bir iki üç derken dördüncü dubleden sonra kravatını çıkarıp masanın ayağına bağlayarak halaya doğru koşan ve ''hobareeey tey tey'' diyerek kalabalığı yaran abi.
yöreden yöreye değişiklik arzeden tiplerdir, dışavurumculuğun son raddesindelerdir ki bunu özellikle karşı cinsin ilgisini çekmek üzre kendilerine gerek kıyafetleri gerek makyajları gerekse davranışlarına yaptıkları modifikasyonlardan rahatça anlayabiliriz.
sabahlar olmasın diye inleyen sanatçılar
oğullarına kız arayan teyzeler
kız kesmeye gelen apaçiler
oyun pistinden hiç ayrılmayan koca meraklısı kızlar
küçük gelinler ve damatlar...
-uzaktan kızları kesen gençler
- oynamam deyip zorla kaldırılınca düğün sonuna kadar pistten inmeyen abi.
- düğünde kravatı başına, ceketi beline bağlayıp oynayan göbekli abi,
- gelinlik giydirilmiş 3-10 yaş arası kız çocukları,
- daha fazla pasta alabilmek için durmadan yer değiştiren çocuklar,
- milletin kıyafetini eleştiren "ivana sert ruhlu" teyzeler,
- Tabiki düğünde kendiNE oynayan ronaldinho ruhlu bencil insan.
kendini beğendirmeye çalışan evde kalmış orta yaşlı insanlar, gelin ve damat ortada yokken pisti sarmış gelinlikli küçük kızlar ve yaramaz çocuklar, gelin ve damadın yakın arkadaşları, muhtemelen düğünden sonra sevgili olunanlar, küçük dilimli pörsümüş pastalar.
Kız tarafından yada erkek tarafından yakın biri deyip amacı yeme içme olan tiplemeler. Bazıları da yanlışlıkla sünnet düğününe gidip gelin tarafından deyip madara olan tiplerdir.
değişmez tipler saymakla bitmez aslında. gelinle damadın salona girişi için karşılıklı elele tutuşarak mumlarla sıraya dizilen tiplerle başlar düğünler. ardından piyanistin çocukları sahneden alalım sesi hiç eksik olmaz düğün boyunca. ardından takı töreni başlar. hala varmıdır bilmiyorum ama '' gelinin amcasından 1 bilezik. damadın dayısından 1 çeyrek, damadın karşı komşusundan 20 lira vs '' uzar gider bu takı töreni. tabi bu sırada meraklı teyzelerin boyunları uzar bakıcaz nekadar altın taktılar diye. bu teyzelerin masa üzerinde çocuk uyutmaları, canlı sinema oynar gibi çekirdek yemeleri de hiiiç eksik olmaz malesef. daha sonra pasta faslı başlar bu sefer bıçak kesmez pastayı nedense. parayı veren damat bıçağı alır pastayı keser gelinle. dağıtılan pasta da beğenilmez en iyisi de olsa. mutlaka bayattır ama tabaklarda da kapış kapış gider. bi de taze olsa artık neler olur bilemem.ardından gelin damat akrabaları ayrı ayrı piste çağrılır, oynama yarışı başlar karşılıklı iki ailenin. bu arada havaya atılan paralar için piste koşuşan çocukların peşinde de orkestra koşar durur parayı almasınlar diye. fotoğraf çeken fotoğrafçı masa masa gezer foto satsın diye. ayrıca masa altı meşrubat içine alkol katan takım da unutulmamalıdır. bunlar düğünün içine sıçan düğüne değilde arkadaş eğlencesine geldiğini zanneden kendi kendilerine tepinen tiplerdir. düğün salonunun giriş kapısında da düğün başlangıcından bitişine kadar sürekli artan eksilmeyen bir grup mutlaka vardır. ne gelin beğenilir ne de damat ne de giyilen kıyafetler. kısaca nasıl düğün yaparsanız yapın asla beğenilmez hep bir kusur mutlaka vardır. ya salon kötüdür, ya salonun yeri. ya yemek ya da ikramlar kötüdür ya da servis vs. bunlar liste halinde uzar gider. bizim türk düğünlerinde bahane çok memnuniyet azdır.