düşler sokağına girmişim
bir gece vaktiydi
biraz gecikmişim
elimime bir ılık el değdi
bilmem nerden, tanıdım aşkın eliydi
cüssesi iri, boyu dev gibiydi
ben kuşlardan küçüktüm
tuttum ve yürüdüm
arkame dönüp hiç bakmadım
zaten karanlıktı görülmezdi
nasılsa hiç korkmadım
anlattı yolda
gündüzleri bu sokakta
çocuklar oynar.........................
bir dört yol ağzına geldik
bıraktı elimi
başka bir el tutuşturdu
çekti gitti....
'suratı düşürüp geçmişe dalıp gitmekle atlaya zıplaya sokağa çıkmak' arasında bırakan, hem hüzünlü hem eğlenceli şarkı. diğer ezginin günlüğü şarkıları gibi..
melodisindeki neşe, sözlerindeki hüzün başka hangi şarkıda bu kadar bir aradadır ki yada hangi şarkı siz küçükken sizi neşelendirir de büyüyünce ağlatır.
senelerdir gitmek istiyorum diye tutturduğum yer. küçüklük düşüncesiyle çok somut görüyordum fakat düşler sokağı her zaman sizinle olduğunu zaten anlıyorsunuz, anlamanız gerektiği zaman.
Saklı bir düş büyür yüreğimde
Öfke dolu sözler böler gecelerimi
Sözlerin en acısı saplanır belleğime
Çocuk düşlerim yarım kalır
Yarım kalır inadına çocukluğum
Alaca aydınlıklar sancı çeker çöllerde
Affedilemez onuruma söylenen sözler
inan günde bin kez öldüm sanki
Bin kez dirildim her gece
Bölündü uykularım
bölündü düşlerim
bölündü çocukluğum
bölündü gençliğim
Yarım kalmış bir hayatı yaşıyorum belki
Belki de yırtık pırtık bir anı'yı özlüyorum
Özlediğim her şeyi hatırlamaya çalışıyorum
Doğup büyüdüğüm betonarme evi
Yaşayamadığım çocukluğumu
Oynayamadığım oyuncaklarımı
Annemin kemikten yaptığı deve yi
Çömçeli gelinimi
Ayıcığım Apo'yu
Bebeğim Cemile Cemo'yu
Ve fıstık kabuklarında saklı kalan
sessiz geçen çocukluğumu
Güneşi tutmaya çalışırdık ellerimizle
Öylesine bir sevgi büyüttük yüreğimizde
Kelimelerin bile anlamsız kaldığı yerde
Bir an da annemin attığı tokatlar
Ayağından çıkarıp fırlattığı pabuçlar gelir aklıma
Bir bilsen
ahh bir bilsen
ağlayamaz gözlerim hıçkıra hıçkıra
Ben çocukken hiç sevilmedim
Okşanmadı başım bir kere olsun
Hiç uçurtmam olmadı mesela
Mesela yeni bir elbisem
ayakkabılarım olmadı hiç
Plastik pabuçlar giydim karlı soğuk günlerde
Isıtmaya çalışırdım nefesimle üşüyen ellerimi
Ablamla ortak kullanırdık
kırmızı renkli okul çantasını
Teyzemden kalmıştı giydiğim okul önlüğü
Hırçındı umutlarım sessiz ve öksüzdü
Kapı önünde oynardık çocukça oyunları
Sevinç seslerimiz yükselirdi avludan
ip atlar, yakan top oynardık
Bir de "yağ satarım bal satarım"
Uzanırdık gökyüzüne doğru
Bir dilek tutardık yıldızlara bakıp
Kayan yıldızları sayardık ablamla
iğne tutmayı bilmeyen ellerimizle
Elbise dikerdik oyuncak bebeklere
Her akşam büyük bir sevinçle karşılardık babamı
O yokuşu koşarak uçardık bir anda
Babamın bir elinden ablam
diğer elinden ben tutardım
Öyle bir mutluluktu işte
Fıstık kırarak kazandık çocukluğumuzu
Her sabah yol alırdık
Fıstıkçı Cimo'nun evine doğru
Umudumuzu hiç yitirmedik
Hiç yitirmedik düşlerimizi
Bitimsiz bir sevgiyle dokuduk ümitlerimizi
Annemin anlattığı masalları dinlerdik pür dikkat
Utanırdı gözlerim ağlayamazdı doyasıya
Sonra o masalın kahramanı olurdum bir anda
Bir anda karanfil kırmızısı
gül kurusu sevdalar büyütürdüm
o çocuk yüreğimde
Yasaksız bir düş var yüreğimde
Yüreğim
Ahh o çocuk yüreğim
Güneş olmak
bulut olmak
kuş olup uçmak ister
Oysa ki
Düşler sokağı çok uzak çocukluğuma
Hüzün çöker
hasret çöker gözlerime
Papatyalardan taç yaptığım günler gelir aklıma
Ninemin koyunları otlatışı
Dedemin tütün sarıp içtiği sigarası
Hamide teyzemin hoş sohbeti
Bir de
Avluda ter içinde bıraktığımız oyunlarımız
Yorgun bir iz bırakır gözlerimde
Hayal meyal hatırlıyorum
Dilenciyi kandırıp ta
Torbasına suyu boca ettiğimiz günleri
Bir de
Ayşe Fatma ile yaptığımız öfkeli kavgaları
Pembe bulutlarda dolaşırdı düşlerim
Ezgi olur
sevgi olur
umut olur
Küçük bir gülüş olur çocuk yüreğim
Fıstık kokan umutlarda gizliydi yüreklerimiz
Bölüşürdük üç kardeş annemin yaptığı sıcacık bazlamayı
Ve öyle sessiz değil
Bağıra bağıra söylerdik türküleri
Sonra
Esme teyzemin nasihatleri
Emine teyzemin gülen yüzü gelir aklıma
Ve hep başka bahara kalır umutlarım
Öcünü almak ister çocuk yüreğim
Geçip giden zamandan
Yırtıp attığım takvimden
Başkaldıran yıllardan
Öksüzlük bulaştı dokunduğum her yere
Yalnızlığın boyutlarını aştı çocuk yüreğim
iki zıtlığın birleştiği noktada başladı
yarım yamalı çocukluğum
Kelimeler devrilirdi kızıl güneşin sıcağına
Soluksuz kaldı evimizin karşısındaki kaldırım taşları
Bir nefeslik havayı
dirhem dirhem satın aldığım yüreğim
Göğsümün orta yerinde bir özlem belirdi nedensiz yere
Soruyorum size geniş yürekli toprak
Ölümün rengi var mıdır acaba?
Var mıdır çocuk olmanın yaşı?
Ben çocuk olmak istiyorum
Yaşayamadığım çocukluğumu
yeniden yaşamak istiyorum..
hatırladıkça acıtandır. sevgiliyle sizin şarkınızdır araya ayrılık girer. düşler sokağında oturup ağlarsınız. duydukça ağlarsınız. ama yine de gitmeyi ihmal etmezsiniz o sokağa. acıta acıta söylersiniz.
dinlerken, elinde yaralı bir güvercin, ağızda emzik, ablayla yan yana çekilmiş bir foto getirir aklıma. çocukluk şarkısıdır. vay anam vay.. büyümüşte evlenirmiş.
az önce taksiye bindiğimde duydum ve uzun süredir dinlememiş olduğumu farkettim.
yağmurlu havalara bire bir gidecek olan feridun düzağaç klasiğidir.sakin günlerde sürekli dinlenesidir.