dünya savaşları psikolojisine bakış

entry5 galeri0
    1.
  1. savaşa duyduğum bütün tiksinti ve nefrete karşın, o ilk günün anısını hiç unutmadım. binlerce, yüzbinlerce insan o gün barışta duymaları gereken karşılıklı bağlılığı ömürlerinde ilk olarak böylesine güçlü ve derinden duymaktaydı. iki milyonluk bir kent, hemen hemen elli milyonluk bir ülke bir daha yinelenemeyecek bir tarih olayını yaşadığını, küçücük varlığını bu kaynayan yığına atıp bütün bencilliklerden arınması gerektiğini hissediyordu. şu anda her yerden taşan bir kardeşlik duygusu, toplumsal konum,dil,sınıf,din ayrımlarının hepsini silmişti.hiç tanışmayan insanlar sokakta birbirleriyle konuşuyor, yıllardır birbirlerini görmezlikten gelenler el sıkışıyor ve her yerde hep canlı yüzlere rastlanıyordu. artık o eski tek başına kişiler değillerdi. bir yığına katılmış ve uluslaşmışlardı. başka zaman kimsenin önemsemediği kişilikleri bir anlam kazanmıştı.

    eskiden bütün gününü mektupları ayırmakla geçiren, pazartesiden cumartesiye kadar hep bunu yapan küçük memurun da, yazıcı ve kunduracının da yaşayışına değişik ve romantik bir olanak karışıvermişti; kahraman olabilecekti. üniformalı herkesi kadınlar şimdiden alkışlıyordu. geride kalanlar bu romantik ünvanla ve saygıyla selamlıyordu onları. gündelik yaşayışın içinden alıp yükselten o bilinmez gücü doğruluyorlardı.

    peace for our time.

    1939 savaşının bir düşünce yanı vardı. özgürlük uğruna eldeki manevi değerlerin korunması için savaşılıyordu. savaş bir anlam kazanınca, insanlar daha çetin ve kararlı olur. 1914 savaşında ise, gerçeklerden hiçbirşey bilinmiyordu, o savaş daha iyi, hakları tanıyan bir barış dünyasını gerçekleştirmek gibi boş bir hayal uğruna verilmişti. insanlar boğazlanmaya sevinçle ve sarhoşlukla koşmuştu. başlarında çiçeklerlerden taçlar ve süngülerinin ucunda meşe yaprakları vardı. caddeler şenlik günlerindeki gibi aydınlanmış ve gürültülüydü.

    stefan zweig
    dünün dünyası.

    avrupa da ikinci dünya savaşının akan kanına dayanamayan stefan zweig, güney amerika ya gitmiş ve savaşın neden olduğu vahşetin kol gezdiği bir dünyada yaşamayı dahi kabul etmeyerek intihar etmiştir.
    oysa ki aynı aydın şahıs, kendisi gibi binlerce aydın beyninde içine düştüğü bir yanılgı ile birinci dünya savaşına alkış tutmuştur. kimyasal gazlarla, topların ve makineli tüfeklerin ölüm kusan namlularıyla, siper savaşlarının bomba çukurları ve siper tellerinde can verecek olan, birbirlerini süngü ile, bıçak ile, taş ile, kurşun ile, top ile, olmadı elleri ile öldürecek milyonlar insanlığın özgürlük mabedine gider gibi neşeli ve huzurlu gitmişlerdir savaşmaya.
    geride kalan sevenleri ise özgürlük savaşlarını zaferleriyle taçlandıran kahramanlarının dönecekleri anın hayalini kurup, gururlanmışlardır. taki kan ve vahşetin kol gezdiği muharebe alanlarından akan irinin şehirlerine, evlerine ulaşmasına kadar.
    1 ...
  2. 2.
  3. önemle üzerinde durulması ve yeni nesillere de hakkında bilgi verilmesinde yarar olan bir konudur. böylece belki savaş çığırtkanlığının ve insan öldürmeyi play station'da oyun oynama gibi bir şey zannetme gafletinin önüne bir nebze geçilebilir.

    (bkz: şimdi sıra kadınlarda)
    0 ...
  4. 3.
  5. dünya savaşının ne olduğunu bilmek ve bilmemenin kesin bir fark yaratacağı bakış açısıdır. hayal etmeye, empati yapmaya çalışıyorum. o dönemde yaşayan birisinin bilgi alma, araştırma, farkındalık kazanma yöntemleri neler olabilir?

    * taraflı, propagandacı gazeteler
    * devletin çok rahat bir şekilde kontrol altına alabileceği, işine gelirse yayından kaldırabileceği kitaplar
    * gazeteyle aynı kaderi paylaşan radyo
    * etki altında kalmış diğer insanlar

    şöyle bir dünya hayal ediyorum. fakirsiniz, hayattaki tek amacınız üremeye müsait bir kadın bulmak, evlenmek, çocuk sahibi olup, hayat standartınızı bir parça yükseltip sonra ölmek. ya da zenginsiniz, aynı şeyleri farklı bir seviye de gerçekleştiriyorsunuz. sonra bir anda olaylar gelişiyor ve size kahraman olma, ülkeyi kurtarma, bütün mahallenin, sokağın kahramanı olma şansı veriliyor. sam amca, hans dayı, bill dede, xavier emmi vs. hepsi sizi işaret ediyor. savaşırsanız kahraman, kaçarsanız ödlek olacağınız bir ortam yaratılıyor. bütün arkadaşlarınız, akrabalarınız, gördükleriniz, tanıdıklarınız gönüllü olarak gidiyor. siz ne yapardınız?

    size öğretilen, söylenilen şeylere göre ölmeniz mümkün değil. her zaman bir plan var ve bu plan uygulanırsa hiç bir sorun yaşanmayacaktır. herkes kahraman olacak, geri döndüğünde o şekilde karşılanacaktır. gerçekler bunlarla yakından uzaktan alakalı değildir. merak ediyorum, köyünde en fazla inek kesen, belki hayatı boyunca bir cinayete tanıklık etmiş insanlar, önlerindeki vahşeti gördüklerinde nasıl tepkiler vermiş olabilirler? filmlerde, belgeselerde bununla ilgili ufak tefek ipuçları var. gerçek ise tamamen farklı bir hikaye. yanındaki arkadaşının kafasının içinden geçen kurşun yüzünden, yüzüne sıçrayan beyin parçacıklarını temizlemeye çalışan insanın psikolojisi nasıl olabilir ki? bize hikaye gibi gelen, oscarlık performanslar, o insanların hayat hikayesi olmuş.

    ve olayın en çirkin tarafı: kitle imha silahları. tank, top, tüfek, uçak, roket, el bombası vs. bunların hepsi kullanılmış ve canlar almış. milyonlarca kişi ölmüş bunlar yüzünden ama bana esas darbeyi vuran şey atom bombası dedikleri kitle imha silahı. şöyle düşünün; gazeteyi elinize alıyorsunuz ve ülkenizin savaşı kazandığını okuyorsunuz. fakat bunun bedelinin ne olduğunu araştırdığınızda, karşınıza yüz binlerce kişinin bir anda veya acı çekerek belli bir sürede öldüğü gerçeği ortaya çıkıyor. zafer dedikleri şeyin sonuçları yüz yıllar boyunca sürecek, daha doğmamış nesilleri bile etkileyen bir durum. aklı birazcık çalışan, birazcık vicdanı olan kaç kişi bu zaferden keyif almıştır?

    (bkz: enola gay)

    umarım insanlık yaşanılanlardan yeterince ders çıkarmıştır. bir sonraki dünya savaşının bedelleri, gelişen silah teknolojisi yüzünden sadece bir ülkeyi değil, bütün dünyayı etkileyebilecek boyutlara varabilecek durumdadır. ve bu playstationda oynadığımız, gördüğümüz şekilde gelişmeyecek. nasıl o dönemde insanlara yalanlar anlatıldıysa, bize de farklı şekilde aktarılıyor. gerçekler ise çok daha farklı ve acımasız olacak.
    0 ...
  6. 4.
  7. her iki savaş da insanlıkta genel olarak bir psikolojik buhrana yol açmış ve bir umut olarak dünya barışını kurma ve sürekliliğini sağlama isteği uyandırmıştır.
    0 ...
  8. 5.
  9. hangi psikolojiden bahsediyorsunuz?

    güney amerika'da sıradan bir futbol maçı yüzünden yıllarca savaşan ülkeler var. sıradan bir futbol maçındaki çıkan olaylar yüzünden.

    yani savaşta psikoloji yoktur. tarafların savaş arzusu vardır.

    savaş arzusu olan taraf isterse "sizin insanlarınız neden melez aga?" deyip savaşabilirler.

    bunun en büyük kanıtı ırak'a götürülen demokrasidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük