son zamanlarda üzerinde haddinden fazla düşündüğüm olgudur. öncelikle söylemek isterimki düşünmemek, soru sormamak, fikir üretmemek iyidir gibi anlamlara varmayan bir önermedir. her birey düşüncelerin derin kuyusunda kaybolduğu anlara ve anılara sahiptir. öncelikle düşüncelere dalmış bir insan ile o an düşünülecek hiç bir kaygısı olmayan insan hakkındaki bir nüansı (küçük bir farklılığı) açıklamak isterim; düşünmekte olan birey, kendisini dünyadan soyutlamış, düşünce denizinde bir tur atmaktadır. Büyük olasılıkla pek de mutlu görünmüyordur (aguste rodin). Düşünmeyen insan ise (yüzeysel insan), ilginçtirki, mutludur, ana odaklıdır, hayatını yaşamaktadır(!).
düşündükçe yok olmaya paradoksal bir kanıt.
--spoiler--
"rendekar doğru mu söylüyor ? 'düşünüyorum öyleyse varım' oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da
çıkar. düşünen bir adamı düşlüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü
bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise
bir düş oluyorum."
--spoiler--
bazıları o kadar yalnızlaşıyorki bazı zamanlar, sadece düşünceleri ve yarattıkları yanlarında oluyor. her ne kadar her şey bir kandırmaca olsa da. aldatmacaların, gizli çıkarların, iki yüzlülüğün ve kontrolsüzlüğün dışında kısacık bir yaşam yaşayabiliyor insan. düşündükçe yok oluyorsun evet, ama yok oldukça var olduğunu hissediyorsun... düşünüyoruz, yok oluyoruz. ve ancak o zaman var olduğumuzu hissedebiliyoruz.