kutuplardan basık ekvatordan şişkin geoit şeklindeki etrafı atmosferle kaplı olan insanların yaşam alanı.1/4 ü kara , 3/4 ü deniz le kaplıdır.
atmosferi delinmiştir.bu delik iklim değişikliğine neden olmuş küresel ısınma başlamıştır.küresel ısınma kutuplardaki buzulları eritmeye başlamış deniz seviyesi yükselmiştir.
herşeyde olduğu gibi insanlar dünya nın da canını bezdirmiştir.
doğu-batı diye bir ayrım olmasaymış ya... hem niye doğu batı ki? şahsen bir aborjin olarak amerika ve türlü avrupalısı gayet doğuda bence. (ne hümanist adamım lan)
cern de sürekli patlayan şampayalarla iyice alkol masasına meze olmuştur.
- sağlığına abicimmm.
+ eyvallah güzel kardeşim
- abijim yeminlen şu merkezde senden iyi proton çarpışşştıran yok yanii
+ sen iste a.q bu dünyanınnn
- abijim yani senin oluşturduğun karadeliğe gözüm kapalı girerim )=+
+ basimmi şu tuşa basimmi
- bas a.q bas.
sanırım öyküsü şöyledir.
dünyanı dünya yapan öncelikle su olmasıyla beraber bizi çevreleyen bulut diye bileceğimiz fakat ozon katıdir.
ister varoluşçu olun ister maddenin sadece kozmik olaylar neticesinde maddeyi ve dolaylısıyla insanı oluşturduğunu düşünün hatta pagan bile olun hiç önemi yok. asıl olan hepsinin ortak noktası işte şu hikaye.
milyonlarca yıl önce, gök boşluğunda sıcak bir gaz bulutu belirdi. bu bir gerçeklik.
bu bulut, uzun bir gelişme sonunda dünyamız olacak. biz insanlar, acı ve tatlı bütün serüvenlerimizi onun üstünde
yaşayacağız: öykümüz, güneşin parlak ışıkları altında renklenen bu bulutla başlıyor. sıcaklığın bulutumuzdaki
hidrojen ve oksijen bireşimini göğe uçurduğunu varsayıyoruz. yaşamımızın gerçekleşmesi için gereken su kalın bir
bulut halinde dünyamızı çevrelemiş olmalı. yoksa dünyamız soğuyamazdı. bu, öylesine kalın bir buluttu ki güneş
ışınlarının dünyamıza ulaşmasına engel oluyordu. dünyamız karanlıktı, bundan ötürü de soğuması hızlanmıştı.
soğuma, milyonlarca yıl sürmüştür herhalde. isı, kaynama derecesinin altına düştüğü zaman, dünyamızı çevreleyen
bulut sağanaklar halinde boşanmaya başlamıştır. böyle olmasaydı suyu nereden bulabilirdik? dünyamızdaki
boşluklar sularla dolmuştur. yağmurların tuzsuz olduğunu biliyoruz. tuz, okyanuslara, uzun jeolojik çağlar
boyunca kara parçalarından taşınmıştır: insan tohumlarının varlaşabilmesi için tuzlu sular gerekiyordu.
ve görüldüğü gibi felsefede dünyanın suyla ve yaşamsal önem arz eden ozon katıyla tanışmasının tanımı budur.
ekonomik kriz, küresel ısınma, savaşlar, açlık ile boğuşan coğraflayar, petrolun yakın geleceğindeki belirsizlik. kısacası dünyamız lanet bir darboğazdadır ancak bizler tüm düşüncesiliğimizle batan bir geminin içinde olmamıza rağmen kendi odamızın diğerlerinin odasından daha kutsal, daha önemli olduğuna inanmaya devam ediyoruz, başkalarının odasını tehdit ve tehlike olarak algılıyoruz başlıyoruz manyaklar gibi kavga etmeye. şu lanet geminin batıyor olması hiçkimseyi ilgilendirmiyor bu ne kadar aptalca bir durum tahmin bile edemezsiniz. tüm odalar, tüm enerjilerini kendileri üzerinde sönümleyerek yani geminin üzerinde çılgınlar gibi tepinerek harcıyorlar yani geminin daha hızlı batmasına yardımcı oluyorlar. vay canına bu ne düşünceli bir davranış.
Üzgünüm bu benim
Beni böyle sever misin?
Hatalar yaptıysam
Beni affedebilir misin?
Denedim, istedim
Belki buraya ait değilim
Yaşadım, yıprandım
Ruhumu çok geride bıraktım
Dünya
Beni anlamadın ya
Dünya herkesi yuttun ama
Yalnız kaldın sonunda
Tek düşman zamanmış
Tüm ölümler zamansızmış
Bir varmış bir yokmuş
Hayat bizi çoktan unutmuş
Kağıttan hep düşler
Ağlasak hemen silinirler
Biz kimiz, neredeyiz?
Sadece gelip geçiciyiz
ne uzaksın ne yakın
Ne baştasın ne sondasın
Bir son var, hazır mısın?
Hazır mısın? hazır mısın?
Dünya, bir son var
Dünya, dünya, dünya
Bir son var, bir son var
Hazır mısın?
ekonomik durumu iyi olan bir japon kadının ortalama 84 yıl yaşadığı bunun yanında ekonomik olarak son derece kötü bir durumda olan botswana lı kadının ortalama 34 yıl yaşadığı,
her yıl 10 dilin öldüğü,
üzerine gerçekleştirilen yasadışı uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar olan,
sigara içenlerin %82 sinin az gelişmiş ülkelerde yaşadığı,
silahlı çatışmaların %25 inin sadece doğal kaynakları elde edebilmek için yapıldığı, bu çatışamalarda 300 bin çocuk askerin kullanıldığı
her gün 34 000 çocuğun yoksulluk, açlık ve basit hastalıklar nedeni ile hayatını kaybettiği,
nüfusun %50 sinin günde 2 dolardan daha az kazandığı, (ab deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon, afrika nın yüzde 75 inin günlük geçiminden daha fazla.)
üzerinde 27 milyon kölenin yaşadığı,
her gün 800 milyon insanın aç kaldığı,
üzerindeki ülkelerin 3 te birinin savaş halinde olduğu,
nüfusunun %1 inin, zengiinliğin %40 ona sahip olduğu,
her şeye rağmen güzel ve yaşanılır olduğu iddia edilen yer, mekan, ortam.*
Evrim geçirmiş bir gezegen hatta yıldız dünya....YAŞAMA VE ÖLME SEBEBiMiZ.... HATTA ANLAM VEREMEDiĞiMiZ VE ANLAMAK ZORUNDA OLMADıĞıMıZ yine de insanların hakim olduğu yer küredir.
Başlangıcına ilişkin eski bir kurama göre önce Güneş var olmuştu, daha sonra gezegenler ondan kopmuştur. Artık geçerli sayılmayan bu kurama göre Güneş ilk oluştuğu zaman bugünkünün 50-60 katı büyüklükteydi ve kendi çevresinde hızla dönüyordu. Bu dönme hareketinden doğan merkezkaç kuvvetin etkisiyle Güneş'ten dışarıya bir miktar madde savruldu. Önce çok uçucu olmayan mineral ve metallerin yoğunlaşmasıyla iç gezegenler, sonra uçucu gazların yoğunlaşmasıyla dış gezegenler oluşmuştur. Güneş'in ve bütün gezegenlerin aynı zamanda oluştuğunu ileri süren yeni bir kurama göre de Samanyolu Gökadası'ndaki dev bir gaz ve toz bulutu kendi kütleçekim kuvvetinin etkisiyle büzülmeye başladı
Bu madde parçacıklarından çok büyük bölümünün yoğunlaşmasıyla Güneş oluştu; bu kütle giderek öyle büyüdü ve madde yoğunluğu öylesine arttı ki bir süre sonra nükleer tepkimiler için elverişli bir ortama dönüştü. Öte yandan buluttaki daha küçük madde yoğunlaşmalarıyla da ilk gezegenler oluşmaya başladı. Bugünkü gezegenlerin öncülü olan bu ilk gezegenler başlangıçta birer gaz kütlesi halindeydi, ama hiçbiri nükleer tepkimelerin başlayabileceği kadar büyük değildi. Güneş'in sıcaklığı arttıkça çevresindeki yakın gezegenleri, yani yerbenzeri gezegenler kuşatan gaz bulutları yok oldu ve geride büyük olasılıkla erimiş durumdaki minerallerden oluşan çekirdekleri kaldı. Güneş'e çok uzak olan öbür gezegenler ise pek fazla değişikliğe uğramadan bugüne kadar ulaştı.