son yıllarda durdurulamaz bir şekilde artış gösteren açıktır.
ihracatı arttırmak için, para basmaktan vazgeçen, yabancı yatırımı çekmek için vergileri düşüren bir devlet, hiçbir şekilde dış ticaret açığının muazzam ölçülerde artmasına mani olamayacaktır. olamamaktadır da.
açık bu hızla büyüdüğü sürece, büyümede ve enflasyonda iyi rakamlar elde edilmesi hiçbir fayda sağlamayacaktır. kaldı ki, enflasyon oranının düşük çıkması yine para basmamakla ilgilidir.
çorap değiştirir gibi cep telefonu değiştiren gösteriş meraklısı yurdumuz gençlerinin katkıda(!) bulunduğu kavram. bu gençlerin bir de milliyetçileri vardır ki evlere şenliktir..
kısa süre sonra dış ticaret açığı demek anlam bozukluğuna yol açacaktır çünkü dış ticaret açık kavramını da içinde taşıyor olacaktır. dış ticaret açığı deyince nüans farkı demiş gibi olacağız yani.
prensip olarak, ülkelerin üretim için kendilerinde bulunmayan hammaddelerin alımı için ithalat yapmasından dolayı az bir açık verebileceği öngörülür. bu yüzden her ülkenin az bir miktar dış ticaret açığına sahip olması doğaldır. fakat bunun hammadde alımı şeklinde olması ileride bu alımları ihracata çevirmek için önemli bir şarttır.
üretimi teşvik etmediğiniz müddetçe ve yeni üretimlerle birlikte dünyaya yeni fikirler getirip bir alanda (özel bir alan olmalı) spesifik ve teknolojik olarak dünyada ilk 3'e giremediğimiz için sürekli artış gösterecek açıktır. çünkü yapılan üretimlerin hammadesine veya yarı mamülüne bağımlı olmak demek bu açığın asla kapanmayacağı anlamına gelir. bu kadar basittir. bunun partiyle alakası yok. 79 yıl ile son 4-5 yılı kıyaslamak ise akıllıca değildir. o dönemin hacimlerine bakmak lazım. sonuç olarak türkiye üretmeli hem de çok çok fazla.
bazı ları dış ticaret açığını eleştirirken gecmiş dönemlerle karşılaştırıyor ve yanlışa düşüyorlar. dış ticaret acığını eleştirmek hakkımız ama bunu geçmiş yıllarla karşılaştırarak yaparsak hata etmiş oluruz şöyleki
geçmiş yıllardaki ticaret hacimlerine bakarsak suanki ticaret hacminin kat ve kat altında dır bu nedenle ticaret acıgı düşüktür.yani şimdi ticaret hacmi büyüdüğü için ticaret acığıda artmıştır. bu basitleştirmek adına şöyle bir örnek vereyim.
A firmasının 2000 yılında 2 şubesi var ve 10 000 lira borcu var ve yıllık 100 000 karı var ancak 2010 yılına geldiğinde a firmasının 10 şubesi var ve 50 000 borcu var karı ise 1 000 000 lira bu durumda A firmasının borcu artmıştır ancak durumu daha iyidir oransal olarak bakıldığında rahatca anlaşılır..
hakkında konuşulurken elbette geçmiş dönemlerle karşılaştıracaksın. cebimdeki para için bile ya geçen ay daha az harcamıştım diyor insan bugün. koskoca devlet koskoca makro ekonomi geçmiş dönemlerle kıyaslamayacakmısın? geçen seneki dış borç/dış ticaret açığı bu seneyi etkilemiyor mu sıfırlanıyor mu her sene başında?
daha önceleri bundan 20 sene önce türkiyenin ekonomik hacmi bu kadar büyük değilken bu açık da bağlı olarak rakamsal açıdan bu kadar büyük değil olabilir. ama bu, ekonomi büyüdü rakam da büyür işte ya diyerek altından kaçılacak bir şey de değil.
türk ekonomisi büyüyor ama ilerlemiyor. genişlemiyor. bir bardak su düşünün. sonra bardak yerine tabağa koyun suyu. sonra tepsiye. sonuçta alan büyüyor kap büyüyor ama alan genişledikçe su miktarı değişmediği için sığlık azalıyor. ekonomimize olan da bu.
ve bu durum ay aman ya geçen seneler ile karşılaştırmayalım denilemeyecek kadar büyük bir sorun.
ayrıca dış borçtan daha büyük de bir sorun çünkü senin daha fazla ithalat yapıyor olman, senin o şeyleri hala üretemediğin, onları üretecek istihdamı yaratacak eğitimi hala vermediğin yani açıkçası bir şeyleri salladığın anlamına gelir. uzun vadede yunanistan güzel örnektir. adaları mı satalım götümüzü mü diye düşünmeye başlarsın.
tabi geçen senelerlele karşılaştırılması gereken sorun, açıktır. orası kesin.
daha önce söylenenler zaten net ve ortada ve hatta yıllardır biliniyor. önlemler nerede oraya bakalım? özal döneminden beri aynı, artış büyüyor. o sebeple memlekette herkes üzerine düşeni yapmalı ve doğru politikalar sergilenmeli. siyasetçiler 50 yıldır az yeseydiler de memleket keşke düzelseydi. meclise yasa tasarısı getirmekle ya da sırf muhalefet olsun diye muhalefet yapmakla kapanmayacak bu delik. çözüm lazım çözüm!
(bkz: bu kadar basit)
toplam ithalatın toplam ihracattan fazla olması durumdur.hiç bir zaman kapanmayan açıktır.fazla liberal bir ekonomi politikasının bir sonucudur.gereği devletçilik ilkesinin uygulanmasıdır.ithalat kotaları ve ihracat teşvikleri arttırılmalıdır.
dikkat edilmesi gereken hususlardan biri hızlı büyüyen tüm ülkelerde dış ticaret açığı yani cari açık görülmektedir, yadırganmamalıdır. bakın ithalatta en çok artış otomobil sektöründe olmuş. ekonomisi iyiye giden türk halkı ilk önce arabayı yeniliyor.
çift kişilik yatağa tek kişilik yorgan örterseniz ya üşütür ya *. döviz kurundaki artışla, hakkari mucizesiyle (400 milyon liralık hayali ihracatla) iyimser tablo çizmeye çalışmakla bir yere varılamaz.
80'lerde başlayan 90'larda artan 2000'lerde uçan açıktır. cari açık olarak da bilinir.
2002 akp iktidarından sonra istikrarlı bir şekilde artmış ve rekor üzerine rekor kırmıştır.
en basit anlamıyla, yurt dışına sattığından fazlasını yurt dışından almaktır. ödeme dengesi borçla sağlanır. ekonomik kriz için katalizör etkisi yaratır.
nisan 2012 de 6.6 milyar dolar olan açık. dört aylık dönemde * ise %20.1 düşüşle 26.9 milyar dolara gerilemiştir. bu açığın çok büyük kısmını enerji ve ham madde oluştursa da, biz de, yerli yada türkiye'de üretilen ürünler kullanarak az da olsa bu açığın düşmesine katkıda bulunabiliriz.