machiavelli kadar karamsar değilim dünya siyaseti konusunda. ama ülkemiz en az iki level geriden takip ısrarını sürdürüyor. japonya istifalarla çalkalanır etiğe önem verir, almanya'da ufacık bir şey siyasi yaşamın noktalanmasıyla son bulur. ülkemizde en hasından japon yapıştırıcıyla koltuğa popo yapışmıştır, halkta destekler yesin ama çalışsın arkadaş. ulen etik/ ahlak falan... bak japonya'ya bak almanya'ya. bak brezilya başbakanı empatiyle hatalarımnız var dedi, halkın kaygısını anlıyoruz falan filan...
gezi gezi gezi diyoruz da bir milyon kere desek haklıyız arkadaş. şu çekirdek geziciler, ülkemin başbakanından 10 bin kat daha dürüstler, daha samimiler ve olduğu gibiler. imamı zorla yalan söylemeye teşvik ve tehdit et, üzerimize işediler de. at yalanı. öldür insanları. uludere'nin hesabını verme. ceylan'ın hesabını verme. askerde psikolojisi bozulduğundan ölen bir yığın insanın hesabını verme. ethem falan zaten senin insanın değil. savcılarla top gibi oyna, amirlerle falan da oyna. gazetecilerden kalemi sen al sen yazmaya başla falan. 5 yaşındaki çocuk, annesine sorsun anne bu ayakkabı kutusundaki paralar ne iş diye?
yok arkadaş böyle olmayacak. ülke hakemlerinin hali içler acısı, futbolumuza benzer. siyasette öyle. dışarıdan düzgün idareci bulmak lazım. arada utanmayı bilecek, yüzü kızaracak, halkıyla dalga geçmeyecek, siyasetin geni itibariyle çok değil az biraza da razıyız azcık adil olacak, adalet deyince aklına sadece güzel kızlar gelmeyecek... yeminlen çok şey istemiyoruz. neyse en iyisi dışarıdan yönetici bulmakta. dışarıya gitmeye meyilli paralarımız biraz da idare mekanizması ve etik uğruna gitsin.