Sahil kenarında sigaramı içiyordum, bir şişe de buz gibi tombul şişe efesim vardı. Keyfim yerinde, her şey yolundaydı. Uzaklardan bana doğru koşan paraşüt şortlu, üstü atletli bir silüet gördüm.
Zeki demirkubuz filmi yol sahnesi uzunluğunda bir bekleyişin ardından silüet bana vardı. Paraşüt şort zall'dı. "Merhaba canım." Dedim. Öyle boş boş bana baktı. Hayırdır lan tarhanacı, nedir bu güzemli tavırlar dedim, "sözlüğün yeterince kazandırmaması sorunsalı" dedi.
Biraz şüpheli yaklaşsam da, anladım, zall sözlük olmuştu, ve gidişattan memnun değildi. "iso" dedim, ben kendisine iso derim, "kendine gel oğlum, manyak manyak ne anlatıyorsun" dedim. "Sözlük kızlarının aslında bot olması" dedi.
O an aklımda her şey yerli yerine oturdu! Yıllardır sözlükte kız yok mehe mehe diye yapılan geyikler aslında gerçekti. Sözlüğe olan ilgiyi arttırmak için iso sanal zekayı kullanmıştı. "iso" dedim, "bu yaptığın büyük ayıp!", iso oralı olmadı...
Bir anda dev bilgisayarlarla dolu bir odaya geçtik. Dev bir beyin vardı, ve beynin alt kısımlarından çıkan binlerce uzantı sayısız klavyede umarsızca yazıyordu...
Bir ekranda yazana odaklandığımda şu sözleri okudum, "yazdıklarına çok değer verdiğim ama benden uzak olmasını dilediğim yazar. Benden uzak ama mutlu olsun"...
Abeeeer diye çığlık atarak uyandım. Sanırım sözlüğü bırakacağım.