background: iç çamaşırcı
oyuncular: bir adet kız annesi + bir adet kız+ bir adet erkek satıcı+ diğer müşteriler
anne: * sen 80 mi 85 beden mi giyiyordun sütyeni! (yüksek bir ses tonu ile)
kız: :S höngg öhgg ve böghh!! megafon vereyim buyur anne!
anne: ayol ne var sanki alışkın burdakiler!
annenin yanında telefonun çalar arkadaşın hadi çıkalım ya da bana gel tarzında birşeyler söylemektedir ve sen daha cevap vermeden haaayyyııırrrrr evde otur biraz şeklinde annenin verdiği cevaptır. adamı kanser eder, rezil eder.
ayda yılda bir makyaj yaparsın .insanların içinde annen şööööööyle bir bakar sana bi süre sonra da der ki:sen yüzüne bişey mi sürdünn bi güzelleşmişinn..herkes de sana bakar tabi o ann. ayy fenadırr o annn
sahnede 'darülbedayi tiyatrolarının baş aktörü' rolünü oynayıp da alkışı aldıktan sonra kuliste oyalanıp da annemin yanına gelende, annemin burnuma mendil dayayıp sümkür dediği an. bir örnektir efendim.
* annenin kapıdan uğramış arkadaşlarını iki saat lafa tutması.
* babanın devamlı gittiğin restaurantta hiçbir şeyi beğenmeyip artık tanıdık olan garsonlara devamlı sorun çıkarması.
* 32 yaşından sonra bile giyim tarzının arkadaşlarına şikayet edilmesi.
not: yine de seviyoruz tabi, eksik olmasınlar...
tatile gelinen bi anda hastaligim icin hastaneyi arayip hastanenin sekterinden randevu almasi, bes dakika boyunca o sektere benim mahrem hastaligimi anlatmasi. lan o doktor degil ona diye anlatiyosun benim hastaligimi? hastanede on metre onunden yurudum sekreter beni tanimasin diye.
tam rezil olmak değilde, insanların içinde ebeveynin çocuklarını övmesine sinir olurum. bir yere gidersiniz, sizi onlara tanıtır, tek tek sizden bahseder, o kadar uzatır ki konuyu, başlar anlatmaya. bizim oğlan da bilgisayar mühendisliği okuyor, aynı zaman da çalışıp kendi hayatını kazanmaya çalışıyor. sen dersin, ulan ben bile kendimi böyle ifade edemiyorum. bu okulu okuyoruz, yasaklı sitelere nasıl girilir sadece onu biliyoruz, onlar bahseder de bahseder. sen bunalırsın, konuyu değiştirmeye başlarsın ki o anda karşı ebeveyn saldırıya geçer, o başlar bu sefer kendi çocuklarından bahsetmeye, o sırada o ailenin çocuk veya çocuklarından biri varsa ona içten bir bakış atarsın. o şu demektir.
7 yaşına kadar sütü biberonla içtiğimin hala konuşulması, yine çocukluğumdaki çaydanlık + bardak + su üçlüsü olmadan bişey yemediğimin tekrar tekrar yad edilmesi, ayrıca birde bunu bilen akrabalar varsa kahkahalar içinde durumun özetlenmesi..
beni akrabaların önünde elektro gitar çalmak zorunda bırakan annemden intikam alırcasına bangır bangır çalmıştım. odama giderken kahkaha atmamak için kendimi zor tutmuştum. ama o bakışları asla unutmam
market reyonunda bir şeye bakarken babanın sinsice arkanızdan yanaşıp, "kızım onu alamayız, çok pahalı, paramız yetmez" demesi ve siz oradan koşarak uzaklaşırken arkanızdan nasıl da rezil ettim ama diye kıh kıh gülmesi.
şimdi yapsa rezil olmam ama çok pis ergendim lan bunu yaptığı zaman, her şeyden rezil olduğumu sanıyordum.