uluslararası tiyatro enstitüsü'nün (iti) 35 yıl önce başlattığı bu güzel gelenek, her yılın 27 martında dikkatleri tiyatro üstünde toplar, bu gün dolayısıyla bildiriler yayımlanır, halka parasız oyunlar gösterilir, toplantılar yapılır. enstitü, dünya tiyatro gününde bütün sahnelerde okunmak üzere, dünya ölçüsünde tanınmış bir tiyatro adamına, bir sanatçıya, bir bildiri hazırlatır.
genel olarak bir kac kendini ''halkı bilinclendireceğim'' diye yirtinan kişinin kutladiği bir gündür. tiyatro meslek olarak esasta bakkalıktan bir farki olmayan bir meslektir.
ammavelakin bizim gibi sanatsal anlamda 3. sınıf ulkelerde bu meslek sanki eski roma dönemindeki komutanlıkla es tutulmaktadir.
işte neymiş efendim oyuncunun babasi ölmüste ama acisini içine gömmüs o gun sahneye cikmis falan filan gibi tatavalarla kafa sisirmekten baska bir halta yaramayan bir gündür 27 mart gunu.
devletten daha dogrusu kultur bakkanlıgından alinan tesvikle bag bahce arsa falan alan kişilerin sözde kutladiği bir gündür.
ha bu arada bu arkadaslar kendilerini muhalif olarak tanimlarlar. iste ne bileyim elektrik kesilmelerini protesto etmek için imza falan toplarlar.
kendi camialarina kendi gibi adamlari sokmak için daha dogrusu kendilerine yag cekecek esasta kabiz olan yetenekler ortaya sürerler.
hepi topu toplasan kısıtlı bir piyasaya malik olan bir guruhun post kavgasi için akla hayale gelmeyen dolaplar cevirirler.
hakikatleri söyleyen ve işi oldugu gibi kabul eden dürüst olan adamlarida piyasadan silerler.
ülkemizde tiyatro bir kaç kişinin manüple ettiği ve tekelci zihniyetle işletilen piyasadir. zaten bu kısırlık ortaminda iyi eserlerin cikmasina imkan olmadiğindan dolayi hala muhsin ertugrul dönemindeki piyesler ısıtılıp ısıtılıp piyasa sunulur.
konservatuarlar tek tip, saksakci düsünceyi destekleyen yeni bir şeyleri yapmaya kabiliyeti olmayan ve cogunlukla torpille ögrenci alan yerler olmustur.
konservatura alternatif olmasi gereken devlet destekli egitim merkezlerindeki amator tiyatrolarin ise bir aile sirketi mantiği ile yurutuldugunu görmekteyiz.
şimdi bana işte bugun kutsal bir gündür falan filan zirvalamayin. çünkü turkiye cumhuriyetinde gercek anlamda tiyatro yoktur. sadece ezber yapan robotlarin es dost akraba ilişkişi ile isleyen bir kast vardir sadece. bu kast sinema ve televizyona islemistir.
bu işte temel texttir ve text yazilmadan hans'in john'un oyunlarini araklayarak, hala köyümüz ve köylümü müsamereleri ile yurumez.
sonuc mu valla kusura bakamayin sizi ve bugunu kimse iplemiyor ve ciddiye almiyor. ne kadar hazin(!). siz buna mustehaksiniz. bu arada cumhurbaskani kim olacak yahu?
akepeli kültür bakanlığı'nın atatürk kültür merkezi'nin yıkılması kararının ardından "Karanlığa Karşı Sanat Cephesi" adlı sanatçılardan oluşan bir grubun protesto gösterisi yaptığı gündür.
deli-dahi nietszche bir şiirinde serdüşt'ü düşlenen ermişi aramak içi çöllere düşen iki kralla konuşturur. krallar kendi aralarında insanlığın, ahlakın, kültürün gerilemesinden sözederler, bunu duyan zerdüşt de ortaya çıkıyor ve şöyle diyor:
düşüş! .. iniş! ..dünya hiçbir vakit böyle aşşağılığa düşmemişti! roma bir fahişe oldu; kralların sarayı bir geneleve dönüştü, kayzer hayvanlaştı. tanrı bile yahudileşti ...
nietszche bu sözlerle hristiyanlığı eleştirmişti. eskiden bağnazlıktan uzakta, sanatçılar, filozoflar ve bilim adamları yetiştiren bir yunanistan vardı. ardından hristiyanlık bu ilerlemeyi bir süre durdurdu ve roma bir gerileme çukuruna itildi. tartışmak, görüş bildirmek, temizlenmek yasaktı! kadın cennetten kovulma sebebi, insan doğuştan günahkardı. örneğin aynı dönemde kahire kütüphanesinde 2.500.000 cilt kitap varken paris'in ünlü notre dame klisesi'nde 97, vatikan'da 2.546 kitap vardı ve kitap imhası sürüyordu. endülüs'te, diğer bir deyişle gırnata'da birbuçuk milyon kitap yakılmıştı. aynı dönemde batı büyük bir çöküş yaşarken doğu yükseliyordu ancak ... fatih, istanbulun fethinden sonra bizenslı bilginler yerine papazları korumayı yeğledi ve istanbuldan uzaklaşan bilginler avrupa'ya, özellikle de italya'ya gittiklerinde buralarda rönesanın fitilini atşlediler ve bu tarihlerden sonra aynı süreç doğuda tersinden işlemeye başladı. türk devriminden sonra bu alanlarda yapılanlar okuma yazma oranlarının bile yerlerde süründüğü bir dönemden bugünlere gelmemizi sağladı. tiyatroyu da bu bağlamda değerlendirecek olursak bulunduğumuz nokta ne durumda olursa olsun gelişimin sürdüğü ve girişimlerin taktir edilmesi gerekliliği doğuyor. çarklar dönüyor bugün tekrar bir geri dönüşün sinyalleri alınıyor. sürecin vardığı nokta tarihin de yardımıyla tecrübeyle sabitken eleştri hakkımız saklı kalaarak yanında olmamız gereken tarafın sanat ve sanatçı olması gerektiğini hatırlatır, dünya tiyatro gününnü kutlarım.
tiyatronun bakkallıktan farklı yönlerini de cumhurbaşkanı, sayın ahmet necdet sezer'den dinleyelim:
insanoğlu varolduğundan bu yana, insanın özünü araştırıp, yine insana aktarmayı amaçlayan tiyatro, etkin, katılımcı, yaşama ve insanlığa karşı sorumlu bireylerden güç alarak gelişimini sürdürmektedir.
insanın kimi zaman yüzleşmekten korktuğu yönlerini tüm açıklığıyla gözler önüne seren tiyatro, bireyin özeleştiri düzeneklerini harekete geçirmekte, insana kendini tanıma ve sorgulama olanağı sağlamaktadır.
Anlamaya, paylaşmaya, dinlemeye gelen algıları açık izleyicileri biraraya getiren tiyatro salonları, dünyamızı zenginleştirmekte, bireylere yalnız olmadıklarını anımsatmakta ve sorunlarla baş edebilme gücü vermektedir.
Kendine özgü araçları ve anlatım yollarıyla güzel ve barış dolu bir dünyayı hedefleyen tiyatro, toplumda hoşgörü anlayışını geliştirerek, birbirini anlamaya çalışan bireylerin oluşumuna ve demokratik yaşamın varlığına ve sürekliliğine katkıda bulunmaktadır.
Hergün yazılı ve görsel medyada yer alan, okurken ve izlerken dehşete kapıldığımız şiddet olayları, sevgisiz, saygısız, hoşgörüsüz, birbirine dayanma gücü azalmış mutsuz topluma dönüşme tehlikesi konusunda bizleri uyarmaktadır.
Hepimizi yakından ilgilendiren ve olumsuz etkileyen bu tehlike karşısında, tiyatronun iyileştirici ve uygarlaştırıcı işlevinden daha çok yararlanmalı, izleyici ya da oyuncu olarak çocuk ve gençlerimizi erken yaşlarda tiyatroya yönlendirmeliyiz.
Tiyatronun, toplumun gündeminde hak ettiği saygınlığa ulaşması ve kitlelerin vazgeçemeyeceği bir sanat dalı olarak yaşatılmasında, yazılı ve görsel basınımıza önemli işlevler düştüğüne inanıyor, tiyatronun en önemli ögelerinden olan izleyicileri tiyatroya destek vermeye çağırıyorum.
Tiyatro sahnesinde büyük özen ve özveriyle kurdukları anlaşılmaya ve izlenmeye değer dünyayı izleyicisiyle paylaşarak, uyum içinde barış, hoşgörü ortamının oluşumuna katkıda bulunan; tiyatroya emek, yürek, gönül veren, tiyatro için alın teri döken tiyatro çalışanlarının ve yurtaşlarımızın 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nü kutluyorum
oha en son 2007 de entry girilmiş bu başlığa demekki 2 senedir kutlanmıyor dünya tiyatro günü...
efendim bugün istanbul da tiyatrolar ücretsiz gösterimler edeceklerdir. bi farklılık olsun nası olsa beleşmiş diyiverinde atmosferi koklayın sizi gidi asosyal yaratıklar.
Dünyanın her yerinde 27 Mart günü kutlanır, Dünya tiyatroları Bildiri yayımlarlar, O gün seyredenlere En güzel oyunları sunarlar Hiçbir ücret almazlar ... Tiyatronun zevkini Tattırırlar. Güneş nasıl dünyayı Aydınlatıyor ise, Tiyatrolar da öyle Işık tutarlar bize. Tiyatronun önemi asla inkar edilmez.
Hepimiz bir kukla sahnesindeyiz aslında! Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz... Oyuna çıkıyoruz birer ikişer. Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz! Bugün dünya tiyatrolar günü! TiYATRO sanatına emek, gönül veren herkesin "Dünya Tiyatro Günü'nü" kutluyorum. Bize bizi gösterdikleri için binlerce teşekkür...