ruhumun bir kösesinde uyuyan militanist duygularımı radikal boyutlara tasıyan, o ismi her duydukca tüm emperyalist düsüncenin azraili olmak istediğimi beynime bir balyoz gibi vuran, içinde müslüman kardeslere iskence yapılan, kadın ve cocuk diye aldırmadan ırzlarına gecilen ve tüm bu acılara dayanamayıp bizi öldürün diye mektubu tüm dünyaya ulaşan ''nur'' isimli bayan kardesimizin yazdığı mektuptaki feryad'ının arsı-ala'ya kadar ulastığı, bizlerin bu zulmü görmemize rağmen hiçbir sey yapamayısımızın ve utancımızdan kör kuyuların zifir karanlığındaki zillete düsmemizi sağlayan ceza evi.
o cezaevinin (iskence ve tecavüz evi) olusumundaki tüm sürecte rol alan her ülkeye ve her bireye allahın laneti üzerinize olsun dedirten ceza evi.
birde guantanamo diye bir ceza evi vardır ki, bunun ebu garip'ten tek farkı tüm mahkumlar erkek. farkeden birşey yok sonuçta, zulmeden emperyalistler, zulüm görenler ise müslümanlar!!
uluslarasi arenada ebu garib olarak da adi gecen, bagdat yakinlarinda bir hapishane. insanlik disi uygulamalar, ve iskenceleriyle adini duyurdu maalesef.
Ebu Gurayb, abu gharib ya da ebu garib olarak da anılan, Iraklılar'ın Amerikalılar tarafından türlü taciz ve işkenceye uğradığı hatta öldürüldüğü, bunlar yetmiyormuş gibi üzerlerine işerken fotoğraflarının çekildiği, insanların bulunduğu ama ne yazık ki henüz insanlığın ayak basmadığı yerdir. unutuldu sandılar... ama yanılıyorlar.
abd'nin savaş esirlerini tuttuğu hapishanelerden sadece bir tanesi. biraz göz önünde olduğu için (ırak'tadır) guantanamo (küba) ' dan daha fazla ses getirmiştir ya da bu düşünce için diğer bir olasılıksa abu garib'teki uygulamanın guantanamo'ya göre daha sert olmasıdır.
kısacası burda insani değerlerin nasıl çiğnenebileceği ve ahlak kurallarının nasıl çiğnenebileceği abd askerlerine öğretilir. onlar da bu sayede ırak'ta daha kolay can alabilirler. **
bir süredir iddia edildiğine göre cezaevi olarak kullanılmayan insanlığın yüz karası yer şimdi bir kısmı saddam hüseyin döneminde işlenen suçlarla ilgili dökümanların sergileneceği müzeye dönüştürülecekmiş.
abd işgali sonrası işlenen "insanlık değil" hayvanlık suçlarının delili belgelerin sergilenmeyeceğini tahmin ediyor olmamız gerekir. öyle ya görmeye dayanamadığımız sahneler abd işgali sırasında gerçekleşmedi.
ama hala devam eden işgal sırasında yapılan zulümü görmek gerekir, görüp de unutmamak, hala abd ye müttefik diyen zihniyetin koruyuculuğunu yapanları şöyle çekip bir kenara sormak gerekir "müslüman müslümanın kardeşi değil midir? gerçek müslümanlık kardeşin yok olup gitmesine göz yummak mıdır?" diye.
ama nafile, herkesin verecek bir cevabı var bu devirde.
herneyse, özetle hatırlamak gerekirse ebu garip budur:
Artık burada neler yaşandıysa Pentagon ve Obama burada çekilen işkence fotoğraflarını yayınlayacağını söylemesine rağmen, daha önce kamuoyuna yansıyanlardan çok daha ağır insanlık ihlalleri işlendiği gösteren kalan 2.000'e kadar resmi yayınlamaktan vazgeçti.
Gizlenen görüntülerin, bir askerinin bir kadın tutukluya tecavüzü, bir diğerinde ise bir erkek mahkuma tecavüz görüntüleri, ayrıca tecavüz görüntülerinde cop, tel, boru gibi cisimlerin de kullanıldığı görüntülenmiş. Ebu Gureyb cezaevi'ndeki işkence skandalına ilişkin soruşturmayı yürüten emekli Tümgeneral antonio Taguba "Tüyler ürpertici" görüntüler içeren fotoğrafların yer aldığı resimlerin gösterilmemesi konusunda Obama'nın kararını desteklediğini, adli bir amaç dışında fotoğrafların yayınlanmasının, ülke dışındaki ABD askerlerinin hayatını tehlikeye atacağını belirtti.
Nasıl bir ruh hali ile bir insan bunları bir başka insana yapar. Onu da geçtim bunları yaparken nasıl bir sapıklıkla fotoğraflarını çeker. Bu konudaki en iyi niyetli düşünce; resimleri çekenin olaylara katılmayan, desteklemeyen ama engellemeye de gücü yetmeyen kişilerce adli makamlara iletilmek amacı ile çekildiğini düşünmek olsa gerek. Çünkü bu resimler de olmasa yapılanların hiç bir kanıtı olmayacaktı. Elbette bu düşünce heme arkasından bir diğerini tetikliyor : Acaba ABD bunca zaman asker soktuğu yerlerde kanıtlanmayan, resimleri çekilmeyen ne gibi insanlık suçları işledi?
ıraklı esirlere sopalar ve farklı aletlerle tecavüz edildiği, çırılçıplak soyuldukları, köpeklerin saldırılarına maruz bırakıldıkları, kadın çamaşırları giymeye zorlandıkları, günlerce su ve tuvalet bulunmayan hücrelerde tutuldukları ve sürekli olarak dövüldükleri cezaevi.
--"bağdattaki abd denetimindeki ebu garibde yaşanan işkence skandalının sembol fotoğraflarından birinin kahramanı olan ürdünlü tutuklu, new york times gazetesine başından geçenleri en ince ayrıntısına kadar anlattı. gaissi, "usame bin ladinin nerede olduğunu sordular, afganistanda dedim. nereden biliyorsun diye sordular. televizyonda duymuştum. üzerime işediler" dedi.
dünyayi şoke eden işkence fotoğraflarından birinde, bir sandığın üzerinde başında kukuleta, üzerinde çuval benzeri bir giysi ve ellerinde elektrik kablolarıyla görünen ali şalal gaissi, başkent ammanda gazeteye, "böyle ünlü olmak istemezdim" dedi.
eskiden kaza sonucu elinden yaralanan 43 yaşındaki ali, hálá vücudunun çeşitli yerlerinde ebu garibde amerikalı gardiyanların yaptığı korkunç işkencelerin izlerini taşıyor ve hafifçe topallıyor. ebu garibin "151716" numaralı ve 1a numaralı hücrenin mahkumu ali, gazeteye şunları söyledi:
saddam döneminde muhtardım ve bir camiye ait olan otoparkı işletiyordum. i̇şgal olduktan sonra, amerikalı askerler futbol sahasına çöp atmaya başladılar. bir gün yüksek sesle şikayet ettim. direnişten söz ettim. bu olaydan birkaç hafta sonra, amerikalılar humveelerle gelip, beni tutukladılar. ellerimi bağlayıp, kafama çuval geçirdikten sonra, yakındaki abd üssüne, oradan da ebu garibe götürdüler." ekim 2003te tutuklandığını anlatan ali, sorgulamanın ebu garibde yapıldığını belirterek şöyle devam etti:
kadin kiyafeti
"beni abd askerlerine saldırmakla suçladılar. ben ise, bu elle nasıl ateş ederim? sakatım diyerek kendimi savunmaya çalıştım. usame bin ladinin nerede olduğunu sordular, afganistanda dedim. nereden biliyorsun diye sordular. televizyonda duymuştum. üzerime işediler. sürekli fotoğraf çekiyorlardı, bizi bunları ailelerimize göstermekle tehdit ediyorlardı.".
sorgucular sonunda aliye, "ya konuşursun ya da seni köpeklerin bile yaşayamadığı bir yere kapatırız" diye tehdit etmişler. birkaç gün sonra da, hapishanenin başka bir bölümüne götürmüşler. ali o bölümü her yerden çığlıkların geldiği berbat bir yer olarak hatırlıyor. ali, şunları anlattı:
"o bölüme girdikten sonra, soyunmamı söylediler. soyunduktan sonra ellerimi yüksek bir yere bağladılar, göğsüme ve alnıma colin powell diye yazdılar. orada her yaştan tutuklu vardı. akla gelmedik işkenceler uyguluyorlardı. küçükleri, büyükleri dövmeye zorluyor, yaşlılara kadın kıyafeti giydiriyorlardı. üzerimize köpekleri salıyorlar ve işiyorlardı. sürekli fotoğraf çekiyorlardı."
6 ay zincire vurulmuş yaşadım
"beni, bir kutunun üzerine çıkarıp, iki elimin parmaklarına kablolar bağladılar. beş kez elektrik verdikten sonra, eğer aşağı inersem, çarpılacağımı söylediler. bu işi yapan bir kadın erdi. sonradan adının sabrina harman olduğunu öğrendim. diğer işkenceci kadının da lynndie england olduğunu gazetelerde okudum."
ebu garibde kaldığı 6 ay boyunca çuval benzeri giysinin içinde çıplak olduğunu ve başında sürekli çuval ile ve zincire vurulmuş halde yaşadığını belirten ali, "bir gün bizi kamyona bindirdiler. ama bu kez zincirleri çözmüşlerdi. fakat hálá başımızda çuval vardı. bir süre sonra kamyon durdu. bize serbest olduğumuzu söyleyip, kamyondan indirdiler."
emperyalizmin ırak durağında bıraktığı utanç emarelerinin merkezi yer.
seneler geçmesine rağmen unutulmayan işkencelerin her türlüsüne maruz kalan 71 ıraklı için, geçmiş hesabı kapatma adına toplam 5 milyon dolar tazminat ödenmiştir.
saddam kurmaylarının onca tecavüz ve işkenceden sonra batı ve ona ait her şeye karşı intikam yemini ederek tekfirci maskesiyle mücadele etme kararı aldığı cehennem çukuru.
Bu uğurda Allah ı bile hiçe sayan Tevhid anlayışıyla bağdadi denen manyağın ipine sarıldılar.