Küçükken hep bulut, kuş, rüzgar olmak falan isterdim. tabi insan büyüdükçe olabileceklerinin sayısı azalıyor. Sanırım bu sebeple kuvvetlidir birçok insanın kar üzerine atlayıp eğlenme sevdası. Hani olabildiğince kar... içine atıldığınızda bir kar yığınının, kendinizi bulutların arasında gibi hissetmek istersiniz. Yumuşaktır, kuvvetinize direnmez. Siz yuvarlandıkça içinde, toz bulutu gibi dağılır. Size gücünüzü hatırlatır, özgürlüğünüzü hatırlatır.
Yine böyle bir zamandı. O çocuk gözlerimle büyüttüğüm dünyaları, büyüttüğüm umutlarımın avuçlarında küçültüyordum. Sonra dünya büyümeye ve umutlarım gerçeklerle törpülenmeye başladı. Çocukluğuma özlemlerimi yaşatırdım kar yığınlarının arasında. Yuvarlandıkça içinde, dağıttıkça karları, içlerinde bir yerlerde çocuk gözlerle gördüğüm dünyayı yeniden görecekmişçesine heyecanlanırdım.
Çocuk olmasam da ergen olmaya başladığım dönemlerdi. Ne güzel bir kar vardı. Bütün şehir beyaza bürünmüştü. Şehrin beyaz örtüyü böylesine sorgusuzca üstüne çektiği zamanların sayısı pek azdı. içimdeki çocuk yeniden ortaya çıkmak istiyordu. Hoşlandığım kızla ve arkadaşlarımla özgürlük parkı'nın koca alanında bulutların arasında süzülürcesine çocukluğumuza dönmek istemiştik. Herkes kendini zıplayarak karların arasına bırakırken kafası ve eli karların altında gizlenmiş taşlarla yaralanan benden başkası yoktu. Kahkahalarla eşlik ettiler bana. Şansıma sıçasım gelmişti ama nafile. Durumu kurtarmak lazımdı. Tepe bir yerden altıma poşet koyup kayarsam durumu kurtarabileceğimi düşünmüştüm. Herkese önayak olmuştum. Nedense kaydığı yerin altına taş denk gelen yine sadece bendim. Taşaklarımın ağrısından iki büklüm kalmıştım. Daha beter dibe batmıştım. "Rezil oldum", "sıçtım" diye ıkınırken kendi kendime, saçma şekilde durumu sempatik bulan kız arkadaşımın moral öpücüğü ile içimdeki çocukla barışmıştım.
O günden beri içimden çok gelse de karların üzerinde hoplayıp zıplayıp kaymıyorum. Sanırım 1 kere kaçamak yapayım dedim Ankara'da yine taşa geldim ve karların altındaki kaldırım köşesine göğsümü vurdum. Baya bir rezil oldum. Oysa kaymaya başlarken nasıl da zevkle bağırmıştım. 2 saniye bile sürmedi sevincim.
Belki de şans öpücüğünü kutsal kılıyorumdur, ya da yeniden rezil olmamak için korkularıma yenik düşüp bahaneler üretiyorumdur bilemem. Ama düşlediğim: bir gün dünyaya benim gibi bakmasa da, benim gibi bir dünya görmese de, bu lanet dünyada benimle yaşamaktan mutlu olan biriyle herkeslerden uzakta karların içinde yuvarlanmak ve üzerinde beraber kaymak...