Yavuz Bingöl'ün Yetkin Dikinciler'e neredeyse kafa tuttuğu oyunculuğuyla ilk bölümü zevkle seyredilen ama sonraki bölümlerinde
kendini tekrarlayan senaryosuyla tadı bozulan dizidir.
--spoiler--
içerde yatan kara eşrefin ceylana yazdığı mektup:
güzel gözlüm... kara bahtlım... kokun burnumda tütüyor... mapusluk kolay, hasretlik zor, burada olmak kolay, sensizlik zor... güneşi görmemek kolay, sana bakmamak zor, hayal etmek kolay düşlemek zor. kara bahtlım, bütün duvarar hasretinle inlerken bana dedikleri tek birşey var sabır... Ömrüm boyunca kadere, kaderime, kaderimize hiç bir zaman sitem etmedim, sadece seni bana sevdirdiği için şükrettim CEYLANIM...
Ben küçükken aşkın masallarda olduğuna inanırdım. ama gördüm ki biz olduğumuz müddetçe masallar yalan değil, hep gerçek. bu gerçekte eğer biz olmasaydık o zaman ben derdimden ölürdüm. Şimdi sadece ve sadece mutluyum sen de bir ömür boyu mutlu ol ceylanım...
tabi adamı hayati de aynen mektubu kopyalıyor sevdiceğine vermek için.
kişisel bir yorum da katayım hayatinin sesi efsane be...
--spoiler--
--spoyler--
30. bölüm itibari ile sarı nın kabadayılığı bırakıp, ağalı da kara ya ya devrettiği bölümdür. kara nın elini öpmüştür.
--spoyler--
türkü de dinlenilmeye değerdir.
--spoiler--
son bölümde sarı mafya bozuntularını tek başına dağıtarak övgüyü hak etmiştir ama çocuğun ölümü yüzünden işler karıştı.bence kara elini öpmesine izin vermez düzen eski haline döner.ayrıca hasan kaçan diziye hiç yakışmamış saçma sapan uyduruk hikayelerini duyunca miğdem bulanıyor kanalı değiştiriyorum.
--spoiler--
Oncelikle sunu belirtmeliyim ki dizi basladigindan beri toplasam belki yarim saat bile izlememisimdir. Fragmanlarindan ve izledigim kadariyla komedi unsuru tasiyan eglenceli bir dizi oldugunu biliyordum. Gecen bolumunu neden bilmiyorum oturup bastan sona izleyeyim dedim. Izlemez olaydim. Gece gece dizi ile hicbir sekilde alakam olmamasina ragmen, musluklari actirtti bana. Hele o arka fonda calan muzik yok mu, eritti bitirdi beni. Dizi ile hic alakasi olmayan tek nokta su araya serpistirilen zoraki hikaye anlatma sahneleri. Herseye ragmen guzel bir dizi.
ızdırap çemberine dönmüş dizi.
önceleri zevkle takip ettiğim ve çok güldüğüm bir diziydi.
lakin şu sıralar iyice arebeskleşti ve izlenirliğini kaybetti.
uzun bir müzik videosu.
müzik hiç fena değil de bir sürü yetenekli oyuncu neden bu müziğin videosunu çekmek için dizi çekiyoruz diye kandırılmış anlayamadım.
belki yerli dizi denen nane böyle bir şeydir, bilemiyorum, gündüz kuşağında bir tekrar bölüm dinledim az önce, müzik hiç susmadı. ne senaryo var ne devamlılık, müziği koy, üstüne birileri bağırsın çağırsın ya da komiklik yapsın. hadi ordan be!
eşref saati'nin yapımcısı yönetmeni sorumlusu her kimse bu insanlar hakikaten dizi olduğuna inanıyorlar mı bu şeyin?
sabah odaya kapanıp "lost" un karşısına koyulup akşam gözler şiş bir şekilde odadan sezon kapasitesini doldurmuş bir şekilde çıkıp salona gittikten sonra tv ekranında görülen ve 5sn izlenmesiyle "ulan biz türkler de bunları izliyoz amk" dedirtecek olan dizi.
an itibariyle sona eren bölümüyle yine bizi sevdalara gark etmiş dizi; aşık olmak istiyorum ulan : sevdigim kızın beni terk eylemesini, sonra sürüm sürüm süründürmesini, en son da dayanamayıp, kaldırdığım gibi kızı yaka paça götürmek istiyorum, var mı?!.
(bkz: duygu patlaması)
"tutamadım ellerin yağmurun olsun,
sarıp da doyamadım. öpemedim gül tenin baharın olsun,
sevip de kanamadım."