merak edince, üzerine düşününce farklı şeyler çıkıyor ortaya. meslek dediğimiz şey sadece bir işten para kazanmak mı? başlangıçta paradan bağımsızken kentlerin kurulmasıyla birlikte somut bir değere dönüşmedi mi? bunu paraya hapsetmek, paranın tarihiyle özdeşleştirmek ne kadar doğru? sözgelimi parayı lidya kralı alyattes m.ö. 6.yy.da bastırdı ve literatüre bu şekilde geçti. şimdi meslekleri paranın tarihiyle mi varsayacağız? ya da hırsızlık çok kadim bir meslekse paleolitik devirde(10...20 bin yıl önce) altamira mağarasında bizon sürülerinin hareket halindeki resimlerini yapanlar uzaydan mı geldiler? bugün para karşılığında tabloları milyonlarca dolara satılan ressamlarınki meslek değil mi yoksa?
buradan yola çıkarak hırsızlık, fahişelik ya da din adamlığından daha kadim bir meslek diyemez miyiz ressamlığa? evet diyebiliriz zira avcı toplumun mağaralarda avlanma taslağını çizmesi azımsanacak bir şey değildi. tüm bunların ışığında dünyanın en eski mesleği doğayı ve canĺıları mağaralara resmeden insanların imzası, yani ressamlık elbette olabilir. çünkü 10 bin yıllık kanıtı var.
Bu konuda Albert Camusa katılmamak mümkün değil. "Dünyanın en eski mesleği kendini satmaktır. Bunu fahişelik ile karıştırmak da bir o kadar eski bir yanılgıdır."
Ama ne yazık ki şimdilerde kendini satmak bir meziyet oldu.
Şimdi düşünün; çok istediğiniz bir işe neden sizi değil de onu aldılar? Aynı ürünü neden ondan değil de şundan aldığınız zamanları hatırlayın! Neden başkalarından değil de sizden alsın müşteri? Farkınız ne? Belki de hiçbir farkınız yok hatta daha iyi bile olabilirsiniz. Sizin bilgi, beceri ve yeteneklerinizden daha azına sahip olan insanların, daha iyi fırsatlar kazanıp daha başarılı sonuçlar elde ettiğini çoğu zaman görüp kendinize kızdığınız, saçınızı başınızı yolma noktasına geldiğiniz zamanlar olmuştur.
-Ama neden?- demişsinizdir mutlaka.
Yanıtı çok basit!
Hayatında herhangi bir ürün, hizmet ya da fikir satmamış olan var mıdır acaba? Yeryüzünde herhangi bir şey satmamış biri bence yoktur. Satan ama farkında olmayan var mıdır derseniz, evet onlardan çok var diyebilirim! işte bir insanın hayatının akış şekli bu noktada değişiyor.
Farkında olanlar yaşamı sorgulayan, kendisini ve karşısındaki insanları analiz eden insanlardır. Bu kişiler için başarıyı yakalamak zor değildir. 10 kişilik bir ekipten yönetici adayı olarak seçilecek de onlardır, bir kuruma satış temsilcisi olarak girip satış direktörü olanlar da onlardır.
Satış, sadece kurumların veya bireylerin ticari faaliyetlerinin bir sonucu değil hayatımıza yön veren, bazılarımızın farkında olduğu, bazılarımızın hayal bile edemediği aslında hayatta başarıyı yakalamada son derece etkili bir unsurdur.
Satış, karşımızdaki kişinin bakış açısını mantık, bilgi, duygusal bağlantı kurarak, güven duyarak doğru soru sorma yöntemiyle değiştirebilme yeteneğidir.
Amaç karşımızdaki kişiye pozitif bir hayali deneyim yaşatarak, onda bu hayali gerçek kılmaya istek duyacak motivasyonu yaratabilmektir. Bunları yapabilmek için öncelikle kendimizi tanımalı ve geliştirmeliyiz. Fakat bunu kendimizi satarak yapmamalıyız...