dünyada hiç ama hiç dostumuz olmadığının kanıtıdır.
hep merak edilen bir konudur bu (bkz: alvarez de la kid) farkıyla sözlüğümüzün bir köşesinde dursundur.
A.B.D
Öğretmen Eğitimi : Tarih Sosyal Bilimler Kitabında;
1894-1896 yılları arasında Sultan Abdülhamit 100 binden fazla Ermeniyi katletti. Ermeniler Türklerin yayılmacı Pantürkizm planının önünde engeldi. Bu nedenle Türk yöneticiler onlardan kurtulmaya karar verdiler.
Ermeni Soykırımı Nasıl Gerçekleştirildi?
-Türk Ordusundaki Ermeni askerlerin silahları alındı, zor işler verildi ve daha sonra öldürüldü. Ermenilerin eğitim, siyaset, din ve kültür liderleri tutuklandı ve öldürüldü.
-imparatorluk dahilinde yerel yetkililere, Ermeni nüfusa karşı nefret uyandırmalarını emreden talimatlar gönderildi.
-Kadın, çocuk ve yaşlılar tehcir bahanesiyle çöle ölüm yürüyüşüne gönderildi. Ermeni nüfusun bütün mallarına ve zenginliklerine Türkler el koydu.
-Bazı durumlarda, eğer Ermeniler Hristiyanlığı reddedip islamı kabul eder ve Türk olduklarını söylerlerse hayatlarını kurtarabiliyorlardı. Ermeni soykırımının amacı Osmanlı imparatorluğunun içindeki Ermenileri yok etmekti.
-Ermeni soykırımı Yahudi soykırımının öncüsüdür.
-1909 yılında Kilikya bölgesinde 30 bin Ermeni katledildi. 1915-1922 yılları arasında 1.5 milyon Ermeni öldürüldü; 500 bini de sürgüne gönderildi.
-Tehcir sırasında savunmasız kadınlar ve çocuklar Suriye Çöllerinde haftalarca yürümeye zorlandı; tecavüz ve işkenceye maruz kaldı. Binlercesi zorla Türk ve Kürt evlerinde ve haremlerinde alıkonuldu.
Aşağıdaki bilgilerin ışığında diğer soykırım örneklerini tanımlayınız.
-Osmanlı imparatorluğu liderleri tarafından Ermenilere
-SSCBde Stalin tarafından köylülere, memurlara ve askerlere
-Kamboçyada Pol Pot yönetimi tarafından halka
-Ruandada Hutular tarafından Tutsi azınlığa
RUSYA FEDERASYONU
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
1875in yazında Bosna-Hersekte çıkan ayaklanma şiddetle bastırıldı. 1876da Bulgaristanda Osmanlı boyunduruğuna karşı bir ayaklanma çıktı ve Sırbistan ve Karadağ Osmanlıya savaş açarak Bulgar halkına yardıma koştular. Ancak az sayıdaki eğitimsiz ordu bozguna uğradı.
Türk idaresinin yaptığı kanlı katliamlar Rus toplumunda infial yarattı. Kamuoyunda Yugoslav halklarının korunması fikri yayılmaya başladı. Yönetimin resmi yasaklarına karşı çoğunluğu subay olan binlerce gönüllü Sırp Ordusuna katıldı.
Haritanın lejandında dört numaralı madde Kilikya Ermeni Devletini göstermektedir.
Bölünmüş Bulgaristan, Sultanın düzenli ordusu için kolay lokma oldu. Daha sonra Sultan I nci Murat ordularını Sırbistana sürdü. 1389da, LAZAR komutasındaki sayıca çok üstün Sırp Ordusu, Kosova Ovasında, kahramanca savaşıp düşmanı kıstırdılar.
Fakat Prensin en yakın adamlarından biri Murat ile haince anlaşarak savaşın en önemli anında 12 bin askerini savaş alanından çekince, sarsılan Sırp Ordusu geri çekilmek durumunda kaldı.
Prens LAZARın akrabası Miloş OBiLiÇ kasten esir düşerek Sultana götürülmeyi talep etti. Kahraman Sırp, Hükümdar ile karşılaştığı anda hançer ile Muratı vurdu. OBiLiÇi hemen orada parçaladılar. Komutayı alan yeni Sultan öç almak üzere tüm esirlerin ve Prens LAZARın katledilmesi emrini verdi.
Fatih, 200 bin kişilik ordu, 125 parçalık donanma ve yarım tonluk gülle atan devasa toplarla taarruza geçip şehri fethetti. imparator 11 nci Konstantin elinde kılıcıyla öldü. Sultan; şehrin, surların, binaların kendisine ait olduğunu söyleyerek bunların dışındaki herşeyi yağma için askerlerine bıraktı. Üç gün süren yağmadan sonra ganimet ve kölelerden zengin olmamış bir tek asker kalmadı. Bizans Ordusu yok olmuş, ahalinin çoğu ölmüştü. Şehir istanbul olarak adlandırılıp başkent oldu. Türkler tarafından bir çok Ortadoks kilisesi yıkıldı. Ayasofya ise camiye çevrildi.
Kemal, iktidarda güçlenince diktatörlüğünü kurdu. Demokratik ve kominist organizasyonları dağıtıp reformlara girişti. Türkiyede Cumhuriyeti ilan edildi, ruhani dünya sekülarize edildi.
Güçlükler ekonomi ile sınırlı değildi. Çözümsüz bir çok sorun arasında Kürt sorununa dikkat etmek gerekmektedir. Lozan Antlaşmasına göre Kürtlerin yaşadıkları yerler Türkiye, iran, Irak ve Suriye sınırları dahilinde bölünmüştü.
60lı yıllarda kurulmuş olan Kürdistan işçi Partisi 1984 yılında Kürtlerin yaşadıkları bu dört ülkedeki topraklarda bir Kürdistan devleti kurmak amacıyla silahlı mücadeleye girişti. Ülkenin Güneydoğu Bölgesinde *** savaşçıları ile Türk Ordusu arasında silahlı faaliyet başladı.
Askeri faaliyetler Türkiyeye yıllık olarak 10 milyar dolara malolmuştur. Kürt sorununa çözüm halen bulunamamıştır.
Türkiye Miğfer Devletlerin kaçınılmaz mağlubiyetlerine kanaat getirince Almanya ve Japonyaya savaş açtı. Bu açık sembolik hareket Türkiyeye BMnin kurucuları arasında yer alma olanağı sağladı. Fakat uluslararası prestijini büyük oranda kaybetti. Özellikle SSCB ile ilişkileri kötüleşti.
ALMANYA
ilköğretim Yardımcı Yayını Coğrafya Atlasında;
-Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi Armanisches Hochland (Ermeni Dağlık Alanı) olarak gösterilmiş,
-Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bir kısmı kürdistan olarak gösterilmiş,
-Haritanın Kıbrısı gösteren kısmında Türkiye tarafından işgal edilmiştir.
yazmaktadır.
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Bir halk milliyeti için savaşıyor (Kürtler). 5000 yıldır yaşadıkları bölgede
Osmanlı ve Perslerin değirmen taşları arasında kalmışlardır. Onların bölgesi Birinci Dünya Savaşında birçok ülkeye paylaştırıldı. O ülkelerden hiçbiri Kürtlere bağımsızlık ya da dil özgürlüğü vermedi. Bölgede petrol olması durumu gerginleştiriyor. Kürtlerin bağımsızlığı hedefleyen tüm girişimleri Türkiye ve Irak tarafından çoğunlukla kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
ilköğretim Coğrafya-Çevre Bilgisi Kitabında;
(Kürtler)16-20 milyonluk bir topluluktur. Türkler bölgeye gelmeden önce de
burada yaşıyorlardı. Toplam beş bölge ülkesinde yaşayan Kürtler devlet kurma arzusundadırlar. Türkiye ve Irakta, askerler ve Kürtler arasında silahlı çatışma olmaktadır. Türk Askerleri aileleri bölmekte, işkence yapmaktadır.
ilköğretim Tarih-Coğrafya Kitabında;
-Türkiyenin Doğu ve Güneydoğu Bölgesindeki bazı iller kürdistan,
-Karadeniz Bölgesindeki Canik Dağları Pontus Gebirge (Pontus Dağları)
olarak gösterilmiştir.
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
-Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi Armanisches Hochland (Ermeni Dağlık Alanı),
-Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bir kısmı kürdistan olarak gösterilmiştir.
-Kıbrısı gösteren kısmında Türkiye tarafından işgal edilmiştir. yazmaktadır.
ilköğretim Coğrafya Atlas Yardımcı Yayınında;
Haritada Türkiye-iran sınırı kürdistan olarak gösterilmiştir.
ilköğretim Tarih Coğrafya Kitabında;
Ermenilerin Rus ordusunu desteklemesinden korkan Osmanlı imparatorluğu onları göç ettirmeye başladı. Gerçekten de ulusal bağımsızlığı için mücadele eden Ermeniler vardı.
Göç oldukça kanlıydı; yüz binlerce Ermeni göç yolunda açlık ve yorgunluktan,
kervanları soyan göçebelerin baskınlarından hayatlarını kaybettiler. Bu halkın ölüme terk edilmesi Talat Paşa Hükümetinin saf Türk ya da saf Müslüman Anadolu oluşturma hedefinin bir işaretiydi.
ilköğretim Tarih Coğrafya Kitabında;
Ermenilerle ilgili: Türkler tarafından 1914-1918 yılları arasında soykırım yapılmıştır. Sevrde garanti edilen bağımsız Ermenistan oluşturulamamıştır. Ermenilerin topraklarının büyük kısmı Türkiyede kalmıştır.
ilköğretim Tarih Kitabında;
Kürtlerle ilgili: Türkiyede resmi olarak Kürt yoktur, bunun yerine Dağlı
Türkler vardır. Kürdistan Kürtlerin yaşadığı bölgedir. Burası Türkiye, iran, Irak tarafından paylaşılmıştır.
ilköğretim Hayat Bilgisi Kitabında;
Türkiye ile ilgili: Konuşulan resmi dil Türkçe ve Kürtçedir. Yönetim şekli
1982den bu yana cumhuriyettir.
ilköğretim Tarih Coğrafya Kitabında;
Kürtler, Türkiye ve Irak yönetimiyle çatışma içinde ve birçok insanlarını
kaybetmiş durumdadırlar. Su sorunu çözülmeden bölgedeki Kürt probleminin de çözülmeyeceği ortadadır.
Irak rejiminden kaçan Kürtlerden 6700 kişi Türk sınırında, kirli su ve buna
bağlı hastalıklardan dolayı öldü.
Haritada: Halen Kürtlerin yaşadıkları bölgeler,
Planlanmış kürdistan (Sevre göre),
Bağımsız kürdistan cumhuriyeti (1946-1947) olarak gösterilmiştir.
ilköğretim Sosyal Bilgiler Kitabında;
Türkiye Cumhuriyeti milliyetçilik temelinde kurulmuştur. Ülkede yaşayan herkes kendini Türk hissetmeli ve Türkçe konuşmak zorundadır.
Fakat özellikle Doğu Anadoluda çeşitli halk grupları geleneksel yapılarını
koruyarak yaşamaktadır ve Türk Devletini yabancı görmektedirler.
Birinci Dünya Savaşı galipleri Kürtlere kendi devletlerini kurma sözü vermişti.
80li yıllarda Kürdistan işçi Partisinin bağımsızlık savaşı şiddetlendi. iki
cephe arasında kalan Doğu Anadolu halkı bunun acısını çekti.
türk savaşçıları kadınları, çocukları öldürdü. Türk Ordusu iki binin üzerinde
köyü tahrip etti. Türk Ordusu işkencecidir.
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Türkiye, bölgede yürüttüğü proje kapsamında (GAP) 21 baraj, 17 santralle her iki nehrin suyunu kendi ülkesine kullanacak. Birçok insan bu proje kapsamında yurtlarını terk edecek, iklim değişimi hastalıklara yol açacaktır.
Kürtler Türk Hükümetinin baskısı altındadır, uzun zamandır bağımsızlık
istekleri vardır.
italyanlar, Türkler ve Yunanlılar olmasaydı bizim ülkemiz ne yapardı? Kim bizim çöpümüzü toplar, caddelerimizi süpürür; büroları, hastaneleri, devlet dairelerini temizlerdi.
ilköğretim Sosyal Bilgiler Kitabında;
-istiklal Marşı sırasında gülmek yasaktır.
-Sınıflar kalabalık ve öğrencilere temizlik kontrolü (tırnak, mendil) yapılmaktadır.
-Öğretmeler öğrencileri dövüyor.
-Okullarda ezberci eğitim yapılmaktadır.
-Sultan yerine gelen general tek eşli; eskiden erkekler dört kadınla evlenebiliyorlardı.
ilköğretim Tarih Kitabında;
Tarih dersi müfredatının Savaş-Teknik-Sivil Halk bölümünde, kapsanması mecburi olan konular içerisinde insanlıktan Uzaklaşma başlığı altında verilen Savaşlardaki Dejenarasyon, Etnik Ayrımcılık, Toplu Katliam ve Soykırım konusuna, sözde Küçük Asyada (Anadoluda) Ermeni nüfusuna yapılanlar soykırıma örnek olarak gösterilmiştir. Görsel öğrenme metodları olarak da mezarlıklar ve soykırım anıtlarının kullanılabileceği belirtilmiştir.
KOSOVA
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Kosova Savaşından sonra, Osmanlılar Arnavut topraklarını işgal ettiler. Evleri yakıp hayvanları ve diğer değer eşyaları yağmaladılar. Onlar Arnavut prensliklerini ellerinde tutmak için çocuklarını rehin aldılar. Bunların arasında Cerc Kastriotda (iskender Bey) bulunuyordu. Osmanlı Türkleri 9 yaşındaki Cerc Kastrioti rehin aldılar.
60 yıl içinde Osmanlılar tüm Arnavut topraklarını işgal ettiler. Savaşın sonunda halk öldürüldü ve katledildi; Durs, işkodra, Berat, Kruva ve Lej gibi büyük kentler köylere döndü. Osmanlı askeri kale, kilise, köprü ve diğer kültürel eserleri yıktılar. Bunlarla beraber çok sayıda değerli evrak da yok edildi.
Osmanlı işgalinden önce Arnavutlar Hıristiyandı. Arnavutlukun kuzeyinde Katolik mezhebi güneyinde ise Ortodoks mezhebi yaygın idi.
Osmanlı işgalinden sonra islam dini yayıldı. Bu dini Osmanlı işgalcileri zorla yaydılar, islam dinini kabul etmeyen Arnavutlar büyük vergiler ödemeye zorlandı. 200 yıl içinde islam dinini nüfusun yarısı kabul etti. Arnavutlar üç farklı dine sahip olmalarına rağmen her zaman birlik içindeydiler. Onların en büyük düşmanı Osmanlı işgalcilerdi.
Arnavutlar her zaman bilim ve eğitimden yana olmalarına rağmen Osmanlı yönetimi Arnavut dilinde eğitimin gelişmesini engelliyordu. Tüm baskılara rağmen Arnavutça eğitim veren okullar açıldı ve Arnavutça eserler yazıldı.
Yeniden Doğanlar Arnavut dilinde eğitim yapan okullar açılmasına büyük önem verdi. Osmanlı işgalcileri eğitimin Arnavutça ile yapılmasına izin vermedi. Arnavut vatanseverleri büyük çabalardan sonra Osmanlı Hükümetinden Arnavutça eğitim veren okulların açılması iznini almayı başardılar.
Arnavutça eğitim veren okulların açılması halkı memnun etti. Arnavutça eğitim, Arnavutluğun düşmanlarını korkuttu. Sultan, Arnavut okullarının kapatılmasını emretti. Askerler ve hainler eylemlere başladı. Okul müdürü ve öğretmenleri zehirlediler. Bazı öğretmenleri tutukladılar. Arnavut alfabesine sahip olanları ise ağır cezalara çarptırdılar.
Arbrianın işgali esnasında; Osmanlı askerleri önlerine gelen her şeyi yağmalayıp, yakıp yok ettiler, işgal edilen yerlerde Arnavut toprakları, sultan tarafından Osmanlı derebeylerine ve onlara hizmet için hazır olan yerlilere verildi. Bunlar, Osmanlı Devletinin yürüttüğü tüm savaşlara asker göndermekle görevlendirildiler.
Osmanlılar tarafından işgal edilen topraklarda halkın durumu ağırlaştı. Arnavutlar iki vergi vermeye mecbur oldular; birini yerel derebeylere diğerini ise Osmanlı Devletine. Bu ağır şartlardan kurtulmak için binlerce Arnavut kırsal alandaki köylerini terk etti. Onlar, işgalci rejimin bulunmadığı serbest bölgelere, dağlara yerleşti. Osmanlı işgaline karşı ilk olarak Mati ve Debre hükümdarı olan Gjon Kastrioti ayaklandı.
italya ve diğer Avrupa devletlerinde Hümanizm ve Rönesans devam ederken Arnavut toprakları Osmanlı işgalinde bulunuyordu. Durs, Şkodka, Tıvar, Prizren, Berat ve Leja gibi çok sayıda büyük Arnavut kentleri köye döndü. Drişti, Deya, Şurlahu ve Spinarica gibi kentler hiçbir zaman ayağa kalkamadı. Kentlerde az sayıda Arnavut kaldı. Bu kentlerde Osmanlı askeri kışlaları kuruldu. Osmanlı askerleri kentlerle beraber kaleleri, kiliseleri, manastırları ve yüzyıllar boyunca kültür mirası sayılan çok sayıda güzel binaları yıktılar. Çok sayıda tablo ve heykeller yok edildi veya kayboldu. Bunlardan çok az bir kısmı kurtuldu.
1481-1506 yılları arasında Osmanlı işgali sırasında; binlerce Arnavut ailesi vatanlarını terk ettiler. Bunların büyük bir kısmı Güney italyaya yerleşti. Onların büyük bir kısmı evlerine dönecekler diye dillerini ve adetlerini unutmadılar.
26 Ağustos 1830′da Manastırda, önceki suçlarının affedileceği ve hediye dağıtılacağı vaadiyle bir araya getirilen 500 Arnavut derebeyi öldürüldü.
Olaylar Yunan askerlerinin düşündükleri gibi gelişmedi. Gerçekleştirdikleri devlet darbesi Türkiyenin askeri müdahalesine yol açtı. Türkler, Kıbrısın kuzey kısmını işgal edip bir Müslüman hükümet kurdu ve o dönemden sonra ada ikiye bölündü.
1478de 150 bin kişilik Osmanlı Ordusu yeniden Kruva ve işkodrayı işgal etme girişiminde bulundular. II nci Mehmet komutasındaki Osmanlı askerleri iki yıl süren kuşatmanın ardından cephanesiz yiyeceksiz ve içeceksiz kalan Kruvadaki askerleri kaleyi teslim etmeye mecbur ettiler. Sultan teslim olmalarına karşılık kaleyi savunanlara özgürlük ve komşu ülkelere gidebilecekleri vaadinde bulundu ama sözünde durmadı. 16 Haziranda kaleye giren Osmanlılar tüm erkekleri öldürerek kadın ve kızları köle olarak aldılar.
Osmanlı işgalcileri, Arnavutların milli haklarını ihlal eden bir polis devleti rejimi uyguladılar. Vatansever öğretmenleri tutukladılar, okulları kapattılar, kitap ve gazetelerin basılmasını yasakladılar.
MAKEDONYA
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Yeniçeri ordusu 15 nci yüzyılda kurulmuştur. Başlangıçta bu ordu esir alınmış genç ve sağlam kişilerden oluşuyordu. Daha geç dönemlerde bu ordunun safları kan vergisi (haracı) olarak alınan Hristiyan çocuklarıyla dolduruldu.
Reaya adıyla anılan esaret altına alınmış Hristiyan kitleler esas iş gücünü teşkil etmektedir. Bütün köylüler bağımlıdır ve reaya hiçbir imtiyaz hakkına sahip değildir. Sadece ağır yükümlülükleri vardır.
Devlete karşı ana vergiler; haraç, hayvan vergisi, askerlik vergisi vs. şeklindeydi. En ağır vergi: kan vergisi yani devşirmedir. Hristiyanlar, yeniçeri askeri birliklerinin doldurulması için küçük ve sağlam çocuklarını vermeye mecbur tutuyorlardı. Kan vergisine karşı direniş çok büyüktür. Hristiyan halk bu şekilde çocuklarını Türkleştirmekten / Müslümanlaştırmaktan kurtarmak için değişik yöntemler kullanmışlardır.
Osmanlı imparatorluğundaki Hristiyan ahalinin durumu dayanılmazdı.
Zulüm ve terör sıkça görünen vakalardır. insanların namusu ve onuruna el uzatılıyordu, kadınlar ve kızlar kaçırılıyordu.
Doğu krizi döneminde Bosna-Hersek ve Makedonyada ayaklanmalar meydana geldiğinde ve Sırbistan-Türkiye savaşı başladığında, 1876 yılında; Bulgaristanda Türklere karşı güçlü bir ayaklanma başladı. Bu ayaklanma Nisan Ayaklanması olarak bilinmektedir. Türkler ayaklanmayı bastırmış ve 15 bin masum insanı öldürmüştür.
Ejderhanın (Türklerin) öldürülmesi altyazısı olan Yunan kaynaklı bir karikatürde; Balkan ittifakı olarak: Sırp, Yunan, Karadağlı ve Bulgar, başında kavuğu olan bir ejderhayı öldürürken görülmektedir.
Neguş ayaklanması sonunda; Neguş Kasabası Osmanlı askeri ve başıbozuklar tarafından ele geçirildi ve beş gün acımasız teröre, işkencelere ve yağmalamalara maruz kaldı. Bu esnada 1300 erkek öldürüldü ve çok sayıda köy yakıldı ve viran bırakıldı.
Meriç Savaşından sonra Osmanlılar Makedonya topraklarına kuzeydoğudan ve güneyden saldırmaya başladılar.
Makedonya toprakları birçok derebey, küçük devletlere ve knezliklere bölündü. Hükümdarlar arasındaki geçimsizliklerden yararlanan Sultan 1nci Murat büyük bir direnme görmeden birçok Makedon kentini işgal etti. Çok sayıda Makedon askeri esir edilmiş, köle pazarlarında satıldı.
Osmanlılar işgal ettikleri topraklarda genç ve sağlıklı çocukları topluyor, bunlara islam dinini kabul ettirdikten sonra özel askeri eğitimden geçiriyorlarmış. Yeniçeri adlı piyade olarak savaşa katıyorlarmış.
Yeniçeri askeri; kan vergisi yoluyla ele geçirilen ve sonradan islamlaştırılan Hristiyan çocuklarından oluşan askerdir.
Osmanlı işkencecilerine karşı en etkili silahlı halk direnmesi olarak, haydutluk hareketi; 19 ncu yüzyılda da gelişme kaydetmiştir.
Nyeguş ayaklanması merhametsizce bastırıldı. Bunun sonucu olarak, asker ve başıbozuklar beş gün boyunca şehri harabeye çevirdiler. Soygunculukla ellerine geçenleri alıp, cinayetler işlediler. 15 yaşından 65 yaşına kadar 1300 erkek katledildi. Otuz genç Nyeguşlu gelin çocuklarıyla birlikte Osmanlının eline düşmemek için; Nyeguş kentinden geçen Ara***a Irmağının şelalesine atlayarak intihar etti. Birçok köy yakılıp coğrafya haritasından silindi.
ROMANYA
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Çok ciddi bir şekilde geri kalan Güneydoğu Avrupa acımasız bir devlet olan Osmanlı imparatorluğu tarafından yönetilmekteydi. Osmanlı imparatorluğu değişik hakimiyet şekilleriyle birçok halkın hakimi idi: Romenler, Sırplar, Yunanlılar, Bulgarlar.
Bağımsızlık için Osmanlıya ayaklanan Yunanistan, elde ettikleri başarıları acılarla ödedi. Türkler tarafından köle olarak satıldılar, patrik ve papazlar öldürüldü. Bu zulümler Avrupa kamuoyu tarafından eleştirildi ve Osmanlıya karşı savaşın başlamasına neden oldu.
(Türkler) Hunlardan Tatarlara kadar, yaptıkları yıkıcı baskınlarla, Roma ve Hristiyan Avrupa için, Hristiyanların günahlarına karşı tanrının gönderdiği cezanın sembolü oldular.
Madde 2: Yüksek Kapı Valahiaya iyi niyetle gitmeyen hiçbir Türkü affetmeyecektir.
Madde 10: Hiçbir Osmanlı, cinsiyeti ne olursa olsun, Valahiada doğmuş olan hiçbir kimseyi köle olarak almayacak, Romen topraklarına Müslüman camisi yapılmayacaktır.
SIRBiSTAN
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Osmanlıların işgalinden bahsedilmekte, Türklerin Hristiyanlardan kafir olarak bahsettikleri ve eşit muamele yapmadıkları, Sırpları sömürdükleri, baskı altında tuttukları, mallarına el koydukları, birçok vergiler uyguladıkları; başlangıçta Osmanlıların çok güçlü olmasından dolayı Sırp halkının karşı koyamadığı, Osmanlının işgal ettiği, yağmaladığı; 16 ncı yüzyılın sonunda Osmanlının ekonomik yapısının bozulmasından sonra, şiddet ve yağmacılığın daha da arttığı, idari yapıda bozukluklar meydana geldiği; işgal altındaki Sırp halkının ancak hayatını devam ettirebildiği; sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmenin durduğu; bazı Hristiyanların Müslümanlığı kabul ettiği, bunların çoğunlukla göçebe olan Güney Slavlar olduğu ve Bosna-Hersekte bulundukları, Müslüman olduktan sonra bazı adetlerini ve dillerini korudukları fakat dini bağlarla sıkı sıkıya bağlandıkları Osmanlıları destekleyerek kendi ırklarına karşı düşman oldukları ifade edilmektedir.
Türkler, paralı piyade (yeniçerileri) oluşturmuşlardır. Yeniçeriler, Osmanlılara yenilen milletlerden alınan çocukların, askerlik sanatını öğretmeleri ve Müslüman yapılmalarıyla oluşan bir yapılanmaya sahipti. Yeniçerilik, Sultanlar tarafından Hristiyanlara yüklenmiş olan Kan Vergisiydi.
Türkler, bu iki Sırpı keserken orada olan ilija KOLARAC şöyle anlatmıştır: Cellat, Prens Simayi keserken boynunu bir vuruşta kesemedi, birkaç defa vurdu. Prens, yiğitçe Kes! Allah aşkına Kılıcı bekleyen ve bağlanmış olan Yüzbaşı DRAGiÇ bağırdı O anda başka bir Türk koşup gelmiş ve DRAGiÇin kafasını uçurmuştur .
Vergiler iki katına çıkarılmış, Dayılar, yükselttikleri bütün Sultan gelirlerine (haraç, vergi, çubuk, gümrük) el atmışlardır. Haraç, iki ve üç katına çıkarılıp vergi, 15′ten 25-35 grosa yükseltilmiştir.Diğer vergiler de yükseltilmiştir. Bundan başka dayılar, subaşıları kendi isteklerine göre yargılamış; halkı dövmüş, öldürmüş, aşırı vergi almış, atları, silah ve hoşlandıklarını yağma etmişlerdir.
Kanunsuzluk ve acımasızlıkla dolu olan bu yönetim, Belgrad Paşalığında halk ve Türk yöneticileri arasında çarpışmalara sebep olmuştur.
Halkta telaş ve ayaklanma hazırlıkları hisseden Dayılar, ayaklanmayı bütün önemli milli önderleri öldürmekle önlemeye karar vermişlerdir. ilk yakalananlar arasında Prens ALEKSA, ilija BiRCANiN ve Milovan GRBOViÇ idiler. Foçalı Mehmet Ağanın emriyle, Prens ALEKSA ve ilija BiRCANiN, 23 Ocak 1804 tarihinde, Valjevo şehrinde, halkın gözlerinin önünde kesilmişlerdir.
ERMENiSTAN
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Birinci Dünya Savaşı Kafkas Cephesinde, Başlangıçta; Türkler büyük başarılar elde ettiler. Orada yaşayan Ermenileri, Yunanlıları, Asurluları katlettiler
ilk olarak Osmanlı Ordusundaki Ermenilerin ellerinden silahlarını aldılar ve onları yok ettiler. Ermenilere yolların inşası, barikatların kurulması ve yüklerin taşınması gibi en ağır işleri veriyorlardı. Sonra da askerler ya da polis onları ellişerli-yüzerli gruplar halinde götürüp katlediyordu.
ikinci adım; önde gelen Ermenileri (doktor, öğretmen, din adamı, parti üyeleri vs) hapsedip yok etmekti. Ermenileri düşünen beyinlerden mahrum bırakıyorlardı. Ekseriyetle 18-45 yaş arasındaki genç Ermeni erkekleri sürgüne gönderiliyor ve yok ediliyordu. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ise mecburi göçe ve katliama maruz kalıyordu.
Ermeni halkının göç ettirilmesi ve katliamı 1914 sonu ile 1915 ilkbaharı ile başlar. Türk Devleti Ermeni ahalisini Ortadoğunun çöllerine sürgün ediyordu. Sürgün süresince Ermenilerin neleri varsa talan ediliyordu. Güzel kadınlar ve kızlar Müslümanların haremine götürülüyordu. Kürtlerin, çetelerin, polis ve askerlerin saldırılarına maruz kalıyorlardı. Yola devam edemeyenler öldürülüyordu.
Sürgün yerine, sürgün edilenlerin %10u ulaşıyordu; örneğin Trabzondan kovulmuş 3000 Ermeniden Halepe 35 kişi ulaştı. Kalanı öldürüldü, ya da açlıktan, susuzluktan ve çeşitli hastalıklardan öldü. Güney şehirleri köle pazarlarına dönüşmüştü. Buralarda Ermeniler çok ucuza satılıyordu.
Katliamlardan kurtulmak için çok sayıda Ermeni yurtlarını kendileri terketti. Kasım 1914ten 1916ya dek çoğunluğu kadın ve çocuk yüzbinlerce Ermeni, Rusyaya, Doğu Ermenistana göçtüler. Katliamlar ve sürgün nedeniyle Batı Ermenistan, asıl sahibinden yani Ermenilerden mahrum kaldı. (istanbul ve izmirde yaşayan Ermenilerin tamamı sürgün edilmedi.)
1915-1918 yılları arsında Jön Türklerin siyaseti soykırım olarak adlandırılmalıdır. Çünkü onların amacı Ermeni Milletinin kökünü kazımaktı. Osmanlı Türkiyesinde yaşayan 2,5 milyon Ermeniden 1,5 milyonu öldürüldü ya da açlıktan, çeşitli hastalıklar yüzünden öldü. 200 bin Ermeni zorla Türkleştirildi. Vahşiler, imparatorluğun 66 şehir ve 2500 köyünün Ermeni ve Hristiyan halkını yok ettiler. 2350 kilise ve manastır, 1500 okul talan edildi ve yıkıldı. Osmanlılar; bankalardaki paralarına, onlara ait topraklara, çiftliklere, menkul ve gayrimenkullere el koydu.
Türkiye tarafından, Ermeni sorununun çözümlenmesi amacıyla 1915-1923 yıllarında yapılan Ermeni soykırımının tanınması Ermeni milleti için prensip anlam taşımakladır.
Soykırım olayının tanınmasıyla; Ermeni milletinin toprak taleplerinin ve uğratılan zarar tazminatının tanınması konuları ortaya çıkmaktadır.
GÜRCiSTAN
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Transkafkas sınırında Türklerin egemenliği olduğu sürece Gürcistanda barış garanti değildi. Davit, Ağmaşenebeli komşu, kardeş ülkeleri (Ermenistan ve Şarvanı) Türklerden kurtarma mücadelesinde teşvik etti. Şarvan için uzun süren savaş 1124 yılında Gürcülerin zaferiyle sonuçlanmıştır.
1124 yılında Ermenilerin başkenti Anisinin ileri gelenleri gelip Kral Davitten şehirlerini Türklerden kurtarmak üzere yardım istediler. Üç gün süren savaşta Gürcü ve Ermeniler birlikte Anisinin Müslümanlarını yendiler.
15 nci yüzyılın sonunda parçlanmış Gürcistan zor durumdaydı. Batıda Gürcistanın komşusu çok güçlü ve agresif Osmanlı Devleti oldu. Osmanlılar uzun savaşlar sonrası Gürcistanın eski komşusu Bizansı feth ettiler. 1453 yılında Konstantinepolü ele geçirdiler.
Kuzey ve güney Karadeniz sahillerini de feth ederek Gürcistan sınırlarına dayandılar. Böylece Gürcistanın batı ile olan bağları tamamıyla kopmuş, Barbar Osmanlı Devleti ile komşu olunmuştur.
Osmanlıların teşviki ile Batı Gürcistanda esir ticareti (yerel nüfusun yurtdışı pazarlarında, özellikle Osmanlı imparatorluğunda, köle olarak satımı) gelişmekteydi.
SURiYE
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Torosların güneyinde yer alan Türkiye toprakları (Mersin ve Hatay) Suriye toprakları olarak gösterilmektedir.
Osmanlı işgali yaklaşık 400 yıl sürmüştür. Araplar, ülkelerinin hürriyetini çok sayıda şehit vererek sağlamışlardır. ingiliz ve Fransız işgalleri ise Suriyenin kuzey bölgelerinin ve iskenderun sancağının zorla koparılmasına yardım etmiştir.
Suriye ovalarının en genişi olan bu ova, Toros Dağları eteklerinden başlar ve Fırat Vadisine kadar uzanır.
105 nci sayfada Suriye Nehirler Haritasında; Hatay, Suriyeye dahil olarak gösterilmekte, Toros dağlarının güneyinde kalan bölge zorla koparılmış bölge olarak belirtilmektedir. 107 nci sayfada; Asi Nehri iç sular arasında sayılmaktadır.
Fırat ve Dicle Nehirleri için Ermeni yükseltilerinden doğmaktadır. açıklaması bulunmaktadır.
ilköğretim Tarih Kitabında;
Türkiye, nüfus çoğunluğunun Türklerden oluştuğu bahanesiyle iskenderun Sancağını istiyordu. Fransada ikinci Dünya Savaşında Türkiyenin itilaf Devletleri safında yer almasını sağlamak maksadıyla bu konuda Türkiyeyi cesaretlendiriyordu.
Sorun Milletler Cemiyetine götürüldü. Cemiyet, nüfusun bu konudaki
arzusunu belirlemek maksadıyla uluslararası bir komisyon gönderdi ve iskenderun Sancağının Suriyeden ayrılarak, kendi egemenliğine sahip bir devlet olmasına, ancak dış ilişkilerde Suriyeye bağlı kalmasına, Arapça ve Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesine karar verildi. Bu karar sancakta bulunan Arapların karşı koyması ve protestosu ile karşılandı ve her türlü takdire layık bir Arap mukavemeti oluştu. Fransanın sorunun Arapların lehine çözülmesine yardımı gerekirken, 23 Haziran 1939′da birliklerini iskenderun sancağından çekti ve Fransız birliklerinin yerini Türkler aldı. Vilayeti Türk Devletinin bir parçası haline getiren bu harekete muhalefete rağmen, iskenderun Sancağı Türk Devleti tarafından işgal edildi.
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Tabiat Özellikleri bölümünde Başlıca orta seviyede yükseltiler; doğuda
Ermeni yükseltileri, batıda Anadolu yükseltileridir. 137 nci sayfada aynı konuda Ülkede başlıca iki sıradağ uzanmaktadır: Bunlar kuzeyde Pontus Dağları, güneyde Toros Dağlarıdır. Açıklamaları yer almaktadır.
ilköğretim Tarih Kitabında;
Osmanlı Devleti ilim ve irfan devleti değil, bir savaşlar devleti olmuştur. Aynı zamanda yenilikçi ve planlı bir devlet olmamış, hareketsiz ve karışık bir devlet olmuştur. Bu ve benzeri bir çok sebeple Araplar Osmanlı işgali döneminde iktisadi olarak gerilemiştir.
ÜRDÜN
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Şematik olarak Arap dünyasının yağmur dağılımının gösterildiği bir haritada, Hataydan iskenderun ili olarak bahsedilmekte ve Suriye sınırları içinde gösterilmektedir.
ilköğretim Tarih Kitabında;
ittihatçılar Şamda bulunan Türk Ordu Komutanı olan Zeki HALEPi Paşayı görevinden aldılar, bunun nedeni Zeki Paşanın Arap asıllı olmasıydı , onun yerine ittihatçı olan Cemal Paşayı göreve koydular, Cemal Paşa Araplara karşı çok yanlış politikalar uyguladı, Cemal Paşa aşırı güç ve şiddet kullandı, milletin mahsullerine el koydu, yeni vergiler uyguladı. Cemal Paşa bütün bunları Osmanlı Ordularının takviyesi için yaptı, çok sayıda Arap ailesini Anadoluya sürgün olarak gönderdi. Osmanlı Ordusunda hizmet veren Arap birliklerini tenha cephelere yolladı , bununla yetinmeyip Ağustos 1915 ve Mayıs 1916 tarihlerinde çok sayıda milliyetçi Arapı Şam ve Beyrutta astı.
ilköğretim Coğrafya Kitabında;
Türkiyenin Fırat Nehri üzerine dünyanın en büyük barajını yapması, Suriye
ve Iraka Fırat Nehrinden giden suyun miktarını azaltmıştır. Türkiye bununda ötesine giderek suyun bazen petrolden daha pahalı olabileceğini açıklamıştır.
ilköğretim Tarih Kitabında;
Bölgede çıkartılan Arap isyanlarının nedenlerinin, Osmanlı askerlerinin ve
yönetiminin halka kötü davranması, özellikle kadınları çalıştırması ve onlara kötü muamele yapması, aşiret şeyhlerine verilen paraların verilmemesi ve vergilerin artırılması olduğu yer almaktadır.
UKRAYNA
ilköğretim Tarih Kitaplarında;
Sırbistan ve Bulgaristan ile savaşan Bizans imparatorluğu, bazen Osmanlılardan yardım istemekteydi. Türkler, boğazdan geçerek Balkan yarımadasına yağmacı akınları düzenlemeye başlamışlardır. Tarihçiler akınları şöyle değerlendirmektedirler: Hırıstiyanlardan bazıları katledilmiş, bazıları da esarete alınmış, kalanlar ise açlık nedeniyle kitlesel olarak ölmekteydi.
Türklerin askeri kuvvetleri, Avrupa ülkelerinin ordularından sayısal olarak fazlaydı. Sultan ordusunun ana unsuru olan müteaddit süvari birikleri, sultandan hizmetleri karşılığında toprak alan askerlerden oluşmaktaydı. sultanın emrinde daimi piyade gücü de vardı: Yeniçeriler. Türkler, fethettikleri ülkelerde en güçlü erkek çocukları esarete alıp kendilerine Müslümanlığı kabul ettirmekte ve Hrıstiyanlara karşı kinle yetiştirmekteydi. Bu çocuklar, sultandan cömert maaş almakta ve hükümdarlarına sadakat göstermekteydi.
1453 yılında Bizans imparatorluğunun varlığına son verilmiştir. Sultan, yağmalanmak üzere şehri üç günlük süre için askerlere devretmiştir. Muhafızların büyük kısmı katledilmiş, yaklaşık 60 bin insan köleliğe satılmıştır. Sultan büyük bir törenle şehre girmiştir. Kendisi Aya Sofya Kilisesini ziyaret ederek bunun cami haline getirilmesini emretmiştir. Türkler tarafından istanbul olarak adlandırılan Constantinopol, Osmanlı Devletinin başkenti olmuştur.
Osmanlı imparatorluğunun halkları, fatihlerin sert zulmüne maruz kalmışlardır. Müslüman olmayan her erkek, yaşından bağımsız olarak hazineye kişi başına belirli bir vergiyi ödemek zorundaydı. Bunun dışında Müslüman olmayanlar, kale, yol, köprü ve camilerin inşaatında ücretsiz olarak çalışmak zorundaydılar. Kendilerine at sürmek, silah taşımak veya Türklerden daha yüksek evleri yapmak yasaklanmıştır.
Vergi ödemekle yükümlü nüfus, Osmanlı derebeyleri tarafından aşağılatıcı şekilde raya (sürü) olarak adlandırılmıştır. Sultan tarafından askerlerine hizmetleri karşılığında verilen topraklarda, yerel köylülerin toprak sahibi lehine de bazı çalışma yükümlülükleri mevcuttu.
Fatihlerin sert zulmüne rağmen Slav halkları, kültürünü, adetlerini ve dillerini muhafaza edebilmişlerdir.
1535 yılında l nci Fransisk; Hristiyanların en korkunç düşmanı olan l nci Süleyman ile anlaşma yapmıştır. Fransa için elverişli ticaret anlaşmaları imzalanmış: Fransızlar, Osmanlı Imparatorluğuyla yapılan ticaret alanında bazı kolaylıklar elde etmiş, tüccar mülkiyetinin dokunmazlığı vaad edilmiş, Fransız gemilerinin tutuklanmaları ve denizcilerinin köle olarak satılması yasaklanmıştır.
Müteakip yıl Fransa, Gabsburglara karşı müşterek hareketler konusunda Osmanlı Imparatorluğuyla mutabakat sağlamıştır. V nci Carlın l nci Fransiskı dinsiz köpekle (Osmanlı ile) ittifak kurmakla suçladığı zaman Kral şu şekilde cevap vermiştir: Sürümün kurt dişlerine düşmesini önlemek üzere köpeğin yardımından yararlandım.