Düşünmek mutlu etmez aksine daha az düşünen kesim daha mutlu yaşar çünkü daha az sorgular daha az şeylerin cevabını arar yani az düşünmek mutluluğu getirir.
insan elbet düşünecek er geç. Düşünmediği için de zamanla mutsuz olacak yaptığı eylemlerden. Çok düşünmek de mutlu etmez tabii. insanın böyle bir özelliği varsa bu olacak. Hiç düşünmeme gibi seçeneği olsaydı düşünmemek mutlu ederdi. Düşünüyorsak gereğince kıvamında düşünmek mutluluk için en ideali gibi.
Çok düşünür ve çok araştırma okumalar yaparsanız ne kadar küçük ve bilmeyen olduğunuzu fark edersiniz. Bu fark ediş üzerinde düşünme insanı pesimizme götürür. Kendinizin asla bilen biri olanayacağında dair duyduğunuz inanç sizi depresyona kadar götürür. Sonra depresyonunuzu ve hayatınızın ne boktan ve aynı zamanda faydasız oluşu üzerinde düşünmeye başlarsınız. Durum böyle akıp gider ve olan size olur.
Çok düşünür ve çok okursanız bilgi birikiminiz artar ve hayata bakışınız değişir. Çevredeki insanların aptal olduğunu fark eder ve onlardan ayrılırsınız. Bu ayrılık yalnızlığı doğurur ama bu yalnızlık mutlu bir yalnızlıktır. Çünkü bilirsiniz ki akıllı olmak kalabalık olmaktan, yalnız olmak aptal olmaktan daha iyidir. Bir şeyler bildiğiniz ve akıllı olduğunuza duyduğunuz inanç size daha fazla olanı öğrenmeye dair arzuyu, yaşamı ve kendini sevmeyi aynı zamanda da özgüven ve istikrarı sağlar.
Ben bu ilk olan bunalım, iyi ve bilen olmaya duyulan inançsızlık, yetersiz hissetme ve ait olamama kategorisindeyim. Bu tipten bir insan mutlu olmayı amaçlamalı ve hayatının aynı boktanlıkla akıp gitmemesi için kendini biraz bilen ve akıllı olduğuna ikna etmesi gerekir.
Etmez, çünkü böyle bir dünyada mutluluk pek mümkün değildir, düşünerek başka bir dünya düşlemek ise mümkün, mutluluğun hüküm sürdüğü bir dünya mesela..
Etmez arkadaşım etmez. Bugün ne yesem acaba veya nereye gezmeye gitsem diye düşünmek, gerçekten düşünmek değildir. Düşünmek sorgulamaktır aslında. Sorgulayan insanlar da hep mutsuz olurlar.. Boşuna mı cahiller ve aptallar hep mutlular..
Sürekli düşünen insan, her şeyi de daha iyi anlamaya ve kavramaya başlar..
Burada dostoyevski'nin sözü devreye giriyor:
"her şeyi anlamak hastalıktır. Yemin ederim ki bir hastalıktır."