içine geldiğiniz dünyayı siz seçmediniz. belki dünyaya gözünüzü açtığınız andan ibaret bir hayata sahip olacaksınız; cehennem gibi bi' kuraklığın ortasında, siyahi ve memesi açlık ve susuzluktan kurumuş bir annenin kucağında can vereceksiniz. belki de kanser gibi bir illetle bütünleşik doğacaksınız veya herhangi büyük bir kusurla. hayata dair bildikleriniz dünyaya ait birkaç görüntü karesinde ibaret olacak. belki, belki de milyarlarca insanlar arasında tesadüfen şanslılar arasında yer alacaksınız. sayılı zengin ailelerden birinde, cennet ne demekmiş uzun bir ömür boyunca dibine kadar tadacaksınız. tabii bu sadece diğer şanssız, gerçeğin acımasızlığını çeken çoğunluğa göre ayrıcalıklı olmak demektir. buysa doğasında adalet, adillik, iyilik ya da kötülük yapma gibi gayeleri olmayan bir evrende yaşıyorsunuz demektir. içinde hiçbir doğaüstü müdahillik, tasarım yok. tasarlanamaz, müdahilliğin olmadığı bir evrende doğa kuralları başından beridir durmaksınız böyle işlediği için canlılığın oluşmasına elverişli koşullar çıkmış ve sizde şans olarak bu hayatı elde etmişsiniz demektir.
anneni babanı sen seçemiyorsun,nasıl bi hayat yaşayacagıni senden çok hayat belirliyor ve içinde bulunduğun bu düzen seni bir yerlere sürüklüyor acı ama gerçek evlat.
Şu an ve her an bir çok insan can çekiliyor, ölmek istiyor ama ölemiyor. Kimisi tecavüz ediliyor, kimisi işkence görüyor, kimisi acılı bir hastalık yüzünden acı çekiyor, kimisi de benim gibi manevi olarak acı çekiyor.
doğarken insanların hepsi etrafınızdayken ölürken yanınızda kimsenin olmayacak olması, yalnız ölmek. insanın kaderidir yalnızlık. ne kadar insan olup aklı ve mantığı olan canlılar olsak da hayvanlardan ayrılan pek bir özelliğimiz yoktur. bunu belgesel izleyenler anlayabilir. büyümüş insanı dış dünyaya bıraktığınızda av da olabilir avcı da olabilir.. yara alırsınız, iyileşirsiniz, törpülenirsiniz her türlü kötülüğe karşı. siz bunlarla uğraşırken bir bakmışsınız yalnız kalmışsınız. yaşadıklarınız sizin omuzlarınıza ağır gelir ve çökersiniz yavaş yavaş. doğdunuzda cenin şeklindeydiniz ölürken de cenin şeklinde gidersiniz. acı ama gerçek.
cinsiyetiniz, genetiğiniz, anne ve babaya bağlı olarak bedeniniz, yaşadığınız zaman dilimi ve evren, ailenizin toplumsal statüsü ve ekonomik seviyesi, başınıza birçok olasılığın üst üste binmesi sonucu tesadüfen denk gelen kötü olaylar, hayvanlar arasındaki türünüz(insan, havyan, bitki ya da böcek) gibi birçok şeyde hiçbir etkinizin olmaması. tamamen şans ve doğa kurallarına bağlı olasılıkların sonucundaki tesadüfler eseri olarak burada olmanız gibi acı gerçeklerdir.
"Ben 38 yaşında, kimya öğretmeni bir genç bayanım. Üç ay kadar önce kısmetim açıldı ve iyi niyetli bir gençle tanıştım. Geçen hafta da nişanlandık. Mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç bir şey keşfettim. Nişanlımın bana aldığı yüzüğü denemek için civaya attım, ve maalesef yüzdü. Halbuki saf altının özgül ağırlığı civanınkinden fazla, batması gerekirdi. Demek bana aldığı yüzük saf altın değil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. Şimdi ben bu civayı nişanlımın yemeğine koyup bu işi bitirmeyi düşünüyorum, ne dersiniz?
Güzin Ablanın Cevabı:
Arşimet'in hayatına her yönüyle vakıf olduğunuz anlaşılıyor. Yalnız yüzey gerilimini hesaba katmamışsınız, civanın yüzey gerilimi suyunkinden çok daha fazladır, böylece kendinden ağır cisimleri de kaldırabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çıkartacağı yüzey için harcaması gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. Ayrıca civanın saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim. "
Acı ama gerçek olan şey ise; güzin ablanın yorumcularının kimyagerlerden fazla kazanması, iyi kimyagerlerin oralara göç etmesi, yani işini iyi yapanların çok alakasız yerde çalışması.