ben de dahil tüm erkek çocuklarının arabalara merakı geçmişten beri süregelen bi adet gibidir takdir edersiniz ki. küçüklüğümüzden beri oynadığımız araba oyunları, izlediğimiz polisiye filmlerdeki takip sahneleri bizdeki hız merakını seri olarak pompalayan ve götümüzü kaldıran hadiselerdendi elbette. babanız işe gittikten sonra park alanındaki araba anne görmeden çıkartılır, haftalığınız ile arabaya benzin konur, akşam baba gelmeden aynı park yerine araba konulmaya çalışılırdı; fakat o park alanı dolmuş ise malum bölgeyi tuttuğumuzun resmi olurdu tabi.
vakt-i zamanında yaptığımız babanın arabasını izinsizce alma eylemi, fokur fokur kaynayan delikanlı bünyemizin de etkisiyle bambaşka bi adrenalin salgılama ve ego'nun tavan yapıp götün kalkma katsayısını artırmaya yol açardı şüphesiz ki.
ancak gercek sürücülük need for speed underground'dakine benzemiyormuş tabiki de. geberiyordum günlerden bir gün seri makaslar atarken. o günden beri need for speed de oynamıyorum anasını satayım. neyse bu da böyle bir anımdı.
eğer öngörülü bir babaya sahipseniz pek mümkün olmayan durum.
kahvekremasi: (ehehe tamam bugün babamla sürelim de yarın, alır giderim ben bunu)
baba: kırmızı yanıyo.
kk: e basıyorm frene durmuyo!
baba: haa evet o öyle. önce şurayı ayağınla düzelt sonra bas.
kk: (ulan utanmasa fren pedalını bile saklıyacak.)
baba: burdan sola...
kk: e baba bu dönmüyo!
baba: ha evet asılacaksın direksiyona biraz.
kk: (bi de body çalışmak gerek bunu sürmek için be!) baba niye arabayı yenilemiyoruz?
baba: niye ben sürebiliyorum. (kıs kıs)