bugünkü yazısının altına imzamı gururla çaktırdığım insandır.
Sayın Başbakan, Ben sizi halkı bana karşı kışkırtmakla itham ediyorum. Ben, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ece Temelkuran, siz Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı muhafazakâr-milliyetçi vurucu timleri bana zarar vermeye teşvik etmekle suçluyorum. Ama sadece bununla suçlamıyorum...
Sayın Başbakan,
Ermenilerle ilgili olarak yazdığım yazıdan ve Habertürk'te yaptığımız Türkiye'nin Nabzı programından ötürü tehditler alıyorum. Dün itibariyle benim elektronik posta kutumda 200 mail vardı. Bunlardan 150 tanesi hakaret, küfür ve tehdit içeriyordu. Tehditlerden biri enteresandı:Büyük laflar konuşma! Bu, sana bir Trabzon tavsiyesi. Anladın di mi?
Vebali Başbakan'ın boynuna
Trabzon tavsiyelerinin eyleme dönüşmemesi için Zatı Devletleri'nin çıkıp hakkımda, hakkımızda söylediğiniz Bunlar huzur kaçırıyorlar, ortalığı karıştırıyorlar açıklamanızı düzeltmeniz icap eder. Zira benim ya da arkadaşlarımın başına herhangi bir şey gelirse vebali sizin de boynunuzadır.
Sayın Başbakan,
Sizin boynunuzda vebali olan şeyler pek çoktur. Siz sadece halkı Ermenilerle ilgili imza kampanyasına katılanlara karşı kışkırtmadınız.
Siz ve arkadaşlarınız, bugüne kadar halkı da birbirine karşı kışkırttınız. Milletvekili Hasip Kaplan önceki gün Meclis kürsüsünden söyledi; siz, insanları bir paket makarna için birbirine boğazlattınız.
irili ufaklı Gökçek'ler
Siz, insanları birbirine o kadar düşman ettiniz ki ülke hırsız bizdense masumdur diyecek kadar kutuplaştı.
O kadar kutuplaştı ki Melih Gökçeki, Kemal Kılıçdaroğluna karşı hâlâ savunanlar var. Baskınlarda olsun, canlı yayınlarda olsun, onca haşaratla uğraşmış, hep pisliğin peşine düşmüş Uğur Dündarın bile midesini kaldıran bir adamı başımıza musallat ettiniz.
Kim bilir bu memlekette meşhur olmadığı için bilmediğimiz daha kaç Melih Gökçek var. Bu Gökçek'lerin hepsini başımıza siz musallat ettiniz. Sizi bu memleketi irili ufaklı Gökçek'lere oyuncak etmekle suçluyorum Sayın Başbakan!
Abdest suyuyla lâl olanlar
Siz, aydınları birbirine karşı kışkırttınız. Sizin abdest suyunuzdan içmeden demokrat olunamayacağını söyleyen garabet entelektüeller yarattınız.
Yarın öbür gün dev bir araştırma yayımlanacak. O sonuçlardan da göreceksiniz ki siz bu ülkeyi Farklı olanı linç etmek caizdir diyen bir ülke yaptınız.
Mıyır mıyır konuşup bir yandan her yerimizi saran Fethullah Gülen cemaatini aklayıp paklayıp bu memleketteki tek 'demokrat dinamik' diye okumuş yazmış insanlara bile yutturdunuz.
Öyle ki bugün siz milliyetçi-muhafazakâr vurucu timleri benim gibi imzacılara karşı kışkırttığınızda bile sesleri çıkmıyor bu aydınların.
Birgün gazetesinin attığı Başbakan'ın başbuğ olmasına az kaldı manşetine imza atmaları gereken Ermeni ve Türk aydınlar bugün hâlâ susuyorlar. Ben sizi aydınları aldatmakla suçluyorum Sayın Başbakan!
Cahillerin başkanı
Siz, sadece aydınları aldatmakla kalmadınız. Aynı zamanda memleketimizde zaten var olan aydın düşmanlığını siyasetin en üst katına taşıdınız, bu düşmanlığa o kattan cevaz verdiniz.
Siz Sayın Başbakan, aydınları, okumuş yazmış insanları halkı sömürmekle, bu ülkeyi sevmemekle, halkı anlamamakla ve hatta halk olmamakla suçladınız.
En mühim tedrisatın Kasımpaşa civarında verildiğine olan sarsılmaz inancınızı hep gösterdiniz. Çok düşünen kafalara fena fikirler üşüşür sözüne olan derin itikadınızı durmadan tekrar ettiniz.
Siz cahilliği bilgiye karşı kışkırttınız. Bu kışkırtmayı normalleştirdiniz, ödüllendirerek taçlandırdınız.
Öyle ki Gökçek efendinin kırtasiyeden alıp üzerine yazdığı rakamları belge sanan bir nesil ürettiniz. Bu memleketi Gökçek gibilere maruz bıraktınız.
Sizi suçluyorum Sayın Başbakan...
daha once "basi kapali kadin gorunce bana dinsiz diye hakaret ettiklerini hissediyorum, bana bunu yasatmaya haklari yok" diyerek sacmaligin doruguna ulasmis kadindir. cunku dunya ece temelkuran hanimefendinin etrafinda donuyor, kendisi kendini nasil iyi hissederse biz oyle giyinmek zorundayiz. baska?
ece temelkuran ın habertürk tv de karşısında başörtülü yazar ın demokrasi tanımına karşı" sizi anlattıgınız ülkede yasamak istiyorum cidden, beni görünce yere tükürmeyen insanların oldugu bir ülkede, başı açık kadın görünce yere tükürmeyen insanların oldugu bir ülkede yasamak istiyorum cidden" türü bir açıklama yaptı.
şimdi burada başı açık kapalı ayrımını yaparak ve sürekli bu konuyu yurt içinde ve dışında kaşıyan bir kadın!! olarak bu kendisine yapılan olayı sanki başı açık oldugu için yapıldıgı iddia ederek ki gerçekten böyle bir olayın oldugunu sanmıyorum ben, sadece kaşımak amaçlı, provake edenlerin basında kendisi ve kurumu gelmektedir. türkiyenin hiç bir noktasında bir kadın görünce başı açık diye yere tüküren bir lama tipli insan ben görmedim duymadım ve böyle bir şeyin olabilecegini aklım almıyor, daha öncede kendisine yolda fahişe diye bagırıldıgını ulusalar arası bir toplantıda hezeyan olarak ifade etmiş ülkesine iftira atmıstı bu bayan, hezeyanlarına -çalıştıgı kurum geregide- devam etmektedir, anlayacagınız ece temelkuran cephesinde yeni gelişme yok, akşam poposundan uydurdugu hezeyanı sabah gerçekmiş gibi anlatmaya devam ediyor.
zatı sahanelerımınde maıl gonderdıgı ama cevap alamadıgı sahane...Gercı benım maıllerım kendısıne olan yogun hayranlıgımı gızlemek nıyetıyle bıraz elestırel kacmıstı...vardır boyle psıkopat ınsanlar; sevgılerını hırcınlıkla dısa vururlar. Ayrıca Nazlı Ilıcak'la adı en son anılması gereken ınsanlardandır. Hotttt agır ol molla desınler....
şahsım tarafından gönderilen 5 e yakın mail e cevap gelmemişti kendisinden. zaten hayranım kadına, acaba dünya da hem zeki hem de güzel insan var mı diye düşünürken attığım maillere cevap gelmemesinden dolayı kıllanmaya başlamıştım ' ulan acaba bu kadın aklımdan uydurduğum bir karakter mi diye?'
ama azimle sıçan dağları delermiş arkadaşlar. bugün itibari ile bu gerçek rüya olayını da mesaj ile ilettim ve en sonunda cevap attı. bu mutlu anımı sizlerle paylaşmak istedim;
mail1: from: sir isaac
to: ecetem@hotmail.com
sevgili ece temelkuran bu kaçıncı mail bilmiyorum artık ama hiç olmadı birdaha mail atma diye bir karşılık verseniz sizin tv ve gazeteler dışında da canlı olabildiğinize inansak. hiç olmadı maillerin size ulaştığından haberimiz olsa. ya da ne bileyim hiç olmadı köşenizde maillerniz ulaşıyor diye bir dipnot yazsanız.
neyse bu mailden de umudum yok zaten. belki salı günleri yapacağınız programa telefonla falan bağlanırım.
esen kalın
sir isaac
----------------------------------------------------------
Fotoğraflarına bakıyorum. Bu kaçıncı bakışım acaba? Daha önceleri bu kadar genç değillerdi sanki. Giderek gençleşiyor vesikalıkları. Yaşlanan benim elbette. O yüzden gençleşiyor ölü çocukların vesikalıkları.
Eskiden aynı yaşlarda olurduk, şimdi kardeşimden bile küçükler. Ben büyüdüm, onlar öldüler. Hiçbirinin adı dizilerde yeni ünlü olmuş bir jön kadar bile bilinmiyor ama bazı evlerin havasız salonlarında onların vesikalıkları kahraman yakışıklı olarak hâlâ gülümsüyor.
Ne eşlerinin ne de kızlarının isimlerini dün çıkmış şarkıcılar kadar bile bilmiyoruz. Onların isimleri şehit ailesi aylığı listelerinde birikiyor. Bizim kandan ülkemiz böyle böyle, öğüte öğüte ülke oluyor. Burası bir kan ülke, fotoğrafçılarda hep birazdan ölecek çocukların vesikalıkları çekiliyor. 18 ine gelen çocuklar bu ülkede tarayıp saçlarını, en yakışıklı bakışlarını takıp gözlerine, son fotoğraflarını çektirmek için şipşakçılara koşuyor.
9.5 saat
Başını gazeteden kaldırıyor erkekler. Bu ülkenin her yerinde yaslı bir sessizlikle gazetelerden başlarını kaldıran erkekler birbirlerine şunu soruyor:
9.5 saat! Nasıl olur da kimsenin haberi olmaz!
Soru işaretsiz sorular bunlar. Kan damlası sesi kadar bir ses çıkıyor ünlemlerinden. Değil mi ki bu memlekette bütün erkekler askerlik yapıyor, değil mi ki herkes askeri metalin ürpertisini tıraşlı ensesinde hissetmiş, neyin ne olduğunu biliyorlar. Herkes birbirine soruyor:
Cep telefonu da mı yoktu?
Birbirlerine hepimizin paralarıyla alınan silahları, elektronik haberleşme cihazlarını anlatıyorlar. Kendilerini artık Bu vatan için kurşun yiyen de atan da... zırvalarına inandırmadan önce soruyorlar. Bu mırıltı, kutsal askerlik duvarında bir çatlak açıyor.
Ölü çocukların ne zamandır bizi açmaya, derinleştirmeye çağırdıkları bir çatlak o. Hepsi ölüm anındaki korkuları yüzlerinde donmuş olarak bu savaşı bitirecek şüpheyi duymasını bekliyorlar kalabalıkların.
Vesikalıkları sararırken evlerin duvarlarında. En sevdikleri bile unutmak zorunda kalıyor yokluklarını ve bayraklarla sokaklara çıkanların ölümlerini gürültüye getirmesini istemiyorlar. Onlar hesap sorulsun istiyorlar.
Cephane çocuklar
Hepsi ölürken korktu ve hepsi ölüm anında sorsan bu savaşın bir kişi daha ölmeden bitmesini isterdi. Ne generaller ne kutsal Türk ordusu, ne Allahallahallah ne Müslüman Türk gencinin cennetteki şehitlik mertebesi; hepsi biraz daha yaşamak, çocuklarını görmek, genç kadınlarının belini sarmak isterdi.
Yüzleri yaslı duvarlarda eskiyen o çocuklar bu ülkenin bitmez tükenmez, hesabı sorulmaz, sonu gelmez cephanesi değildi. Analar scorsky doğurmuyor değil mi komutanım? Askerlik yan gelip yatma yeri değil değil mi ey Başbakan? Ah! Bilsen ikbal sahibi olmayan evlerde erkek doğuran kadınların rahimleri ölü çocukların vesikalıklarını görünce nasıl bir acıyla geriliyor! Biliyorlar; bu çocuklar kendilerini yaşasalardı aç bırakacak bir ülke için ölüyorlar.
Sorun!
Delirmiş, korkudan delirmiş erkekler çoğalıyor her gün. Savaştan dönenler, öldürmekten ve ölüm korkusundan dönenler yapayalnız evlerine dönüyor. Onlar kurtulanlardan sayılıyor. Hadi bakalım geçti bitti deniyor onlara. Onlara sorun. Yalnızken sorun, numara yapmak zorunda kalmayacakları zaman sorun. Anlatsınlar size savaşın ne olduğunu. Kimse sormuyor onlara.
Askerlikten soğumamak için değil, yaşamaktan soğumamak için, korkmamak için, şüphe etmemek için sormuyorlar.
O vesikalıklar oysa, ne gürültülü bir yas bekliyor bizden ne yeni ölüler için yemin etmemizi. Bir tek şey bekliyorlar. Hesap sormamızı. Bu hesabı kendilerine benzeyen Kürt çocuklardan değil, askeri ve sivil iktidardan sormamızı bekliyorlar. Giderek gençleşiyor fotoğrafları.
*****bu yazısı ile yine akılların başa gelmesi için çalışmıştır. umarım bir nebze katkı sağlar.
baharin gelisinden sorumlu 'genc kose yazari', aydinlik insanda denilebilir. Inadina okuyoruz.... Ama ben onu yasliligimda da okumak isterim, 'bu deli kari gencliginde de boyleydi, o zamanda egilip bukulmezdi' demek isterim...Ben tribunde ki yerimi aldim. Bakalim ece hanim engellerden engel beyen duayen gazetecilik maratonunda bitis cizgisini gorebilecek mi? egilip bukulmeden...
bu gün yazdığı 21 dakika başlıklı yazısıyla mest etmiş gazeteci. son paragrafı adeta haykırarak okudum.
" kenan paşa, kenan paşa bugün 21 dakikalığına öl. öl. 21 dakika öl ve geri gel, yeniden ve yeniden öl sonra, yeniden ölmek için yeniden diril. kaç çocuğu katlettiysen o kadar kere, hepsi için öl sen bugün. kenan efendiiii! bugün 12 eylül; bu memleket seni en derin ve en taze intikam hisleriyle selamlar!"
"kenan paşaaa! kenan paşaaa!
bugün 21 dakikalığına öl. öl. 21 dakika öl ve geri gel, yeniden ve yeniden öl sonra, yeniden ölmek için yeniden diril. kaç çocuğu katlettiysen o kadar kere, hepsi için öl sen bugün. kenan efendiiii! bugün 12 eylül; bu memleket seni en derin ve en taze intikam hisleriyle selamlar! bir gün çıkacağın sanık kürsüsünde salya sümük ağlarken korkudan yerlerde süründüğünü görmek dileğiyle...
ve bunu ne kadar kalpten söylediğimi anlatamam kenan paşa!"
aydın sınıfını ayağa düşürenler arasında sayılmayacak biridir ece temelkuran. yazılarını samimi bir dille yazar.
her yazısını beğenmeseniz bile, bilirsiniz ki;
derdi bayrak, vatan vs. ye küfretmek değil, bayrak ve vatanın arkasına sığınarak devleti derinleştirenlerledir.
bayrak, vatan, asker ve bu cumhuriyet için kutsal olan ne varsa istikrarlı bir şekilde düşmanlık etmeyi başarmış bayan kişi. iki asker eleştirisi yapıp, baskın oran'a ya da ufuk uras'a destek verdi mi olağanüstü bir kişi ilan edilmiştir.
ne yazık ki türkiye'de aydın sınıfına girmek bu kadar ayağa düştü.
siyahlar içinde, sivri topuklu ayakkabılar üzerinde, kurduğu cümleler ile soru sorarken öne doğru hamleleri ile, renklerini açtırmış saçlrı ile, kolyesi ile, zekası ile. güzelliği ile hele hele o saçları dolgunlaştırmak için yaptığı hamle ile hayranı olduğum yazar..*
offff ulaaann!! efkarlandım, karşıma çıkacak mı acaba böyle biri?
yıldıray oğurla girdiği münakaşayı takip ettim ilgili yazılarından. her ne hikmetse bana ece temelkuran yine demogoji yapmış ayarları yıldıray oğur vermiş gibi gözüktü.
--spoiler--
Önce kelimeyi daha yakından tanıyalım. Oksimoron: iki zıt kavramın birlikte kullanılması durumu.
Yani Kemalist solcu gibi, darbeci demokrat gibi bir şey.
Anlaşılmadıysa hem Cumhuriyet Mitingleri'ne katılıp, hem de sosyalist olduğunu söyleyenleri düşünün. Hrant Dink'in davasında taraf olup ama Veli Küçüklü Ergenekon davasında tarafsız kalanları. Kartelleşen bir medya grubunun parasıyla Latin Amerika'ya gidip çoklu sermayeli küçük işletmelerle yükselen yeni sosyalizme methiyeler düzenleri.
Oligarşik esas iktidar odaklarıyla yan yana durup rejimin kırmızıçizgileri içinde solculuk, muhaliflikçilik oynayanları. Darbelere karşı, parti kapatmalara karşı net bir pozisyon alamayıp hâlâ demokrat olduğunu iddia edenleri.
Hâlâ belleğinize yerleşmedi mi? Yeni bir kelimeyi unutmamak için onu somut bir cisme benzet der dilbilimciler. Kime benziyor?..
--spoiler--
şimdi bu son bölüme baktım ve ece hanımın yazısının tamamında buralara cevap aradım ama bulamadım. ayarı kim vermiş allah aşkına?