bu yaz gittiğim düğünlerden edindiğim gözlemler sonrasında,
ister sokak girişi kapatılarak oluşturulmuş dar alanda plastik sandalye konsepti, ister boğazda 5 yıldızlı otelde zenginiz biz konsepti, her düğün bi noktadan sonra kolbastıya bağlanıyor. ya da benim çevrem mental retarde insanlardan oluşuyor, kolbastı da onların geleneksel dansı. bilemedim.
pasta kesim seramonisinde* damatın geline, gelinin de damata bir lokma pasta yedirmesi.
yazar arkadaşlarım davet edileceğiniz ilk düğünde dikkat edin. pasta tantanasında erkeğin kestiği lokma daha büyüktür. kadının ki de küçük. sanki kendi yiyecek gibi alır. ulan dallama onu sen mi yiyeceksin? eşine yedireceksin. kadının o zarif ağzına girer mi? kadın da o koca dilimi nasıl yiyecek diye düşünürken kaçınılmaz son gelir. dilim burnunun dibinde. kadın lokmayı yedikten sonra gülücekler saçar makyajı bozulmadan ağzını silmeye çalışır.
- ilahi remzi şu halime bak, der. ancak içinden küfürleri basmaktadır.
adam ise içinden,
- of ya melike şu lokmaya bak, küçücük. zaten bir daha yiyemeyecez düğün pastamızdan bari büyük kesseydin.
hiçbir zaman içindeki cevheri çıkartmayan 50-60 yaşlarındaki göbekli amcalarımız bu düğünlerde kendilerini aşarlar. her oynak şarkıda başlarlar kendi tarzlarında oynamaya. bi' de bunlar etraftakileri ' e haydi cevdet biz biliyoruz da mı oynuyoruz.' diye çağırarak güle oynaya misket oynarlar. bütün bir sene boyunca işe gel-işe git yapan amca, birden özgüveni tavan yapmış 25lik bir genç olacak şekilde mutasyona uğrar. düğün bittiği anda eski haline döner.