yazısı ile sanatçı, şair ve önemli kişiliklerin ev ve mezarlarına ihtimam gösterilmesi gerektiğini bir kez daha yüzümüze tokat gibi çarpmış yüce insan.
yani tarihimizin önemli şahsiyetlerini tarihimizden silmememiz gerektiğini özellikle vurgulamış!
hocanın kafasındaki kavram kargaşasından, kelimelerle hep bir çatışma içerisinde olduğundan haberi olmayanlar tarafından "konuşamıyor ki bu yeaa!" diye eleştirme cüretini gösterdikleri türkiye'nin gelmiş geçmiş en derin adamı.
hayır anlamıyorum; bir de çıkmış "hakkında az bilgim olduğu halde" diye sıçıp sıvamaları yok mu, insanı deli eden de asıl o kısım oluyor işte. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak deniyor buna türkçe'de. işin en saçma sapan tarafı da bunun maharet gibi algılanması.
eminim ki tüm kitapları roman tadında paçavralar dediği kitaplardan bir tanesinin bile arka kapağını okumamış olan garip insan, sözüm sana: önyargılarında burada saçmalamak yerine ölümün dört rengi'ni bi' oku. kapasiten yeter mi bilmiyorum ama belki bir şeyler kafana dank eder! daha sonra cenab-ı aşk'ı bir incele. hiç yapamıyorsan, yeni şafak'taki yazılarına bir göz gezdir. ondan sonra gelip buralarda bik bik öt!
bu arada benden bir aforizma gelsin: insan anlayamadığını eleştirir.
--spoiler--
tarih kadar eski bir alay doğu-batı klişesini mesel/aforizma sosuyla evirip çevirip lümpenlere kakalayan ucuz "iş"çi.
kurtlar vadisi-sırlar kapısı ekseninde ve bir takım akıl hastasının uçabildiğine iman edebilecek kadar beyinsiz bazı zevata yazdıkları "felsefe" gibi gelse de çöptür.
--spoiler--
demişiz zamanında...
ilave: müritleri tarafından uçurulmaya çalışılan fildir kendisi. tanım budur! soru ise ; fil uçar mı hiç? olmalıdır.
tamamen şahsi fikrim ama belki de türkiye nin yaşayan tek filozofu... arayış içinde olduğum bugünlerde, sadece youtube daki videolarını izlememden ve yazılarını okumamdan hareketle öyle farklı, öyle yoğun alanlara yöneldim ki... iyi ki varsın sayın cündioğlu.
biraz boş bir düşünür sanırım, zira sadece cinselliği değil, herhangi bir şeyi dışarıda bırakan bir hikmetten söz edilemez. bize mi kaldı bu kişiyi tamamlamak yani, tam da aynada sivilcemi patlatacaktım.
hekim lerin aynı zamanda hâkim de olmaları yani klinik değerlerin yanında hastanın hüzünlü bakışının da farkında idrakinde olmaları gerektiğini öne süren düşünür. tıbbın felsefesine ve tarihine hakim olmayan hekim sadece zanaatkârdır onun gözünde. katılmamak elde değil. ibni sina, hipokrat vb. duayenler hikmet ehlinden ya da filozof idiler, sadece hekim değil hâkim idiler.
yazdıklarını bilmem ama isim olarak klavyeye rasgele basılarak yazıldığını yada ilk çağdan türediğini düşündüğüm insan. agandale mundaleoğlu gibi birşeydir belki.
gezi olayları ile ilgili yazdığı "taksim manifestosu" adlı yazı okunmaya değer olan ve bu topraklarda saygıyı hak eden ender düşünen, insanları düşünmeye sevk eden adam gibi adamdır.
yok ben anlamadım bir şey derseniz "üç" diye adlandırdığı son bölüm işin özetidir bana göre. http://ducanecundioglusim...6/taksim-manifestosu.html
''sanat ve felsefe'', ''mimarlık ve felsefe'', ''sinema ve felsefe'' kitaplarının yazarıdır.
kitapları deneme türünde ele alınmış ve önemli tespitleri içinde barındırmaktadır.
sanat ve mimarlık alanındaki bilgi birikimine önem verilmelidir. hükümetin izlediği ''mimari politika''nın tutarsızlığını -hükümet anla(ya)mamakta ısrar etse de- her seferinde ''dile'' getirmiştir. hükümetin yaptırımlarında dikkate alması gereken isimlerdendir. tabi ki bunun olabilmesi için ''okumayı'' ve ''dinlemeyi'' iyi bilmek gerekir.
yazıları biraz derindir. yavaş okunması gerektiğini kendisi de dile getirir.