Çok afedersiniz ama başını alırdı.
Ne çabuk unuttunuz ülkesindeki iş adamları tarafından bile pijamayla karşılanıyordu bu adam...
Şimdi öyle mi? Hey yavrum hey! Nereden nereye!
anasını bile zikerdi...senin trump götü yalayan reyizin bir yana ecevit tuttu, türkiye´deki incirlik dahil bütün amerikan üslerini kapattı !!...direkt kapattı, daha önce de kıbrıs´ı almıştı, ondan sonra zaten abd türkiye´ye amborgo uygulamaya başladı...
sonra gelen iktidarlar bi daa açmasalardı abd üslerini türkiye´de amerikan üssü olmayacaktı...
o adamlar diplomalı adamlardı...öyle yap boz tahtası gibi yönetmediler ülkeyi.
Bence onun dönemi olsaydı s 400 e gerek kalmazdı. Daha farklı bir sistem bilim alanında ilerlemiş kendine yeten ve belki amerika Rusya kadar olmasa da güçlü bir devlet haline gelirdik.
terzi recep ölünce dul karısı başka biriyle evlenmiş. efendim ilk gece yeni damat pazularını gösterip: terzi recep te böyle pazular var mıydı? diye sormuş. dul kadın mahzun mahzun "yoktu bey" demiş. derken bileklerini kollarını vs vs. kadın her seferinde yoktu yoktu diyormuş.
nihayet adam malı çıkarmış o da ne! bildiğin bamya. kadıncağız dayanamamış:
" terzi recep te böyle pazular böyle kollar yoktu ama bi yarrak vardı hem seni hem beni sikerdi üstüne de iki gömlek bir pantalon dikerdi" demiş.
neymiş ecevit s 400 alabilir miymiş!
Ecevit’in s400 almasına gerek kalmazdı zaten ama gerekirse anasını bile sikerdi. Ha kıbrısa çıkartma emrini erbakan verdi diyen salaklar var ecevit ingiltereye gitmeden evvel hazırlık emri zaten verilmişti ingilterede sonuç alınmayınca ayşeyi tatile yolladı kendisine bu konu sorulduğunda şurada cevapladı https://youtu.be/lZ3Ae-9n8-I
Saçma bir yazarın saçma bir soru başlığı. Zaten başlığı da yanlış açmış. Bi kere ecevit zamanında s 400 diye bir füze yok amk. Ecevit o dönemde bir çok şeyi alamazdı. Stres çarkı bile alamazdı. Çünkü yoğudu malantinonyuslar.
Ayrıca bu s 400 leri almak için merkez bankasının yedek akçesine dadanıldığını unutmayalım. Bir şey alınıyorsa onu millet alır. Daha kavramları oturamamış. Gelmiş burada beşinci sınıf aklıyla trollük yapmaya, horozun ziki kadar beyniyle eşeğin ziki kadar akıl vermeye çalışıyor. *
s400'ü kendi üretmiş gibi havalara giren ak yalama sorusu.
harcanan paraya ve verilen vergiye oranlandığında 20 yıldır ülkede üretilen elle tutulur bir şey yokken, buna üzüleceğine dış devletlerin yaptığı askeri malzemelerle övünen ak yalamalara allah akıl fikir versin.
Ecevit olsaydı...
Biraz uzun oldu ama lütfen okuyun.
Türkiye Ortadoğu savaş bataklığında hava savunma savunma sistemini kurmak istiyor ama Amerika izin vermiyor.
Patriot alımına izin verilmiyor.
Konuyu NATO nezdinde tartışmaya açardı ki Almanya Hollanda vb ülkelerin Ortadoğu ile sınır olmadığı ve sıcak bir çatışma saldırı tehdidi olmadığı halde bu füzelere sahip olması, israil'in de bu füzelere konumu gereği sahip olduğu örnek gösterilerek, ülke olarak NATO konseptinde savunma hakları gereği diğer ülkeler gibi bu silah sistemine TC'nin sahip olma hakkı uluslararası platformlarda tartışmaya açardı.
Konuyu ABD, TC arasında değil; NATO ve Türkiye arasında tartışmayı tercih ederdi.
Tabi ki Amerika NATO'nun patronu olduğu için yine patriot gibi 3-5 sene sonra çöp olacak bu sistemi yine satmaz, satsa bile kontrol komuta yetki Türkiye'ye verilmezdi.
Amiyane tabir ile "bacakları benim omuzumda ama nikah senin omuzunda" tarzı evliliğe bizi zorlardı.
Ecevit, bu sefer yine s-400 almak için Rusya kapısını çalardı.
Rusya, Afrika'da başta Libya olmak üzere diğer Ortadoğu ülkelerinde (ırak başta olmak üzere, kendi topraklarında Ukrayna, Gürcistan vb) ABD gücünü kontrol sahasını kırmak için Türkiye istemese bile bu teklifi Rusya yapardı ya neyse...
Türkiye s-400 alırdı.
Amerika f-35 projesi başta olmak üzere çeşitli yaptırımlar tehditler ile ortaya çıkardı.
Bu durum NATO ve Amerika Türkiye arasında sorun olmaktan çıkardı.
Ecevit ve monşerler(!) Acil olarak dış işleri savunma ekonomi bakanı genelkurmay başkanı meclis tüm temsil edilen edilmeyen partileriyle toplantı yapardı.
Konu tartışılır seçeneklerle izlenecek politika tartışılır.
Tabi konuyu birleşmiş milletlere taşır.
Milyarlarca dolar harcamış Türkiye'nin ortak olduğu f-35 projesinden çıkarılması, hak etmiş olduğu uçakların verilmemesi, ekonomik yaptırımlar vb uğranılacak zararın engellenmesi, uluslararası ticari ve askeri sözleşmelerin yok sayılıp devletlerin hükümranlık hakları, savunma haklarının çiğnenmesi engellenmesi için bu gerekir.
Türkiye'nin Akdeniz'de doğalgaz petrol arama hakkı engellenmesi konusu da var ki; Ecevit olsa konuyu birleşmiş milletler Lahey adalet divanı nezdinde tartışılması için gerekli adımları çoktan atmıştı.
Lahey adalet Divanı, 2002 yılında Kamerun ve Nijerya arasındaki petrol zengini Bakassi yarım adası tüm kara ve deniz sınırlarının hükümranlık hakları ile ilgili anlaşmazlığı ele aldığı dava, bölgesel konularla ilgili çok tipik bir örnek teşkil etmektedir. Divan sayesinde sorun barışçıl yollardan çözülebilmiştir. Divan, aynı başlarında Endonezya ve Malezya arasında Celebes Denizi'ndeki iki ada ile ilgili anlaşmazlığı da çözmüş ve adaları Malezya’ya vermiştir. 2001 yılında Divan, Katar ve Bahreyn arasında ilişkilerini geren deniz sınırı ve özerklik ile ilgili bir antlaşmazlığı da sona erdirmiştir.
Suriye de PKK uzantısı terör gruplarına silah desteği yapan ABD ve özellikle ışid gibi kökten dinci terör örgütlerine lojistik istihbarat desteğiyle bilinen israil için Suriye ırak gibi ülkelerin toprak bütünlüğü BM kararları uluslararası hukuk gereği garanti altında olması bakımından bölge ülke liderleri ile ortak hareket ederek Nikaragua örneğinde olduğu gibi politika strateji izler 1986 yılında, “kontralara” verdiği destekle ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri'ni dava etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin tazminat ödemesi gerektiğine karar verilmesi düşünülürse böyle yol izlerdi Ecevit.
Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın Teşkilat’a uluslararası anlaşmazlıklara hakemlik ve hukuki antlaşmalar (Madde 33) çerçevesinde barışçıl çözümler bulma ve uluslararası hukukun gelişimini ve tedvinini destekleme (Madde 13) görevi vermiştir.
Yıllar boyunca, Birleşmiş Milletler 500’den fazla çok taraflı anlaşmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Söz konusu anlaşmalar ülkeler arasında geniş ortak yaklaşıma işaret etmekte ve anlaşmaları ihlal eden ülkelere yasal kısıtlamalar getirebilmektedir.
Birleşmiş Milletler'in ihtilafların çözümlenmesi için oluşturulan organı Uluslararası Adalet Divanı’dır.
Lahey Divanı olarak bilinen divan, 1946 yılında kurulmuştur. 2003 yılının sonunda, üye ülkelerden gelen 78 ihtilafla ilgili karar vermiş ve Birleşmiş Milletler kuruluşlarından gelen taleplerle ilgili olarak 24 görüş bildirilmiştir. Bir çok konu tüm Divan tarafından ele alınmaktadır; fakat 1981 yılından beri tarafların istekleri üzerine altı dava özel kurullara sevk edilmiştir.
Divan’ın baktığı davalarda, ekonomik haklar, geçiş hakları, gücün kullanılmaması, ülkelerin iç işlerine karışılmaması, diplomatik ilişkiler, rehine almak, sığınma ve tabiyet hakkını içeren uluslararası konuları ele almıştır.
Ülkeler aralarındaki fikir ayrılıklarına tarafsız hukuki bir çözüm getirilmesi için Divan’a baş vururlar. Divan, kara ve deniz sınırları ve bölgesel özerklik gibi konulara barışçıl çözümler getirerek, antlaşmazlıkların tırmanmasını önlemektedir.
Birileri Kıbrıs konusunu yok Ecevit, yok Erbakan diye tartışıyor.
Bu durum bir çocuğun "ben annemin çocuğuyum" başka bir çocuğun "ben babamın çocuğuyum" tartışması kadar aptalca bir durumdur.
Kusura bakılmasın, bu kimin çocuğuyum tartışması çocuklar için aptallık değildir.
Birazcık siyaset hukuk uluslararası ilişkiler strateji bilen, bildiği için konuşan insanlar kast edilmiştir.