Türklerle barışan kürtlere, ' türklerle eşit bir müslüman olarak öleceksiniz' diyecek kadar gaflet sahibi yazar cik.
Daha önce de ' barış isteyen vekilleri taşlarsaniz çocuklarınız ölür' diyerek türklere kızmıştı.
Argoda bir söyleyiş var. Ne emmeye ne gömmeye geliyorsun denir. Abla tanıma uygun. Milliyeti hep samimiyetsiz bulmuşumdur zaten. Bu da barışma savaş diyecek kadar alçak bir yazar.
solcu olmaktan çok hangi akla hizmet edebileceğinin ve/veya ettiğinin farkında olmayan yazar. ya da farkında ve bilerek yapıyor. bu da başka bir açı tabi.
yanlış değilsem artık yazmıyor da gazetelerde, bol bol ezilmiş doğu kadınları modunda kitap yazıyor, şirin hikayelerle bezenmiş.
en itici fikirleri kaleme alan yazarlardan biridir. kadınlardan köşe yazarı yaparsan olacağı budur. fikirlerine katılmıyorum eyyamcılıktan başka bir halt ettiği yok.
bu kadaının hayatını bi kefeye birde bi bokun sifon çekilip çekilmemesi bi kefeye konsa sifonu çekmem bu kadın gebersin derim bok kadar kıymeti yoktur gözümde.
bütün sosyalistler bu kadına tapıyor, kadın da ''temizlikçimin bir aylık maaşını ayakkabıya veriyorum'' diyor. baştan sona çelişki dolu ideolojileri var arkadaş.
düğümlere üfleyen kadınlar kitabını bir kaç gün önce bitirdiğim kadın kişi. yazar kişi demedim farkındaysanız zira buram buram kasıntı kokuyor. yazmış olmak için yazınca insan ortaya böyle şeyler çıkıyor demek ki.
kitabın iyisi kötüsü olmaz, her kitapta vardır altı çizilecek birkaç cümle dedim yanılmadım... kitapları haritaya çeviren ben zoraki yazılmışlığı gibi, altını zoraki çizeceğim birkaç cümle buldum.
peki yine de değdi mi vakit ayırdığıma?
hayır!
velhasıl kelam; köşe yazısı yazan herkes kitap çıkaracak diye bir şey yok bunu bir kez daha anlamış oldum.
nerede bir mazlum nerede bir ezilmiş varsa oraya gitmeye çalışan hep mazlumların yanında olan köşe yazarı, yersen tabi! gerçekten yemiyor artık insanlar yemedikleri için artık farklı söylemler geliştirdi ece temelkuran ve ece temelkuran gibi olanlar. marjinal olmaya karar verdiler biz farklıyız siz kimsiniz diyorlar artık başka dünyada yaşıyorlar, siz ne zaman bu kadar marjinal oldunuz ece hanım!
bugünki yazısı gerçekten büyük tespitler içeren yazardır.
--spoiler--
Reyhanlı'da kaç kişinin öldüğünü sayıyor haber kanalları. Daha ölümlerin sayısı belli olmadan -Roboski'nin faillerini hala bilemeyen siyasal iktidar- bombayı kimin patlattığını açıklıyor. Dengeler bakımından kim gerekiyorsa onun ismi zikrediliyor doğal olarak. Doğal olarak taraftarlar hemen ne söylemeleri gerektiğini anlayıp tekrar etmeye başlıyorlar söyleneni. Haber kanalları başlarına bir şey gelmesin diye önce muktedirin ne söyleyeceğini bekliyorlar. Böylece hiçbir zaman gerçekleri öğrenemeyeceğimiz, gerçekleri öğrenmeyelim diye kurulmuş bir "gürültü tiyatrosunun" içine düşüyoruz. işte bu sahne o kadar Lübnan ki. işte bu kurulum öyle Ortadoğu ki... Çöl oyunlarına hoşgeldiniz. Bundan böyle daha çok kan coğrafyasındasınız!
Reyhanlı'daki "yabancılar"
Bundan aylar önce, Eylül ayında Antakya'daki sivil toplum örgütleri açıklamalar yaptılar, mitingler düzenlediler. Şehirlerinin ve çevresinin El-Kaide başta olmak üzere bir çok cihadçının lojistik üssü haline getirilmeye çalışıldığını, bunu istediklerini, işlerin kötüye gideceğini söylediler. Bu gösterilerden kimilerinde biber gazı kullanıldı. Sesler boğuldu. Hatta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu gösterilerin Alevilerin işi olduğunu, Alevilerin Esad'ı desteklediğini söyleyerek olayın üzerini kapattı. Başbakan da aynı yoldan yürüyerek bölge halkının haklı tepkisini, merakını "Esad destekçisi" olmak diye damgalayarak gayrı meşru ilan etti. Ve bugün Reyhanlı patladı. Bu hükümet halkı tarafından bir yıldır Reyhanlı gibi bir olayın olacağı tehlikesi için uyarılıyordu. Dinlemediler.
Bir dönüm noktası
Bundan iki yıl kadar önce "Bu hükümet Sünni dünyanın lideri olmak istiyor. Fakat bölgenin kuralı şudur: Güçlüyüm diyenin gücünü denerler" demiştim. Nitekim Reyhanlı Türkiye'nin Ortadoğu liderliği iddiasının karşılığıdır. Türkiye'de artık sık sık kanlı Ortadoğu politika yapma biçimini yaşayacağımızın göstergesidir.
Ortadoğu politikasında hukuk yoktur, verilen sözler ve değişen dengeler vardır. Ortadoğu'da şeffaflık yoktur, sonsuz ve kesintisiz bulanıklık ve belirsizlik vardır. Ortadoğu'da asgari müşterekler değil, aşırı politize olmuş bir hayatın sonucu olarak sadece birbirini öldürmeye hazır, uzlaşmaz taraflar vardır. Ortadoğu'da bulgular yoktur, inançlar ve kanaatler vardır. Herkes karnından konuşur ve herkes ne anlaması gerektiğini bilir. Kurşunlar sıkılmadığında bile savaş vardır.
Rüzgar dönerken
Ortadoğu'da rüzgar her dönüşünde kanlı kıyımlar olur. Şimdi Suriye bakımından rüzgar dönüyor. Tunus bile Suriye ile resmi ilişkileri yeniden başlatma kararı aldı dün.
Bu sırada biz bölgedeki gücünü (korkarım) kendi gücü zanneden bir hükümetin ihtiraslarının bedelini öle öle ödüyoruz. işte en Ortadoğulu şey de bu. En berbatı da bu. Avrupa işlerine bakan bakanın bu kadar "eğlenceli" olmasının, zamanının çoğunu Twitter'da "gavurlarla" dalga geçerek geçirebilmesinin nedeni de bu: Artık biz Ortadoğuluyuz ve Avrupa ile işimiz yok. Ve elbette... Tam bu yazıyı yazarken Reyhanlı için haber yasağı geliyor. O zaman bir kere daha söyleyeyim: Ortadoğu'ya hoşgeldiniz! Mesele Türk dizilerinin sevilmesi kadar sevimli olsa keşke...
--spoiler--