insanına göre değişmekle beraber bence;
çok heveslendiğin, büyük bir heyecanla başladığın bir işin, duygunun oluşumu esnasında hevesin kırılması, umutların yıkılmasıdır.
Burnunun en yumuşak kıkırdak yerine yanlışlıkla vurduğun zaman. Paslı bir demir kokusu gelir ve burnunun içine kadar nüfuz eder. Gerçi nasıl becerdiysem hala anlam veremedim. Anlık refleks işte.
Daima değişim ve gelişime maruz kalan insanın, (benim, senin ve ötekinin) kendini gerçekleştirme Enerjisinin varolan durumda potansiyel arz etmemesidir.
Durumun italyan dilindeki şairane ifadesi için;
(bkz: fiyasko)
Benim için çaresizliktir. Gururunu yerlere serıp yapmaman gereken şeyleri yaparsın -hangimiz yapmadık ki - sonra onun sonucunda keşke yerin dibine girseydim dersiniz ya işte o duygu. Yok olma isteği...
Belirsiz duygular...
şefkat arayışı...
Can yakıcı ama öyle.
Ben de suan çaresizim.
Bir şeyi her şeyden feragat edecek kadar çok istersin ama o şey gider kendisini o kadar da istemeyen insana ait olur, bunu düşündükçe insanı çıldırtan o his.
Yaşamın ve insanın adaletsiz oluşunun özetidir bu.
Bir işe girmeyi çok istemen bir arabayı almayı çok istemen, biriyle olmayı çok istemen, bir yere gitmeyi çok istemen gibi her istediğim bokta karşıma bu talihsiz his çıkar pis pis sırıtır.
Acaba gider mi duygusu.
Yine mutsuz olur muyum korkusu.
Bu da onlar gibi midir acaba korkusu.
Çaresizlik duygusu.
Acaba doğru mu yapıyorum ikilemi duygusu.
Pişmanlık duygusu.