her ne kadar polemiğe girmek istemesemde milyonları felakete sürüklemiş,oluk oluk kan akıtmış birine katil de derim kan emici de derim..şimdi de diyorum george w. bush,ariel sharon,lenin,hitler katildirler,kan emicidirler..
birilerinin faşist damarına basmaktan rahatsızlık duymaz ebuzer..gelen tepkileri anlayışla karşılar..doğru söyleyenler tarihte hep bu duruma düşerler..
önceki ayrılma sebebi sözlükte esen faşist havadır..bundan sadece ben değil bir çok yazar rahatsız olarak bırakmıştır..ve sonsuza kadar gelmeyeceğim diye bir ifade vermedim..kendimi müslüman olarak nitelerim fakat iyi bir müslüman olduğumu da iddia etmem..
"ilk durağımız Anadolu'da fiyakalı bir şirket binasıydı. Kapıdaki görevliler randevumuz olup olmadığını sordular, "istemez" dedi Ebuzer; Yoksullar adına buradayız. Bir lanet okursak bina başınıza yıkılır. Gücümüzü sınamayın, çekilin yolumuzdan..."
diyerek başlar hakan albayrak sözlerine. vurucudur her kelimesi. bir nefeste okunduktan rahat bir nefes alınır. yeni seferler olsa bende giderim denir, yüreğe öyle bir cesaret-cihad dolar işte.
ilk müslüman komunist olduğu iddia edilen sahabi değil de ? - bu cümle tamamlanır- ben uygun bir kaide göstersem bush'un ya da şaron'un yanında kim o kaidenin üzerine çıkıpta allahuekber, lailaheillallah muhammedun resulullah der? bunu yapmıştır ebuzer , heyecandır; adrenalindir, cesarettir. müşrikler hurdahaş edinceye kadar dövmüşler bir defasında onu. en sonunda peygamber ( sav ) kendisini medineye yollamıştır. yoksa biliyordu ki mekkede onu öldürecekler.
yan cebimde komunist kalmıştı : ben size bir karmati vereyim. onlar de enteresan.
"derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor" alt başlığıyla yayımlanmış harika bir hakan albayrak 'çabuk roman'ı. yaklaşık 50-60 sayfa uzunluğundaki kitap, yazarının hayatında yer etmiş birçok tarihi ve siyasi şahsiyete bazen giydirmelerle bazen de saygı duruşlarıyla dolu. islamla herhangi bir ilgisi olmayanların bile ilgisini çekeceğini düşündüğüm islamcı bir kitap diye de tarif edebilirim. ya uyarsa?!
* * *
"che'yi hatırla" dedi, "o bir arjantinliydi. fakat rüyalarını sadece arjantin'in değil bütün latin amerika'nın özgürlüğü süslüyordu. gitti, küba'da emperyalizmin uşaklarına karşı savaştı. sonra bolivya'da. ulusal ihtirasları iplemedi che, kıtanın kurtuluşu için mücadele etti. güzel bir rock şarkısı vardır: james bond filan olmak istemiyorum. bir günlüğüne, hiç değilse bir saatliğine, sokağımın kahramanı olmak yeterdi bana... gerçekten güzel bir şarkı ama bize uymaz. latin amerika'ya da uymaz. Brezilya'nın altını bir kere çiziyorsan, latin amerika'nın altını bin kere çizmelisin."
bir yandan içimize sıkıntılar düşüren karmaşanın röntgenini çekerken, bir yandan da bağlısı olduğumuz insani damarın, yani malcolm'ın, imam'ın, aliya'nın ve öteki mübarek yolcuların 'yol'una dair umut verici kıvılcımlar çaktıran roman. (gökhan özcan'dan)
sahabe ebuzer'den yola çıkılarak yazılmış bir hakan albayrak romanıdır. osmanlı devletini övdüğü bölümler hariç güzel sayılarbilir. bir şiirinden alıntı vardır ki çok beğendim:
"her şey bir rüzgara bakıyor ağabey
bakma esrar çekip mayıştıklarına
bir gün varya bu mağribli çocuklar
bir gün yakacaklar paris'i."
Osman tarafından rebeze çölü’ne sürüldüğünde en ufak bir tereddüt göstermez görüşlerinde. Osman’ı ve çevresindekilerin zenginleşmesini kıyasıya eleştirmenin bedeli neyse ödemekten çekinmez.
Uzak diyarlarda vali olup alabildiğine zenginleşen eski dostuna selam gönderirken söylediği gibi; yediği hurma, içtiği sudur, o da zengindir.
Ve Müslüman mal yığmaz.
Ebuzer’in arkasından karısı ümmü zerr ve 2 küçük çocuğu da sürülür rebeze çölü’ne.
Günler sonra yiyecekleri tükendiğinde kız çocuğu açlıktan bitap düşer ve ölür. Ebuzer karısını çocuğunun başında ağlar bırakıp ömer döneminde bağlanan ancak osman’a muhalefeti nedeniyle kesilen maaşının bağlanmasını talep etmeye gider. Ne de olsa bu onun hakkıdır, bir lûtuf değildir.
Bu talebi halifeden kabul görmez. halifenin çevresindeki nice zengin sahabi kendine istediği miktar mal ve koyun vermeyi teklif etse de, ebuzer bu teklifleri geri çevirip sürüldüğü rebeze çölü’ne döner ve erkek çocuğunu da açlıktan ölmüş bulur.
Kısa bir zaman sonra ebuzer de açlık nedeniyle güçten düşer. Ölümünün yaklaştığını anlayınca eşi ümmü zerr’e hz. Peygamber’in, bir mecliste o mecliste bulunanlardan birinin çölde öleceğini ve onu gömmek için bir grup müslümanın hazır bulunacağını söylediğini, o mecliste herkesin ya şehirde ya savaşta öldüğünü, o kişinin kendisi olduğunu söyleyerek çevrede insan var mı, diye kontrol etmesini ister. Rebeze’den hac mevsimi dışında kimseler geçmese de, ümmü zerr çevredeki tepelere giderek gelen giden olup olmadığını kontrol eder. Üçüncü gidişinde birkaç kişinin silüetini görüp onlara bağırır. Gelenler durumu gördüklerinde ve ölmek üzere olanın ebuzer olduğunu duyduklarında şaşırırlar.
Ebuzer içlerinde devlete hizmet eden, maaş alan kimse varsa kendisini kefenlememesini ister. Aralarında bu tanıma uyan sadece ensar’dan 17 yaşında bir genç vardır. Kısa bir süre sonra ebuzer ölür, genç onu kefenler ve diğerleriyle cenaze namazını kılıp gömerler.
bir zamanlar deve sırtında çölden geçenleri soymakla meşhur bir kabilenin evladı cünade bin cündep; hurma yiyip su içen, çoğu zaman aç gezen ve hasır üzerinde yatan peygamberin getirdiği dinle ebuzer el gifari olup “bu dinde mal yığmak olmaz” dediği için rebeze çölü’nde iki evladıyla açlıktan öldü.
“Ebuzer yalnız yaşar, yalnız ölecek ve yalnız haşrolunacaktır.”