herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi. tabi bu özgürlüğün neticeleri ne düşündüğü ve nerede ifade ettiğine göre değişkenlik gösterebilmektedir.
ülkemizde, milli değerlere küfredebilme, hz. muhammed mustafa* efendimize sövüp sayıp iftira atabilme, terörist propagandası yapabilme, ekseri şeriatçıya iftira atabilme, Gazetelerde ifade özgürlüğü, demokrasi gibi kavramlar adı altında islamı kötülemek adına asparagas haber çıkarabilme, osmanlıya, osmanlı padişahlarına iftira atabilme, milletin her türlü kutsalına sövebilme, dinle ilgili her şeye sövebilmeyle birlikte, bir tek mustafa kemal denilen zat'ı muhterem'e karşı eleştiri vesaire yapamadığımız*, hakkındaki bütün yalanların gerçeklerini açıklamamıza devletin izin vermediği bir özgürlüktür.
Kısacası bizim ülkemizde tam bir tezattır. Ey ufukların efendisi osmanlılar! gelin görün, ülkeniz nasıl kefere kurallarıyla yönetilir oldu! Aleme nizam vermek, ila-yı kelimetullah için can veren sizlerin torunları bu gün ne yalanlara kanmakta, ne haksız muhakemeler etmektedirler! Daha 5 yüzyıl öncesinde hayata geçirdiğiniz her değeri sadece adını değiştirip torunlarınıza sundular, torunlarınız bunu onlardan biliyor! Yazık, ehl-i cehil olduk, ehl-i cehl!
Düşünceye Saygısızlık olmasa çok güzel birşeydir ya. Mesela düşünsene koministlerle kanka olmuş ülkücüler halk evlerinde ellerinde tesbih delikanlılar. ocaklarda lgbtliler kerimcan falan.
Düşünce özgürlüğü demek dine kitaba peygambere hakaret etmek değildir. Atatürk e küfretmek düşüncesinden olmadığına aşağılamak değildir. "Günde 5 vakit domalmak" hiç değildir.
Konuşmaktan korkarak, elde edemediğimiz; asla yeltenemediğimiz; bize kimsenin vaat etmediği özgürsüzlüktür. yıllarımızı yitiriyoruz. ''ufak'' bir şey de olsa konuşmuyoruz, bu yazıları yazarken bile acaba arkamızda durup bunu okuyan herhangi biri var mı korkusu sarıyor insanı. bence sözlüklerde anonim yazmak, IP adresimize erişilene kadar bizi rahatlatan tek şey. burada kesinlikle özgürüz diyemiyorum ama fikirlerimizi beyan ettiğimizde karşı tarafın tepkisi en fazla küfür ya da hakaret içeren bir yazı oluyor. bu arttıkça insanoğlu konuşmaktan çekiniyor. sağ ya da sol partisiyle bunların ilgisi daha fazla zannımca. kendi fikirleriyle bağdaşmayan insanların onlar için bir önemi yok, asla da olmayacak. çünkü ağzımızı açtığımız ilk anda ülkeyi terk etmemiz istenecek. burası kimin ülkesi? ya da dünyada bize yer yok mu? bunlar tartışmaya açık sorular. bunların düzeleceğini kesinlikle
ümit etmiyorum ama sanmıyorum ki bu bütün dünyada böyle. eminim bir gün bu topraklardan çıktığım takdir de böyle bir manzarayla karşılaşmayacağım. korkmadan yaşamayı öğrenmeliyiz tabi bu şartlarda ne kadar mümkünse...
burası kabile devleti değil arkadaşlar..
biz de bu ülkenin şerefli, aklı başında insanlarıyız..
tabii ki hukuk devletiyiz ve bunlar eşliğinde vatandaşlık görevlerimizi icra ederiz..
bu kadar basit..
türkiyede var olan bir özgürlüktür. yani ben içimden düşünüyorum ve kimse bana bir şey demiyor. bu özgürlüğün ihlal edildiğini insanlar nasıl düşünüyor anlamıyorum. eğer salak değilseniz düşünürsünüz yani.
Düşünce zaten ozgurdur. Dünyanın en despot insanının yanında da istediğini dusunebilirsin. Zira beşerden kimse senin ne düşündüğünü bilemez.
Fakat genelde insanlar düşünce özgürlugu ile ifade özgürlüğünü karistirdirdigindan, alakasız şeyleri savunurken düşünce özgülüğü değil mi derler. Tüm dünyada az ya da çok mutlaka yasak olan şey ifade ozgurlugudur. Zira ifadeler illa ki birine dokunabilir.
hakaret değildir, ırkçılık değildir, Aşağılama değildir.
Karşıdakileri incitmediğin kadar özgürsündür.
aslında felsefeye girersek yok öyle birşey. Huxley ve orwell güzel açıklamalar getirmiş bu konuda. başkasının istediği yaşam şeklini, düşünceleri kendilerimizmiş gibi düşündürmeleridir düşünmce özgürlüğü.
ya da bildiğin paranoyak bunlar bilemedim şimdi, çok şey yapma.
insanlarla buluştuğu sürece tehlikeli olan bir şeydir, hayvanlar özgür düşünebilmelidir! ama insanlar düşünürken özgür olsalar da düşüncülerini beyan ederken özgürlüğün rahatlığını yaşamamalıdır, zira insanlar kötüdür ve yine zira....
her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur… ideolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.