doğduğumuz andan itibaren başlayan, her geçen günü kendisine ekleyen, muhasebe altında tutulan, başarı ve başarısızlıklarımızı emanet ettiğimiz ve yarınların güzel olması için ne yaptığımızın, nasıl bittiğinin önemli olduğu gün, bir daha asla erişemeyeceğimiz, ölüme her dakika yaklaşılan ve ne yazık ki hiç kıymeti bilinmeyen bir öksüz yavrucak;
paslanmış kalplerimizin zımparası ol(a)mayan...
kırılmış.. parçalanmış.. üşümüş... üşenmiş...
ne gereği gibi sevebilmiş, ne de sevilebilmiş...
duymadan.. doyamadan diğer güne eriştiğimiz..
kulaklarımızı sağır edercesine sessiz çığlıklara karışmış...
yarım yaşamışlık üzerine bir de çocukluk çeketin gibi kalmış; dar, soluk, kolu kısa...
köhne, virane, unutulmuş, çürümüş... en uzak dağın tepesinde ve kayaların arasında sıkışmış...
ulaşılamaz artık nafile...
dünden tek kalan türkülerdir, dünü içinde yaşattığımız yarınlara;