ota boka felsefe yapmak tabirini yakıştırarak ağza sakız yapan da aynı toplumdur. felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi fazlaca küçümser. felsefeyi basitleştirip sıradanlaştırır, psikolojiyi psikolojisi bozuk, feci berbat durumdadan başka türlü kullanmaz. sosyolojiyi de gereksiz bir uğraşı olarak sadece boşa okunan kitaplar, mütemadiyen aç-açıkta kalmak ve işsizlik olarak görür. bu sanrılar bakış açımızdaki sığlığı da betimlemektedir.
sanılanın aksine toplumsal düşünürler vardır (bkz: ahmet inam) (bkz: ulus baker) tabi düşünür olmak demek filozof olmak demek değildir ki filozof tanımı nietchzsche ile birlikte "mefhum" yani düşünce yöntemi(kavram) yaratan kişi demektir. bu anlam birincisi, felsefe tarihine göre filozof olmakla, bölgesel bir kesimin filozofu olmak ayrımı yapılması gereken ilk şeydir çünkü toplum kendine mefhumlar üretir, üretmek zorundadır. dünyanın değişimine paralel olarak yeni düşünce yöntemleri ortaya koymak zorundadır ki devam etsin, tam da bu noktada türkiye'de neden bir filozof olmadığı gerçeği çıkar, toplum, bir bireye ihtiyaç duymaz ve bunu genel felsefe içerisinde olsun ya da olmasın düşünmez. bu nedenle çok düşünür vardır ama filozof yoktur, olmasına gerek de yoktur, 2. yeni şairleri, bir filozofun yapabileceğini fazlasıyla yapmışlardır, haliyle ece ayhan'a aynı zamanda filozof denilebilirdi ama nietchzsche ve genel felsefe'ye aktarılamayacak olması yüzünden değildir.
toplumsal "düşün düşün boktur işin" aforizması, düşünmek üzerine düşünmenin eksikliğinde ortaya çıkar. bu konuda ahmet inam, trt'de bir programda güzel bir şey söylemişti. video'da genel anlamda düşünme/düşünce üzerine sohbet etselerde, 2.dkdan itibaren 5.dk'ya kadar ki olan kısım özellikle bu anlamda sağlıklı fikirler içerir.. http://www.youtube.com/watch?v=-NiKI7S-5VI