karnınız acıkmıştır, iştahla döner yemektesinizdir. fakat o da ne? yanıbaşınızda bir kedicik vardır ve gözlerinizi dikmiş size bakmaktadır. açtır. dönerinizi onunla paylaşarak daha güzel bir yemek yersiniz, karnınızı da ruhunuzu da doyurursunuz.
karnınız açtır. hapur hupur döner yerken zavallı bir kedi gelir. masum ve aç gözlerle size bakar. bir yandan mis gibi döneri vermeye kıyamazsınız bir yandan da merhamet duygularınız ve vicdanınız kardeşlik içinde size savaş açmıştır. ekmeğin ucundan bir parça koparıp atarsınız kediye. kedi burnuyla koklar ekmeği ve yemeden gider. yerdeki bir parça kalmıştır geriye... ve merhametinizin içine eden kediye arkadan söylenen bir kaç söz... kedi canını senin... **
dumur bir durumdur. neden mi? kedi size trenmişsiniz gibi bakabilir (kedi burada öküz konumunda canlar, hani anlamayanlar için dedim) dönerden bir kaç et parçası alınır ve kediyi uzaklaştırmak adına döneri midenize ithal ettiğiniz bölgeden bir 15-20 metre uzaklığa kadar kediye göstere göstere götürülür. kedi de siz de mutlu bir şekilde ve afiyetle döneri löp edersiniz.
uludağ görükle kampüsündeki çardaktan aldığın tostu tam yemek üzereyken yanına yaklaşasan o kedinin bana hissettirdiği tarifi imkansız duyguya benzer bir durumdur. bu durum sürekli tekrarlanmaktadır. sinir bozar.
tekme atmakla sonuçlanan durumdur. kedi gelir. acı acı miyavlar bir lokma atarız yer tam bi ıssırık alacakken lokmasını bitirir ve ayağınıze a yapışır. bi parça daha bi daha derken arsızlaşır baktın aç kalacan tekme basılır. (tekme yavaştır)