bu kadaının hayatını bi kefeye birde bi bokun sifon çekilip çekilmemesi bi kefeye konsa sifonu çekmem bu kadın gebersin derim bok kadar kıymeti yoktur gözümde.
en itici fikirleri kaleme alan yazarlardan biridir. kadınlardan köşe yazarı yaparsan olacağı budur. fikirlerine katılmıyorum eyyamcılıktan başka bir halt ettiği yok.
solcu olmaktan çok hangi akla hizmet edebileceğinin ve/veya ettiğinin farkında olmayan yazar. ya da farkında ve bilerek yapıyor. bu da başka bir açı tabi.
yanlış değilsem artık yazmıyor da gazetelerde, bol bol ezilmiş doğu kadınları modunda kitap yazıyor, şirin hikayelerle bezenmiş.
Türklerle barışan kürtlere, ' türklerle eşit bir müslüman olarak öleceksiniz' diyecek kadar gaflet sahibi yazar cik.
Daha önce de ' barış isteyen vekilleri taşlarsaniz çocuklarınız ölür' diyerek türklere kızmıştı.
Argoda bir söyleyiş var. Ne emmeye ne gömmeye geliyorsun denir. Abla tanıma uygun. Milliyeti hep samimiyetsiz bulmuşumdur zaten. Bu da barışma savaş diyecek kadar alçak bir yazar.
okuduğum en sonu kitabı: Ağrının Derinliğidir. Kitap 2009'da çıkmıştır ve yıl 2013'dür. Neden bu kadar geç kaldığımı anlamadım. ama kitabı ve konusunu düşününce, kitabın rafların arkasına saklandığını düşündüm. ince bir meseleden bahsediyordu, aslında konuşmak da istiyordu bu meseleyi, Ermeni meselesini. Korkuyordu belki kitapta, belki kaçıyordu, belki her şey ve herkes gibi zamanını bekliyordu.
Ve kitaptan :
"Anlıyorum ki kendim gibi gülebileceğim bir şehir olmayacak Erivan. Kendimden önce bir Türk olacağım burada. Benim Türk olduğumu anladıkları anda onla da Ermeni olacaklar. Tıpkı bir Alman'ın bir israillinin yanında kendisi değil de bir Alman olması gibi... Tıpkı bir Yahudi'nin şakalarının Ramallah'ta pek komik bulunmayacağı gibi... Tıpkı beyazın yanında siyahın daha koyu görünmesi gibi. Olduğunu düşünmediğin bir şeyi olmaya zorlamak gibi..." http://tipografikinsan.bl...03/agrinin-derinligi.html
hiçbir zaman akp'nin başrol oyuncusu olmayan güzel insan, yazar. kimlerle birlikte söyleşi gerçekleştirdiği de hiç kimseyi ilgilendirmez. hadi canım gidin nefretinizi başkalarına kusun.
"Sen bir rota çizmiş olsan da kesinkes, yolun hep bir planı vardır senin hakkında. Yolları yolculuk, yola çıkanı yolcu yapan budur. Aldanmazsan, kapılmaz ve yanılmazsan varamazsın yolun gideceği yere. Yolculuğun gizi budur: Kaybetmezsen yolunu bulmazsın aslında.
Bir sorun olmalı mutlaka. O soruyu sormalısın, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşan ve hep aynı cümleyi tekrar eden bir derviş gibi döne döne aynı soruyu sormalısın. Cevap, başlangıçta tahmin ettiğinden ne kadar uzakta ise gerçeğe o kadar yakındır. Sarsılmamışsan, sorunu kaybetmekten korkmuşsan, hiçbir yere gitmemişsindir aslında.
Düzenin bozulmalı. Evden çıkmak budur aslında yolculuk bir düşmek ve kalkmak meselesidir. Eve yaralarla dönülmüyorsa hiç gidilmemiştir; sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerin kokusunu. Yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. Fakat yolda bulduğun cevaplar eve geldiğinde, yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi parça parça dağılır. Yola ait cümleler yazıktır ki hep yolda kalır. Onlar yolun cevaplarıdır. döndüğünde anlatacağın hep biraz renksiz bir hikâyedir. Cevaplar, suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkarıp kuruduğunda renkleri sönen çakıl taşları gibidir. Bu, sana böyle gelir. Oysa yeni çocukların yeni yollara çıkması için o çakıl taşlarını getirmek, sözün büyülü suyuyla yeniden ıslatmak, renklerini yeniden canlandırmak gerekir.
Göz doyar mı? Ne kadar görse doyar? Bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır; doymaz kapanana kadar. Akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? Belki akıl cevapladıkça çoğaltır soruları. Kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? Kaç tanışma sona erdirir şaşırmayı? Göğüs ne zaman sonuna kadar dolmuş olur aldığı nefeslerden? Son nefesini verdiğinde mi?..
Bazısı insanların, durulmadan ölür. Kimisi yosun tutmaz hiç. Dünya ve insanlık, o insanların hayalleriyle iyileşir"
okumadığım, sempati beslemediğim, memlekette onca değerli aydın, bilim insanı, araştırmacı yazar varken imza günlerinde önünde kuyruklar oluşmasına anlam veremediğim köşe yazarı.
'' biz burada devrim yapıyoruz sinyorita'' kitabıyla başka dünyaların mümkün olabileceği konusunda ilham vermiştir. sonuçta bir şeylerden esinlenmek önemlidir. venezuela da gördükleri uygulanabilir şeylerdir. ayrıca '' bekaret testi suçtur'' yazısı da bunca namus cinayetinin olduğu ülkede yol gösterici olabilir genç kadınlara...
An ıtıbarıyle cnn turk'de kadınlar ve son kitabı hakkında konusan ve yine döktüren
yazar. son romanı ise düğümlere üfleyen kadınlar imiş ve piyasaya çıkmış.
kitaptan bir cümle:
Köşe yazılarının hepsinin edebi bir inceliği ve duyarlılığı vardır. Köşe yazısı diye, günü birlik yazılar diye, asla çala kalem yazmaz. O yüzden köşe yazılarını topladığı kitaplar uzun süreler okunmakta ve satın alınmaktadır. Köşe yazılarını kitaplaştırmak öyle her baba yiğidin harcı değildir. cesaret ister, gerçekten yürek ister. Sayılıdır ve eskidendir. Uğur Mumcu'nun, ilhan Selçuk'un vardır köşe yazılarından oluşan kitapları. Çünkü o yazılar bu gününe bile ışık olur. Çünkü o yazılar gazetelerin bir günlük ömürlerine sığmayacak büyüklükte ve derinliktedir.
Temelkuran'da öyledir. Edebi kaygılarla yazar. Toplumsal bir duyarlılık ve içtenlikle yazar. O yüzden her yüzyılda okur, anlar ve keyif alırsınız. Yazarken asla zekanızı küçümsemez. Ve böylesine yazdırır hakkında, konuşturur sayfalarca...
9 Şubatta yeni kitabı; Düğümlere üfleyen kadınlar'ı çıkarmıştır. Muz sesleri'nden sonra çıkan ilk romanıdır. Kitabın başında Tunus başlıklı bir yazı bulunmaktadır. Hatta bu yazıdan ilham alınarak kitabın tanıtım filmi çekilmiştir:
Tunus
kaçıyoruz. saatte 140 kilometre hızla Tunus'un güneyine doğru giden beyaz bir arabanın arka koltuğunda, ortadayım. solumda sarı peruğu başından kaymış, taş kesmiş esmer bir kadın, öteki tarafımda bacağını durmadan sektiren, kel başına beyaz bir baş örtüsüyle saklayan başka bir kadın. arabayı sol gözü olmayan ihtiyar bir adam sürüyor. Ön koltuktaki beyaz saçlı, eflatun ipekler giymiş yaşlı kadın ise son derece rahat, pencereyi açıp yüzünü rüzgara veriyor.
Kel kadın, "nereye gidiyoruz?" diye soruyor. Yaşlı "güneye" diyor. Kel kadın kızgın, ısrar ediyor:
"ne kadar güneye?"
yaşlı kadın cevap veriyor:
"epey!"
oysa ben biraz önce istanbul'a gidiyordum. Şimdi ise hayatımın en muhteşem ve en korkunç yolculuğuna çıkıyorum. hikayenin nasıl başladığını hatırlıyorum ve bugün bile inanamıyorum.
Düğümlere üfleyen kadınlar kitabının bahsi geçen videosu ise:
insan kaybolmak ister. Bakma sen söylediklerine, insan kendini feda etmek ister. Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikayede erimek ister. Başka türlü katlanamaz aslında kendine.
bir yerlere taş çıkartacak ölçüde türk ve türklük düşmanlığı yapan türkiyedeki en gereksiz insanlar sıralamasında zirve mücadelesi vermesi beklenen şahısdır.kısacası okumayın,okutmayın.