londra'nin en fakir semti, yurdum insanlarinin cok oldugu hackney bolgesinde 4 adet orta yasli guzide vatandasimiz. 2'sinin elinde defter kalem, diger 2'si baslarinda. bir emlakci vitrinine bakiyorlar. once anlamiyorum ne yaptiklarini ama sonra cozuyorum. ellerinde defter kalem olanlar ingilizce ogreniyor, digerleri ogretiyorlar. housing agent diyor, digerleri de not aliyorlar. garibim talebeler, omru billah housing agent diye bilecekler simdi letting agency'i. hayat her yerde garip be nazif...
pirates of the caribbean 3ün sinemasına gittiğimde yarılmama sebep olan diyalogu yaşamıştım. filmin sonunda orlando bloom on yılda bir kere karaya inmesine, indiğinde de keira knightley gibi bir hatunla beraber olmasına hem hüzünlü, hem hayvansal bir tepki veren arka sıralardaki arkadaş
-ulan o abazalıkla ne .iker haa...
oda arkadasim tatilden dondugunde havaalanindan ben aldim *
- nasildi turkiyem?
+ super vallahi, her 6 ayda bir gidecem artik.
* what the fuck do you mean he is in florida? *
= .....
* if i ever catch him, im going to show him what a real man is made of.
tahminlerimize gore bu guvenlik gorevlisinin birinden alacagi vardir, ve bu verecekli olan sahis florida da gununu gun etmektedir, ve bizim gariban guvenlik elemanimiz sicacik nemli havada yuzlerce arabayla ugrasmaktadir. ve karsi tarafin birseyler demesiyle guvenlik gorevlisi, eger o adami yakalarsan ona gercek bir erkegin neyden yapildigini gosterecem der.
belediye otobuste gidilmektedir ama kalabalik degildir, karsimda oturan 3 tane kiz surekli birbirlerine birseyler anlatip kikir kikir gulmektedirler. otobusun bos olmasina ragmen, arka tarafta ayakta duran 35 yaslarindaki sarkik biyikli adam
-bunlarin civatalari gevsemis sikmak lazim, diye bir laf eder.
adamin yaninda duran 20-25 yaslarindaki arkadasi, muhtemelen oto sanayiden ciragida ayni zamanda.
-ingiliz anahtari veriyim mi abi ? diyerek abisine destek olur.
gulsem mi ? aglasam mi ? karar veremedim, dunya bir anda anlamsizlasti benim gozumde.
x: evladim bakar misin?
y: buyur amca?
x: plovdiv'den geciyo mu bu? orda insem olur mu?
y: bu otobustekilerin hepsi sofya'ya gidiyor ama amca? neyse seni indiririz biz, hatirlat sen bana.
x: plovdiv nerde ben bilmem ki.
y: ben sana soylerim amcam, tamam.
x: ulan ben hatirlatmasam indirmiyodun demin hani?
küçük bir köyün kahvesinde sabah 06.37 civarında kahvaltı edilmektedir. çaylar söylenir, her çayın yanında bir şeker vardır. çaycıdan şeker istenir ve çaycı herkese sorar "kaç şeker istersiniz" diye sorunun cevabı "2" dir. kahvaltı yapılır, mekan terkedilir. yolda yürürken kişiler arasında ki dialog şöyledir.
kazım=*
munib=+
sercan=-
* adama bak mnkym şeker vermiyor
+ he ya dinini *iktimin laneti
- abi şeker kaç para ?
* çayı içtik içmesinede ağzım taşak yalamış gibi oldu yaa
+ hay ağzını *ikiyim senin lanete bak ağzı taşak yalamış gibi olmuş ( lol)
-lan homo musun?
iğrenç çayın etkisiyle şuurunu kaybetmiş 3 gencin hazin öyküsü böyle sonuçlanmıştır, eve gidene kadar kimse tek kelime daha etmemiştir.
-ahaha emre umumhaneye gidelim mi lan?
-ne umumhanesi oluum şaşırdın mı?
-yaw tuwalete demek istiyorum merzik herif, ne cahalsın sen de yha! ahahaa...
-ulan umumhane genel ev cahal dallama. tuwalet de nerden çıktı?
-ehem yha annem öyle dedi ama, umumhane ne dedim, o da tuwalet dedi ammaa ya.
yer: gürçeşme lisesi halı sahası.. arkadaşım maçtan sonra üzerine linkin park tişörtünü giydi.. yanında da mahallenin çocuklarından bikaçı var..
çocuklarlardan biri: ooowww! abi! sen de mi linkin cisin?
arkadaşım: e dinleriz arada.. sen?
çocuklardan biri: abi işte linkin olur, hayko olur, merlin mensın olur.. dinleriz yani..
arkadaşım: merlin mi dinliyosun? kaburgaların sağlam demi len?
çocuklardan biri: heööö, öööö.. sağlam abi, sağlam..
bir bar kapısının önünde içeri girmeyi bekleyen genç insanlar, sırası gelen bayana kimlik soran bodyguard;
-kimlik lütfen..
-ne kimliği? kaç yaşındayım bir de büyük olduğumu mu ispatlayacam?
-kimlik lütfen...
-bak ben buraya her cumartesi geliyorum, biraz adam olsanız devamlı müşterilerinizi tanırsınız...
-belki de sandığınız kadar dikkat çekici birisi değilsinizdir küçük hanım...kimlik lütfen...
lise 2 deyiz sanırım.. çok sevdiğimiz çimentepeli bi arkadaşımız vardı.. adı yılmaz.. sözel okuyo bunlar ve bi matematik sınavından çıkmışlar.. matematiği de zerre sevmez.. neyse çıktılar, bizim de ders boş, erkekler tuvaletinin tam karşısında daldık koyu bi sohbete.. o esnada da hemen tuvaletin karşısındaki ufacık sınıfta * yabancı dil 3. sınıf ders işlemekte..
ben: oğlum sıkma canını ya.. siktir et.. daha ikinci sınav var, üçüncü sınav var..
yılmaz: [çok sert ve bağırarak] ya oğlum isterse 15 tane sınav olsun.. anlamıyorum bu am.na kodumun matematiğinden!
ben: oğlu...
o esnada ders işleyen yabancı dil sınıfındaki kızlardan biri: ya sessiz olun beee! ders yapamıyoruuuuuzzz!
ve yılmaz bombayı patlatır: gir içeri kodumunun kızı! seni de yerim, dersini de haa!!
efendim kahramanlardan biri yine arkadaşım.. diğeri ise kardeşi.. kardeşi yeni aldıkları bilgisayarları için hevesli hevesli oyun aramaktadır.. ve bulmuştur..
a: arkadaşım k: kardeşi
k: harun ağbi, harun ağbi.. yeni bi oyun aldım ağbi.. gun men!
a: lan salak! gan men * olmasın sakın o?
abim gibi sevdiğim ulaş abimiz ve gece görevlimiz nazif abi arasında geçen diyalog.. o esnada da psv ile ilk maçı oynuyo fener şampiyonlar liginde geçen yıl..
ulaş abi: [çok fırlama bi tavır takınarak] ya nazif abi.. biz çocuklarla tartışıp duruyoruz bi türlü çözemedik.. bu psv nerenin takımı?
nazif abi: ıhhh.. şimdi.. ayndhovın dediğine göre.. ıhhh.. alman takımı olması lazım ya..
ulaş abi: eyvallah abi, çok saol..
valla maçı falan bıraktık, koca ilk yarı gülmüştük..
üniversiteyi kazandığım ilk yıl.. neyse gittik okula, önce okul kaydını sonra da yurt kaydını yaptırdık.. döndük tatili bitirdik ve okumak üzere kazandığımız şehre yola koyulduk.. yurda geldiğim ilk gün çocuklar çok iyi karşıladılar sağolsunlar.. samet diye bi arkadaşım vardı.. çok severim.. biraz duygusal bi adamdı ve aşıktı.. ama kızın şeyinde bile değildi çok afadersiniz.. neyse başladık aşk meşk geyiği yapmaya.. amacımız bu samet'i neşelendirmek, üniversite kazanmış, boş yere kendini heba etmemesini sağlamak falan.. gırgır şamata yapıyoruz tam o esnada samsunlu sülo çok afedersiniz ama kendine mukayet olmadı ve gaz çıkardı.. asıl bomba ondan sonra patladı..
samet: ya sülo naptın ya? leş gibi kokutcan odayı..
sülo: lan olum kaçırdım galiba lan! hafif bi sıcaklık hissettim ben..
ben: la sülo.. boxer vardı demi lan içinde?
sülo: ha lan.. neden sordun?
ben: olum o artık boxer değil boksır oldu lan!
sabah kahvaltıda hala geyiğini yapıyoduk valla.. kulakları çınlasın çocukların..
güzelyalı'da oturan halamlara yemeğe davetliyiz.. kardeşimle birlikte biz önceden gittik; hani yardım olur, alışverişe çıkılır diye.. kardeşim elimi tutmuş, yavaş yavaş ilerliyoruz.. o sırada da önümüzden iki tane menopoz teyze yürümükte..
t1: teyze 1
t2: teyze 2
t1: ayol daha çok küçük.. bi de elele tutuşmuşlar.. alla alla! ne günlere kaldık yarabbi..
t2: yok be canım.. belki de kardeşidir.. ama canım falan da dedi demi kıza? yok yok, kardeştir onlar..
ve sinirden gözüm de dahil olmak üzre her yeri dönmüş olan ben: kardeşim teyzecim, kardeşim! ordan bakınca karaktersize mi benziyorum?!
kardeşim pis pis sırıtırken menopoz teyzeler tırıs tırıs yürümüşlerdi..
