bir zamanlar bir güzel vardı... beni mest eden... her gördüğümde yüreğimin hızla çarptığı, tutkuyla parmaklarımı sıktığım bir güzel... aynı belediye arabasıyla yolculuk yapıyorduk. hergün onu görmek ona yakın olmak saadetlerin en güzeliydi... nihayet aynı binada farklı okullarda çalışmaya başladık. ve o bana geldi. satranç öğrenmek istediğini yardımcı olup olamayacağımı sordu. körün istediği bir göz allah vermiş iki göz... balıklamasına atladım. ona yakın olmak onun nefesini duymak hatta zaman zaman ellerine o bembeyaz zarif ellerine dokunmak bile mümkün olacaktı..
ama gördüm ki ilk okul birinci sınıf öğrenci zekası bile yok! o güzellik bir oyuncaktan farksız.. bir barby bebek sadece! keşke tanışmasaydık da o güzellik hayalimde bir ömür sürseydi... yazık!
bizim toplumun bir hastalığı var, boş beleş yaşayan insanların gerizekalı oldukları için öyle yaşadıklarını falan zannediyoruz ama bu bir tercih aslında.
bazen ben de düşünüyorum. ilişkinin türüne de bağlı olarak en önemli unsuru, kişiler arası uyumdur. akşama kadar kendi fotoğrafını çeken biriyle ne konuşabilirsin ki?
yakar top oynanabilir herhalde diye düşünüyorum..
sonuçta topla birini çarpıştırcak ya da daha sade bir anlatımla..
ayşesu orospusunun suratına topu çarpacak..
hah oldu şimdi..
genelde fizikleri çok iyidir ve erkeklerin ilgisini fazlasıyla çekmektedirler. Yapılacak olan ise kitap,tiyatro,dizi tartışmak vs değil de gezilecek yerler ile kıyafet seçimi gibi konularla günah dolu geceler olabilir.
en "düşük zekalı" kadin bile buraya hayvani isteklerini yazan, gonul eglendirip evlenelim ağzına sicsan ses etmez nasılsa kafasindaki trajikomik tipleri parmağında oynatir. boyle salak düşüncelere sahip olmayan beyefendileri tenzih ederim.