her şarkısında bir anlam, her şarkısında hüzün ve mutluluk.
ben hüzünleri sizin hüzün kovan kuşunuzla kovdum.
ben sevdamı bir ateş gibi sayenizde yaşadım.
kan revan içinde sizinle okudum şarkıları.
sizinle ayrılığı anlattım.
ve o her gideceğinde bir kez daha dedim ona "gayret et güzelim"
ama gitti. sonuçta şarkılar kaldı.
hala varlar şarkılar.
en güzeli ile.
artık eğlencesine okuyorum.
mutluluğa okuyorum.
dostlar için okuyorum.
sevdiklerim için okuyorum.
al beni yar götür götür buralardan, bıktım artık hep varoluşlardan.
eskiden iki kişi olan bu ilginç grup daha sonrasında ayrılmıştır. biraz dinlenilmesi durumunda bağımlılık yapar. ha gayret, hüzün kovan kuşu, Sevdan bir ates gibi çok güzel parçaları mevcuttur.
murat yılmazyıldırım, bir söyleşisinde ayrılık sebeplerinin, tamamen dini sebepler olduğunu söylemişti: "murat çelik müslüman olduktan sonra, müzik yapmanın günah olduğunu savundu. ben para kazandığım işe nasıl günah derim? ama ne yazıkki o da bu işten para kazandığı için bir süre sonra tekrar müziğe dönmek zorunda kaldı." demişti.
keşke bukadar komik bi sebepten olmasaydı ayrılıkları...
düş sokağı sakinleri, bu gurubu seven herkesin hayatında bir dönüm noktasıdır. milattır. düş sokağı sakinlerinden önce ve düş sokağı sakinlerinden sonra...bu grup, onu seven herkesin hayatlarına dokunmuştur bir şekilde ve dokunduğu hayatların bir köşesinde daima kalacaktır.
ne vardı da ayrıldınız lan, diye sitem ettiğim gruptur.
biri tasavvuf şarkıları yapmaya başladı, öteki hindu budist öğretilerinden oluşan değişik bi kafa yapısına girdi. olan biz garibanlara oldu. hala mor yel dinleyip duruyoruz.
hiç tartışmasız bu piyasanın en anlamlı, en özel, en derin, grubudur. onların yeri her zaman diğerlerinden başkadır. kendileri, müzikleri, kişilikleri herşeyiyle çok farklıdır. ancak ne yazık ki kıymetleri bilinmedi. keşke ayrılmasalardı keşke o büyü devam etseydi.