siyonistlerin artik cok da gizlemedikleri plani (bkz: the arrivals) gelenler isimli belgesel bu konuda su ana kadar izledigim en mantiga yatan belgesel, 39. bolumden sonra bir kac bolum sii propagandasi yapiliyor ama o bolume kadar anlatilanlar ve desifre edilen planlar ve uygulamalar son derece mantikli. Bu baglamda turkiye de aslinda kus gribi seklinde lanse edile bir biyolojik savasa maruz kaldi, deli dana virusu de bu tur biyolojik saldirilarin bir baska ornegi. Yukarida anlatilan niyetlere ek olarak, bu sekilde saldirilan ulkedeki mevcut biyolojik acidan saglikli canli hayvan et stogu yok edilerek, tum milletin belirli marka etlere ve ithal etlere, daha genellersek yiyecekleri tuketmek zorunda birakilmasina kadar giden planlardir. Aslolan insanligin ureme hizinin minimuma indirgenmesi, nufuslarin yaslandirilmasi ve mevcut jenerasyonlarinda emulgator, gluten vb. katki maddeleri ile kisirlastirilmasi, kanser edilmesi...bu tur biyolojik bir savasin icindedir turk insani. yapilabilecek en mantikli seyler, bir uretim zincirine ya da titan a bagli olmayan yoresel kucuk isletmelerden gida alisverislerini yapmak, dogal organik beslenmek seklinde genisletilebilir...
"500 milyona inecek ve herkes kral olacak" olarak tasarlanan sistem değildir. bu 500 milyonda en üstten başlayarak piramit gibi kademe kademe aşağı inen atıyorum 500 bin kişi veya aile olacak kalan 499 milyon kişi onlara hizmet edecekler. öyle 500 milyona indirelim herkes zengin zengin yaşasın değil yani amaç.
yerüstü ve yeraltı kaynaklar azalmak üzere böyle giderse dünya bir 100 yıl daha yaşanabilir yer kalıcak her zaman desteklemişimdir, bir anarşi lazım büyük bir savaş milyarların hayatını kaybetmesi lazım daha yaşanabilir dünya için..
uğruna insanları kaybetmek, feda etmek gerekecekse desteklemediğim, desteklenmemesi de gereken deli saçması.
yıllar önce kadıköy haldun taner sahnesinde bir oyun izlemiştim: "ben anadolu"
beğendiğim, hala da hatırladığım güzel bir oyundur. yazanın, yapanın ve de oynayanların emeğine sağlık.
işte o oyunda hiç unutmadığım bir sahne vardır.
anadolunun en önemli simgelerinden bereket tanrıçası kibele şöyle haykırır dünyamızın her dönemki en çok da bugünkü adaletsizliğine:
birlikte yaşayıp, adilce paylaşmayı bir öğrenseler bütün çocuklarıma yeter cömert memelerim.
önemli olan az insanın yaşaması değildir zira dünya toprakları üzerinde. şu an kaldırabildiğine göre yedi milyara yakın insanı, yedi milyar insan bi şekilde yaşayabildiğine göre yer değildir dar olan. ama herbirimizin içine işlenen daha fazlasını isteme, tatmin olmama isteğidir dünyayı yaşanılmaz kılan. çünkü alışmışız, alıştırılmışızdır daha çok maddiyat için birbirimizi boğazlamaya. en başta en varlıklı addedilen beş milyon insan olmak üzere herkes birbirinin hak ve hukukuna riayet gösterse değil yedi milyar yetmiş milyar bile sığar canım dünyamın topraklarına.