" Türkeş'in Yanlışı, Benim Doğrumdan Daha Doğrudur."
Büyük Türk Milliyetçisi, Dava Ve Gönül Adamı Dündar Taşer'i' Vefatının 44. Yılında Rahmet, Minnet Ve Saygıyla Yad Ediyorum.
Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun.
geri geri gelen kamyonla duvar arasında kalarak vefat etmiş türk milliyetçiliğinin büyük düşünürü. 'ülkücü kadife eldiven içinde çelik yumruktur' sözünün sahibi. vefat ettikten sonra yazılan bir ağıt:
Aman karlı dağlar ne olur
Esker ağam gelende yaralarım ey olur.
Dündar Ağam , çoh görestim hardasan?
Eller sanir bir karanluk gordasan
Mene göre Tanrı nerde ordasan,
Get Cennette nebileri gör ağam,
Muhammedin sağ yanında dur ağam.
Ilduz ahar, yuhudaki er bilmez,
Yol nicedür, degeneksiz kör bilmez
Yadlar helbet gadir bilmez, ar bilmez,
Beş bin yıldur biz tanışuh hey ağam,
Esker ağam, yiğit ağam, beğ ağam,
Nece yıldur, bir işıhlı düşüm var,
Durağım yoh; beyle böyük işim var.
Hele bahın, ne çileli başım var;
Abu Felek merd ağamı apardı,
Ciğerimin bir parasın kopardı
Her gavgede duzah olur, al olur,
Ülkü içün boz tikenler gül olur.
Rehmet yağar ifak sular sel olur,
Şahin kuşu ucalardan av gollar ,
Turan ilde düğümlenür sarp yollar.
"Türkeş'in Yanlışı Benim Doğrumdan Daha Doğrudur."
Büyük Türk Milliyetçisi, Dava Ve Gönül Adamı Dündar Taşer'i Vefatının 45. Yılında Rahmet, Minnet Ve Dualarla Yad Ediyor, Şükranla Anıyorum.
Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun.
Atatürk ismi, bizim solcuların en çok istismar ettiği kelimedir. Önceleri "fese karşı, şapka sol, hilâfete karşı cumhuriyet soldur" diye başlayan istismar, zaman içinde dozunu arttıra, arttıra "Atatürk, bir solcudur" haline gelip dayandı. Artık Vietnamlı komünist, Atatürkçü sayılmakladır. Lenin, Che Guevera, Mao gibi komünist liderlerle Atatürk bir tutulmakta, her komünist Atatürkçü denilmekledir. O hale geldi ki, komüniste yapılan tecavüz, Atatürk'e yapılmış ilân edilerek umumi efkâr bulandırılmaktadır. Bu iddiaları dayandırmak için de Atatürk'ün ağzından vecizeler uydurmak, komünist sloganların altına, "Atatürk diyor ki," diye yazmak ,sahtekârlığı, yaygın bir usûl olmuştur. Bir yandan söylenmemiş nutuklar için belgeler uydururken, el yazısıyla bıraktığı "Komünizm nerede görülürse ezilmeli" sözü isveç'te ne idüğü belirsiz bir merkeze gönderilip, kim olduğu belli olmayan kişilerden sahtelik raporu temin edilmektedir.
Bütün bu uydurmacılığa rağmen Atatürk gerek yaşayışı, gerek tatbikatı, gerekse düşünceleriyle iddia sahiplerinin yalanını açıkça orta koymaktadır.
Atatürk öldüğü tarihte Türkiye'nin en büyük ,servet sahiplerinden biriydi;
Türkiye iş Bankası'ndaki şahsî hesabında, (1.371.210) lira nakit bulunmaktaydı.
Türkiye iş Bankası hisse senetleri:
119.125adet 10 liralık;
569>5000>
Maden Kömürü T.A.Ş. hisse senetleri:
12750 adet nama yazılı
1250>hamile yazılı
125>kurucu
Eğer sermayeye düşman olsa, sermaye ve serveti kınasa. bizzat servet sahibi olmayı düşünmezdi. Bizim sosyalistlerin başlıca iddialarından biri de toprak reformudur. Derler ki: Bizim bütün meselelerimiz toprak ağaları (sahipleri) yüzünden olmuştur. Kimsenin toprağı olmayan bir düzen kurulursa her şey düzelir. Ondan, sonra sloganlar başlar. "Toprak işleyenin, su içenin, kılıç kuşananın at binenin, vs." "Atatürkçü toprak reformu isteriz" "Kahrolsun ağalar", "Atatürkçü gençlik toprak işgalcileriyle el ele", "Yaşasın doğa kanunu", Bu hususla Atatürk'ün tatbikatı şöyledir:
a) Orman Çiftliği (0rman, Yağmurbaba, Balgat, Macun. Güvercinlik, Tahar, Etimesgut, Çakırlar) Ankara'da.
b) Millet ve Baltacı çiftlikleri Yalova'da,
c) Tekir ve Şövalye çiftlikleri Silifke'de,
ç) Karabasamak çiftliği, portakal bahçesi. Dörtyol'da,
d) Piloğlu çiftliği Tarsus'ta...
Toprakta iştirakçilik isteyen, şahsi mülkiyeti reddeden bir kişinin tatbikatı böyle mi olur? Diyecekler ki, "efendim, ölürken hepsini hazineye ve kurumlara bağışladı." Bu hareket şahsi mülkiyetine ne kadar bağlı olunduğunun delilidir. Benden sonrasına karışmam dememiş, nasıl kullanılacağını ölümünden sonra bile iradesine tâbi kılmıştır.
Bütün vesikalar gösteriyor ki, Atatürk Türkiye'nin en büyük sermayeden, en büyük toprak sahibi idi. iktisaden solda değil, sağdadır.
Yâ mânen nerededir?
Solcularımıza göre devletin lâik prensipleri kabul etmesi sol bir işlemdir.
a) Evvelâ Atatürk'ün lâik devrinde Türkiye'de Müslüman azınlık kabul edilmemiştir.
b) Bulgaristan ve Yunanistan'daki bizden kalanlar için ısrarla Müslüman tabiri kullanılmış ve bu tâbirle anlaşmalar yapılmıştır.
c) Devlet hizmetlerinde bir tek gayri Müslim istihdam edilmemiş, hattâ, yedek subay bile yapılmamıştır.
Daha yarbayken yazdığı ve geç neşrettiği bir" kitabında, subayın vazifesini anlatırken şöyle der: "Herhalde askerlerimizin ruhunu kazanmak, bizim için bir vazife olduğu gibi, evvelâ onlarda bir ruh. bir emel. bir seciye yaratmak da Allah'tan ve Medine'i Münevvere' de yatan Cenab-ı Peygamber'den sonra bize teveccüh ediyor."
Aynı kitabın başka bir yerinde bir alay kumandanının nasıl davranması gerekliğini izah ederken: "işte böyle bir cesaretin kurbanı olan alay kumandanının namına. heykel rekzine Cenab-ı Peygamber de razı ve ümmeti tarafından "Hel yeştevi'ilezine ya'lemûne ve'llezine la ya'lemun'' mazmununa bilmr iman-ı fiili gösterilmiş olmasından rehun mahzuz olurdu."
Bu satırların yazarı olan Atatürk, din düşmanı, dini gericilik sayan lâikliği: dini kaldırmak mânâsına anlayan bir kişi olabilir mi? Ya ölürken söylediği son söz: "Dilini tüm içeri çekti, başını biraz sağa çevirerek doktora dikkatle baktı ve Aleykümselâm, deyip komaya girdi"... Evet sayın, solcularımızın kinle. nefretle kınadıkları kimse aslında Atatürk'ün kendisidir.
Solcuların kapitalist toprak ağası ve gerici tarifleri ile kastettikleri Atatürk'ün kendisidir. Çünkü Atatürk fiilen ve dinen sağcıdır. Solcuların kızdığı bütün özellikleri maliktir.
Servet sahibidir.
Toprak sahibidir.
inanç sahibidir.
Ama yine de solcular Atatürkçüdür, sağcılar düşmanıdır!
Dünyanın hiçbir yerinde bu acayiplik yoktur. ingiliz komünisti Churhilci, Fransız komünisti De Gaulle'cü
olduğunu iddia etmez. Ama bizimkiler Atatürkçüyüm demekten utanmazlar. Komünistler, her yerde komünisttir ama, bizde üstelik utanmazdır da.
60 darbesi'nde Milli Birlik Komitesi'nde meydana gelen anlaşmazlıklar nedeniyle, 1960'ta Alparslan Türkeş ile "ondörtler" olarak bilinenlerin arasından 14 kişiden biridir. komite üyelerince "emekliye ayrılsınlar" kararları verilir ve zorla evlerinde basılıp, yurtdışında "görev yapmaları" için sürgün edilirler. 5-6 yaşlarında bir ansiklopedi ezberlemiştir. müthiş bir beyin ve zeka gücüne sahiptir. ölümü şaibeli olmuştur.