadığı müzisyen. o kadar saf, o kadar yalın ve samimi şarkılar yapmış ki... biraz daha yaşlandığında sesinin hangi boyutlara varacağını merak ediyorum açıkçası.
şimdi efendim, kendisiyle ilgili şöyle bir rivayet mevcuttur;
annesi ve babası o daha çok küçükkken ayrılmışlardır ve eddie babasını hiç tanımamıştır. yukarıda da yazıldığı gibi zor bir hayatı olmuştur. okuldan ayrılıp çalışmaya başlamıştır küçük yaşlarda. müziğin ilgisini çekmesiyle beraber çalışmak için de bir rock barı tercih eder. 17-18 yaşlarındadır. gel zaman git zaman bara takılanlardan biriyle iyice yakınlaşırlar. adam babası yaşlarındadır bunun. bar kapandıktan sonra dışarda 1-2 bira daha içmeye giderler falan. müzikten bahsederler bol bol.
bu şekilde bir süre geçtikten sonra adam itirafını yapar: kendisi eddie'nin öz babasıdır. hayat bayram olur adeta eddie için. tam 1 hafta boyunca hiç ama hiç ayrılmazlar. adam akşama kadar bardadır. çıkınca birlikte takılırlar, adamın evinde kalırlar. 1 hafta sonra adam trafik kazasında ölür. eddie yıkılır.
ve herkesi aşk acısı içinde dinlediği "black"i yazar eddie. babasına. ve her konserde ağlamaktadır "can't it be" derken.
+ olm dün katarsise gittik. yan masada bir adam vardı. aynı eddie vedder olm. yani görsen gider konuşursun. acaip benziyordu lan.
- lan yürü git. ne eddie'si. konser yok bişey yok. ne işi var.
- ...
- hem duyardık olm. mal mal konuşmayın. ta..k mı geçiyonuz, anlamadım ki.
aradan 15 gün geçer.
- allah belanızı versin lan. olm madem şüphelendin. neden gidip konuşmuyorsun.
+ ...
- ya ne salak adamlarsınız. insan dener şansısı. gerzekler.
sonradan kendi internet sitesinden öğrenilmiştir ki o adam eddie vedder'dan başkası değildir. bir mevlana hayranı olan eddie vedder, istanbul'da 2 gün kalmış (katarsiste bira içtiğini bile yazmıştır), ordan da konyaya geçerek 1 hafta mevlanayı araştırmıştır.
sesini duyduktan sonra "mini mini bir kuş" gibi bir çocuk şarkısını bile söylemek istemezsiniz. "ses mi benimki?" dersiniz. o söyler, siz de tanrı'nın ona geçtiği kıyağa şahit olursunuz. müziği kapatır dudaklarınızı sıkar, kulaklarınızı da her şeye tıkarsınız. o güzel ses kulağınızdan hiç gitmesin istersiniz. bir de yakışıklı bu adam ya. daha ne olsun.