" Ne yapsan gözlerini çıkarıp bir başkasına veremeyeceksin. Kitapların, cümlelerin, müziğin ve dansın asla yetmeyeceğini, anlatamayacağını kabul edeceksin. Yetineceksin."
Güzel ve doğru yazabilen en önemlisi gerçekleri yazabilen nadir yazarlardan.
işte bir örnek..
Ece Temelkuran'ın 9 Ağustos 2013 tarihli BirGün yazısı: Sandığımız ülke...Yaşağıdığımız ülke... doğru bir yazı sandığımız ülke özellikle bazılarının görmek istediği gibi sandığı ülke çok güzel güllük gülistanlık ama yaşadığımız ülke... http://birgun.net/yazi-go...yasadigimiz-ulke-518.html
Ahmet Atakan için içimiz yanarak... diye sonlandırdığı 12 EYLÜL 2013 tarihli yazısı. iyi ki yazmıştır yazısı.
'' Kinine ve dinine sahip çıkıyor sizin çocuklar. ''
''Bizim çocuklar kalender. Bu çocuklar bilmiyorlar mı nasıl rahat edeceklerini? Sizin gibi olsalar mis gibi hayatları olur, bilmiyorlar mı sanıyorsunuz? Ama ağızları sulansın diye ballandıra ballandıra anlattığınız o vizyonlu-misyonlu sofraya oturmaya heves etmiyorlar. Bilmiyorlar mı bu memlekette işlerin nasıl yürüdüğünü? Hem nasıl biliyorlar. Buna rağmen yapıyorlar. Şu da size dert olsun: Sizin o ikbal sofranızdan tiksiniyorlar. Evet sizi aşağılıyorlar. Bayılırsınız siz bu aşağılama işine. Ama bilin ki, sizi, inandığınız şeyler için değil, inanmayı beceremediğiniz insanlık için aşağılıyorlar.''
"Korkusuz kadınlar okulu olsa iki gözüm,
Kızlarımızı göndersek,
Dünyayı devirebileceğini öğrense,
Öyle kızlarımız olsa korkusuz,
Biz artık öyle kızlar doğursak,
Çoğalsak
--spoiler--
Hakikatte kadınlar, bu alem içinde başka alemlerde yaşarlar. içinde aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesleriyle kurarlar o alemi. Kadınlar, erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir.
--spoiler--
Solcu değilim,solu itici gösterenler yılmaz özdil ve ece temelkuran gibi popülist dil kullanarak fikir kıtlıklarını örtüp ardından ben çok biliyorum havasında sözde ayar veren yazarımsılar.halbuki murat belge ömer laçiner hasan bülent kahraman gibileri okuyunca acaba? Diyorum kendime ama işte ece gibi yılmaz gibiler hemen soğutuyorlar.
'' Sizin içki içmenizi istemiyor değiller. Bunu kimsenin görmeyeceği bir yerde yapmanızı istiyorlar.
Sizin kızlı-erkekli şeyi (malum, onların nazarında kızlı-erkekli tek bir şey yapılabiliyor) yapmanızı istemiyor değiller. Bunu saklamanızı istiyorlar.
Sizin düşünmenizi istemiyor değiller. Bunu evinizde, kimseye söylemeden yapmanızı istiyorlar.
Sizin kapalı kapılar ardında sinsileşmenizi, odalarda kokuşmanızı, evlerde sıkışmanızı istiyorlar. Delikanlı olmanızı istemiyorlar, pusucu olmanızı istiyorlar. Sizin artık hayatınızın müstehcen bir şey olmasını, bundan utanmanızı istiyorlar. Sizin hayat biçiminizle dertleri yok, itaatkar olmamanızla, bunu gizlememenizle dertleri var. Sizin ezik olmamanıza öfkeleniyorlar. Hayır, sizin hayatı nasıl yaşadığınızla ilgilenmiyorlar. Sizin sadece onurlu olmanızı, başı dik durmanızı istemiyorlar. ikiyüzlü olmanızı istiyorlar. Pis bir şey yapıyormuş gibi yaşamınızı istiyorlar. Sevişmek, kahkaha atmak, içki içmek, neşelenmek, çok güzel bir sohbet etmek... Bunları işte hep müstehcenleştirmek istiyorlar. ''
şeklinde görüşlerini müthiş şekilde ifade eden kadın.
ak mağduruiyetin ne olduğunu gözler önüne seren bir yazısı ;
--spoiler--
Sizin içki içmenizi istemiyor değiller. Bunu kimsenin görmeyeceği bir yerde yapmanızı istiyorlar.
Sizin kızlı-erkekli şeyi (malum, onların nazarında kızlı-erkekli tek bir şey yapılabiliyor) yapmanızı istemiyor değiller. Bunu saklamanızı istiyorlar.
Sizin düşünmenizi istemiyor değiller. Bunu evinizde, kimseye söylemeden yapmanızı istiyorlar. Sizin kapalı kapılar ardında sinsileşmenizi, odalarda kokuşmanızı, evlerde sıkışmanızı istiyorlar. Delikanlı olmanızı istemiyorlar, pusucu olmanızı istiyorlar. Sizin artık hayatınızın müstehcen bir şey olmasını, bundan utanmanızı istiyorlar. Sizin hayat biçiminizle dertleri yok, itaatkar olmamanızla, bunu gizlememenizle dertleri var. Sizin ezik olmamanıza öfkeleniyorlar. Hayır, sizin hayatı nasıl yaşadığınızla ilgilenmiyorlar. Sizin sadece onurlu olmanızı, başı dik durmanızı istemiyorlar. ikiyüzlü olmanızı istiyorlar. Pis bir şey yapıyormuş gibi yaşamınızı istiyorlar. Sevişmek, kahkaha atmak, içki içmek, neşelenmek, çok güzel bir sohbet etmek... Bunları işte hep müstehcenleştirmek istiyorlar...
Ağlayan özne olarak AKP
Bu yazıyı yazmak bana utanç veriyor. Çünkü ilkel bir şeyden söz ediyorum. Kirleniyorum gibi hissediyorum. Bu da işte politik bir şey. Beni, seni, hepimizi bu meseleleri konuşmak zorunda bırakarak kirletiyorlar. Bizi tenezzül ettiriyorlar! Böylece hep birlikte bir çukurun içinde debeleniyoruz sanki. Yaşadıkları çukura bizi de çekiyorlar.
CHPden Şafak Pavey, güzel bir konuşma yaparak, başörtülü vekiller Meclise girdiğinde özgürlüklerin artık onlara emanet olduğunu söyledi. Başörtülü vekillerin şahıslarını tenzih ederim ama bu mümkün değil. Zira fabrikasyon bir mağduriyet üzerinden varolan, süren ve büyüyen bir politik hareketin böyle bir yük altına girmesi kendi tabiatına aykırı. Bu kızlı-erkekli açıklamanın ardından özgürlüklerimizin emanet edildiği başörtülü vekillerden bir eleştiri geldi mi? Geleceğini de sanmam. Zira mağduriyet üzerine kurulan bir kimlik çocuk bir kimliktir, yetişkin olmanın sorumluluklarından azadedir. Mağduriyet çok konforlu bir alandır, hiç büyümeniz gerekmez. Eyleyen değil, ağlayan bir öznesinizdir, kimse size sorumluluk atfedemez. AKPnin ve etrafındaki toplumsal çeperin bu mağduriyet söylemiyle kesintisiz bir intikam psikolojisi içinde olması bir yana politik yetişkinlikten uzak duruyorlar, kaçıyorlar. Onlar oraya buraya, kendinden olmayana saldıran çocuklar olarak hep şımarmak istiyor. Bu kızlı-erkekli açıklamalar bu şımarma konforunun son ürünü. AKP artık kimse bakmazken etrafındaki herkesi döven sonra da öğretmen gelince ağlamaya başlayan bir ağlayan özne. Bu konforlu kimliği hiçbir şekilde terk edeceklerini sanmam. Çünkü her nasılsa bu ikili tutum, ülkemizin insan hamurunda akılalmaz derecede karşılık buluyor.
Bilinçli neşe ve onur
Özgürlük, adalet ve eşitlik isteyenlere düşen ne peki? Mağduriyet üretimini engelleyemezsiniz. Çünkü bu onların tek başlarına üretebildikleri bir şey. Tek tek bu ipe sapa gelmez açıklamalara öfkelenmek de işe yaramaz. Topyekün müstehcenleştirmeye karşı durmak gerek. Çünkü oynadıkları yaşam tarzımız değil; delikanlılığımız, onurumuz. Bizi ittikleri ikiyüzlülük çukuruna hiç girmemek, hiç saklanmamak gerek. Ve evet neşe. En çok neşeden ürküyorlar sanırım. Neşeyi son ana kadar korumak gerek. Gevşek değil; ciddi, bilinçli bir neşe. Neşe ciddidir ve son derece politiktir.
Ama evet zor, örgütlü bir çıldırtma politikasına karşı durmak çok zor... Haklısınız.
"Ece Temelkuran"
--spoiler--
asker düşmanı değil, antimilitaristtir. bir çok erkek diye geçinen insanın savunamadığı vicdani reddi savunur. öldürmeye değil yaşatmaya önem verir. bilip bilmeden konuşmadan önce en az bu yazar kadar bir fikir üretilebilmelidir.
ali ismail korkmaz ın duruşmasıyla ilgili yine döktürmüş:
''Zanlıların hemen hepsinin saçlarında aklar var. Ne tuhaf. insan, kocaman adamların birleşip sözleşip bir çocuğu döve döve öldüreceği fikrine şaşıyor''.
''Amirlerden biri arkadaşına Büyük Adliyeye alsalardı iyiydi diyor. Alinin annesinin acısına yer bulunamıyor. Memleket büyük ama birbirine benzetilen bu anneler için hep dar geliyor yüzölçümü''.
bugüne kadar yaptığı en heyecan verici şeyi arjantin'de barikat eylemcileriyle eyleme katılmak olarak ifadeleyen yazar. tüm sorulara ince ince nice detay barındıran cevap verdikten sonra ''böyle soru cevapların okuyanda onun hakkında çok şey önemli şeyler biliyorum hissi yaratması pek aldatıcıdır'' demesi ilginç durmuş.
çok gizemli kadın çok... **
kürtçü yazar. bunlar milyarlık çantaları, ayakkabılarıyla cihangir'de ellerinde kadehler "kürt sorunu" edebiyatı yapıp, ceplerini bir güzel doldururlar. güneydoğu'daki gariban çocuğun hakkını savunduklarına da zerre inanmadığım insanlardan biridir.